Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Kadın hakları ve "Bekir Akan"

Kadın hakları ve "Bekir Akan"
 

Kadın hakları.

İlk defa 19.yy’da gündeme gelmiş bir kavram.

Erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olma mücadeleleri.

Çalışma şartları.

Kadına şiddet olayları

Daha birçok konu…

Ülkemizde kadın hakları genelde;

Aile iç şiddet, kadınların dövülmesi, öldürülmesi. Eğitimde, kadınlara fırsat eşitliğinin verilmemesi, Çalışma hayatında, kadınlara emeklerinin karşılığının verilmemesi, yani gelir adaletsizliği. Toplumun gelenek ve göreneklerine sığınılarak uygulanan baskılar, töre cinayetleri…

Cumhuriyet döneminde, 1930’da Türk kadını belediye seçimlerine, 1933’te muhtarlık seçimlerine, 1934’te milletvekillerine katılabilme hakkı kazanmıştır. (İnternet baba)

Kısacası;

Verildi de ne oldu?

Hala günümüzde, “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı” eksik etmeme görüşü devam ediyor.

Erkekler fizyolojik güçlerini çok rahat kadınlar üzerinde test edebiliyorlar.

Kadınların birçoğu erkeklerle yan yana yürümüyor. Birçok kadın erkeğin arkasından yürümekte, ezile büzüle.

“Saçı uzun aklı kısa” sözü geçerliliğini yitirmedi.

İlginçtir; yapılan istatistiklerde kadına en çok şiddet uygulayan erkeklerin eğitim durumu da ”üniversite.”

Yurdumuzun bazı bölgelerinde kadının duyguları üzerinde alabildiğine bir ipotek var.

Kadın birisini sevemez. Tercihi yoktur.

Erkeklerin yanında kadın konuşamaz. Söz hakkı yoktur.

Miras hakkı da yoktur.

Babanın, erkek kardeşlerin sözünden çıkan bir genç kız aile meçlisi kararı ile öldürülebilir.

Adı da töre olur.

İntihar eder kadınlar.

Evlenmeden boynuna bir ilmek atar genç kızlar.

Batman’da boşuna mı intihar eder genç kadınlar.

Yalnızlaşır, kadınlar.

Analar, çaresizliğin pençesinde kıvrana kıvrana ölürler.

Yetim kalır çocuklar.

Batman’da çalışırken eşi hasta olan birisine “eşini niye doktora götürmüyorsun?” diye sordum. Bana, ”boşver Hoce, ölürse yukaride çog var” demişti. Yukarısı, “Muş” oluyor.

Anlayın kadının değerini!

 Kimin umurunda?

*

Umurunda olanlar var elbette.

Şanlıurfa doğumlu Bekir AKAN, binmiş bisikletine Çanakkale’den Ağrıya kadar gitmiş.

Bir amaç uğruna.

“Ülkemizdeki kadın hak ve ihlallerine” dikkat çekmek için.

1680 km. olan yolu bisikleti ile tüketmiş.

*

Yolumu kısaltmak için Halk Bahçesinin içine giriyorum. Valilik binasına gideceğim.  M.Kemal Atatürk’ün annesi, Zübeyde Hanım’ın büstü sağımda gözüme ilişiyor.

Belki de kedi ağacı kadar ilgi görmüyor, Zübeyde Hanım Büstü’nün önünde yazılanlar.

Kimin umurunda?

Valiliğe doğru gidiyorum.

Ağaçların altında, sonbaharın son kalıntıları, sarı yapraklar yerlerde.

Daha önce burada, bu yol kenarında olmayan bir şey dikkatimi çekiyor.

Beyaz bir mermeri, sayfaları açık bir kitap şeklinde yontmuşlar. Açık sayfanın arasında bir çiçek. İster gül, isterse karanfil olsun, fark etmez. Sayfanın birinde de bir yazı.

Şöyle yazmakta.

“Gördüğünüz T harfi

TÜRKİYE’nin Tsini Sembolize Eder. Diğer Harfler;

Ü-Bursa

R-Beypazarı

K-Yozgat

İ-Hafik

Y-Tercan

E-Ağrı’da Anıtlanmıştır.

1680 km olan aradaki uzaklık Şanlıurfa doğumlu Bekir AKAN, Çanakkale’den Ağrı’ya bisikletle yolculuk ederek Türkiye yazısının anıtlanmasına katkı sunmuştur.

Bisiklet yolculuğunun amacı, ülkemizdeki kadın hak ve ihlallerine dikkat çekmektir.

“Kadının Yaşamdaki Yeri Kutsaldır. Dokunulamaz.”

28.10.2011”

Niye bu il ve ilçeler seçilmiş bilmiyorum.

Ben birkaç kadını bu minik anıtı izlerken gördüm. Kadınlar hayretle seyrediyorlardı.

“İlginç” demişti bir kadın.

Anıt mı ilginçti?

Adamın bisikletle gitmesi mi?

Kadınların şiddet görmesi mi?

İlginç olan neydi?

Ülkemizin en batısında, Çanakkale’de bir bayram gününde hamile eşini kesmeye kalkan birisini ibretle izlemedik mi?

Kadına şiddetin, coğrafyası yok.

Çanakkale’de sivil toplum örgütleri kadına şiddet konusunda ses veriyorlar da, ne kadar duyabiliyorlar, yörelerindeki kadınların sessiz çığlıklarını?

Hâlâ güçlerinin, “kollarında ve bileklerinde” olduğunu zanneden erkekler.

Mart ayının sekizi de yetmiyor bu işlere.

*

Bir “Nazım Hikmet” şiirindeki gerçeğin, dışına çıkamayan kadınlarımız.



Ve kadınlar bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan



Kadınlar bu ülkenin her yerinde;

Suyunda, toprağında.

Dağında, ovasında.

Her sofranın sıcaklığında.

Her soğuk kapının arkasındaki sıcak iklimde kadınlar.

Tüten baca…

Karanlıklara ışık…

*

Çanakkale’de, Halk Bahçesi’ne yolunuz düşerse sizde bakın bu anıta.

Mermerin sertliğinde erkeklerin işlediği suçu, sayfanın ortasındaki çiçekte, kadınların zarafetini görürsünüz belki.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..