Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '11

 
Kategori
Kitap
 

Japon Şemsiyeleri

Japon Şemsiyeleri
 

"RESİM: ALINTI""İşte benim Madam Rona’m."


“Bir yoldur yaşam... Değişen, altüst olan, zenginleşen ya da sığlaşan yaşamlar çoğu zaman bir sokağın dönemeci kadar yakındır bize. Bu geçişler bazen o kadar yavaştır ki farkına bile varamayız. Bir ömürde farklı yaşamlar süreriz, art arda ya da iç içe...” 

Yukarıda okuduğunuz satırlar Japon Şemsiyeleri isimli kitaptan alıntı.  

Öyle bir yolculuğa çıkıyorsunuz ki birbirinden güzel öyküler arasında dolaşırken. 13 öykücünün kaleminden farklı bir hikâye okuyorsunuz ve başka başka bir Madam Rona ile tanışıyorsunuz.  

Kimler mi bu öykücülerimiz? Onlar kendilerine Sokak Yazarları diyorlarmış. Ayça Nur Kip, Ayşe Gaffaroğlu, Bülent Turhan Gündüz, Damla Mıdık Tüzüner, Derya İren Akbıyık, Güzin Arar, Hakkı Cem Çarpan, Haldun Soygür, Kevser Ruhi, Nem Ayşen İpekoğlu, Suzan Bilgen Özgün, Şelale Özmen, Yıldırım B. Doğan. 

Kurgu Kültür Merkezi’nden çıkan Japon Şemsiyeleri’ne Ayça Nur Kip söz ve müzik yapmış. Ayrıca da bir CD var sizler için kitabın beraberinde.  

Sevgili Derya İren Akbıyık Madam Rona’nın öyküsü hakkında. “yarım kalan bir öykü” olarak yapılacak işler listesinin başında olduğunu, çok önceleri kaleme aldığını ama bir türlü bitiremediğini, bu öyküyü bitirmeye kıyamadığını söylemiş kitabın sayfalarında. Ve sonra Sokak Yazarları’nın gelerek büyülü bir şarkı gibi dolaşmaya başladığını satır aralarında. Herkesin bir ucundan tuttuğunu; herkesin kendi Madam Rona’sını yazdığını.  

Sonra sormuş okuyuculara… “Ya sizin yarım kalan öyküleriniz? Belki de bilerek tamamlamadığınız, yarısı yüreğinizde kalmış satırlar... Bu kitabı okurken belki de kendi öykünüze tekrar bir göz atma isteği uyanır içinizde, kim bilir...”  

İşte böyle. Okuma yolculuğum boyunca içimde benim Madam Rona’mın hikâyesi nasıl olurdu diye düşündüm durdum ve sonunda içimde büyüyen öyküyü paylaşmak istedim sizlerle.  

İşte benim Madam Rona’m. 

JAPON ŞEMSİYELERİ İÇİN 

İçimin üşümesine rağmen ellerimin arasındaki kitap parmaklarımı yakıyor kızgın bir kor gibi. Ne düşüneceğimi hala bilemiyor olmama karşın beni buralara sürükledi ya okuduklarım, helal olsun. Madam Rona’nın kaleminden Japon Şemsiyeleri. Şaka gibi. 

Nereden elime geçti bu kitap? Neden okudum bir solukta? Nasıl da allak bullak etti tüm yaşantımı. Kendi halimde yaşayıp giden bir bendim, ben. Ya şimdi. Gerçekle yüz yüze kalıverdim bir anda. 

Her şey üst üste geliyor, tüm olumsuzluklar. Çember daralıyor. Nefes alamıyorum sanki. Boğuluyorum bu şehirde. Paris, sen romantizmin, âşıkların başkenti değil miydin? Peki, benim için neden ters yönde esiyor rüzgâr? İş geçmişle hesaplaşmaya gelince böyle oluyor demek. 

Madam Rona’nın kaleminden Japon Şemsiyeleri. Sanki günah çıkarır gibi her satırı. Gerçeğin, yazılanların ta kendisi olduğuna inanmak ne kadar güç benim için. Yıllardır annem bildiğim kadının, aslında babaannem oluşu bıçak gibi saplandı tam şurama. Kitabın arka sayfalarındaki fotoğraflar. Madam Rona ve babam. Boğazımda koca bir yumru. Hazmı ne kadar da zor! 

Söylesene Madam Rona, sağanak halinde yağan, tenimi sırılsıklam eden, değdiği her noktayı delip geçen yağmurdan koruyabilir mi Japon Şemsiyelerin, ya yüreğimi yakan kavurucu güneş ışınlarından benliğimi? 

Tüm yaşanacakları hesaplamıştın öyle değil mi? Bilinçliydi attığın her adım altmış beş yaşının kazandırdığı tecrübelerle. Benim gibi bir yeni yetme de düştü işte ağına. Komplo kurbanı, ben. Kaleme aldığın bu satırlar… Bana ulaşmasını nasıl da sağladın. Fransızca yazılan bu romanın Türkçeye çevrilmesi ve İstanbul’da basılması bir tesadüf olmasa gerek. Her şey yerli yerinde. Bütün taşlar yerine oturmuş senin kulvarından bakıldığında ama ya benim penceremden nasıl görünüyor? Bunu düşünme zahmetinde bulundun mu bir an olsun? 

Okuduğumda yollara düşeceğimi, ayağına geleceğimi, kapını çalacağımı biliyordun. Bu küçük, sevimsiz daire de onun için boş olmalı. Belki senin bile değil bu ev. Hepsi düzmece. Çoktan hakikatlere olan güvenimi yitirdim ben. 

Silah zoruyla getirmedin beni Paris’e, evet. Gide gele yayınevinin kapısını aşındıran ve ısrarla yazarın adresini isteyen bendim. Nasıl biri olduğunu görmek istedim gözlerimle. Beni doğurur doğurmaz arkasını dönüp giden kadının neye benzediğini… Neyse! Ne önemi var ki bu saatten sonra yaşananların? 

Kitabın kapağındaki bitkinin her bir yaprağını sökmek istiyorum yerinden. Hayatımın boşluklarında sürüklemek saçlarından tutup. Sonra vurmak, vurmak, vurmak ölesiye dövmek, kanatmak. 

Boşuna uğraşma Madam Rona seni anneliğe kabul etmem mümkün değil. Sen ki mahkûmsun o şemsiyelerin arasında hapis hayatı yaşamaya. Gücün yetmez benim gibi bir enkazdan lale bahçesi yaratmaya. Saksıdaki laleler mi? Onlar da öldü. Kaç gündür su vermiyorum sana inat. Olmaz bundan sonra. Sakın umutlanma buradayım diye. Senin üst katında yaşıyor olabilirim şimdilik ama hepsi bu kadar çünkü ruhum… Ruhum başkaldırdı bana bile. 

Karar veriyorum o an. Daha fazla kalamam burada. Gelişim büyük hataydı zaten. Birkaç parça eşyamı alelacele topluyorum valizime. Bir yerlere yetişme ya da her hangi birine yakalanmama telaşındayım. Kapatıp da valizin kilidini soluklanıyorum kısacık ve kapıyı açıp parmak uçlarımda sıvışmayı düşlerken burun buruna geliyorum seninle. 

Gözlerinde merhamet dilenen bir bakış. Peki ya sen… Vaktiyle… 

Uzanıp tutuyor kemikli elleriyle kolumu sımsıkı. İzin vermeyecek gitmeme. Bir anlatmaya başlarsa… Kalmaktan korkuyorum. Sen yabancısın bana. Bir yabancıdan bile daha yabancı. Kolumu süratle çekiyorum ellerinin arasından. Anladın. Gidiyorum. Kabul etmem çok zor. İkişer ikişer iniyorum merdivenleri. Dönüp son kez bakıyorum yukarıdaki siluetine. İnci tanesi gibi pırıldıyor göz pınarlarındaki damlalar. 

Anne bile diyemiyorum sana. 

Kulaklarımı sağır eden çocukluğumun karanlık gecelerinin sesini işitiyorum. Sen de duyuyor musun Madam Rona, söylesene. 

 

09.02.2011 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..