Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '19

     
    Kategori
    Kültürler
     

    Kadın ve Erkek Ne Kadar Eşit?

    Sosyoloji’nin en özündeki konulardan bir tanesi eşitlik‘tir. Eşitlik konusunun en merkezinde ise tek bir düşünce yatar. “Farklılık kavramı ile eşitlik kavramı birbirinden ayrıdır.”  Toplumsal değer sistemi sadece üçgenlerin geçebildiği bir “elek” olarak işler. Bu elekten geçenleri iyi, geçmeyenleri yetersiz, eksik veya “fazla köşeli” olarak konumlandırır.

    Bugünün Türkiye’sine baktığımızda biz hangi toplumsal elekleri yüceltiyoruz? Kendi hayata bakışımızda bizim eleklerimiz neler? Hangi sorulara verilmiş hazır cevaplarımız var ve tekrar sormaya korkuyoruz? Ellerini arkadan bağlamış ve elinde tespih sallayan bir kadın arkasından sıra sıra takip eden üç kadIn görsek neden şaşırırız? Bu soruları daha çok sormak, en doğru başlangıç.  Kadınlar ve kızları, dünya nüfusunun %50’sini oluşturmaktadır. Bu Dünya’nın potansiyelinde, yarısını oluşturdukları anlamına geliyor. Ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliği günümüzde çok fazla yaygın. Bu durum, toplumsal ilerlemeyi engelliyor. Nerede yaşıyor olursak olalım, toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek, yoksulluğu azaltmak, sağlığı, eğitimi korumayı ve refahı desteklemek dahil olmak üzere kız ve erkek çocuklar için toplumun bizden farklı beklentileri ve bize yükledikleri farklı roller vardır ve bir çoğumuz bu cinsiyetçi kalıpları üzerimizde bir yük olarak görüp baskı altında hissederiz. Hatta cinsiyetçi kalıplar sadece bireysel anlamda değil toplumsal büyük eşitsizliği beraberinde getirir. Örnek verecek olursam; “Renkli kıyafetleri giymek isteyen fakat buna cesaret edemeyen bir erkek” veya “Ütü yapmayı sevmediği halde Kadın olduğu için ütü yapmak zorunda olması...” gibi bu örneklerin nicesini sıralayabiliriz.  Toplumsal Cinsiyet Eğitimi hakkında eşitliğin sağlanması ve kadınların ve kız çocuklarının konumunun güçlendirilmesine yöneliktir. Bu eşitsizlik, cinsiyete dayalı çeşitli ayrımcılık ve engellemelerle güçlenebilir. Sadece kadınların değil, bütün toplumun ekonomik, kültürel gelişmesi için ciddi bir engel haline geliyor. Türkiye de toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı; eğitimden çalışma yaşamın kadar hayatımızda her alanda yer aldığını çok açıkça görmekteyiz. Bu eşitsizlik yalnızca kadınları etkilemekle kalmamakta, aynı zamanda ülkenin demokratikleşmesinin ve kalkınmasının önünde bir engel olarak kalmaktadır.

    Eğitim öncelikle temel bir insan hakkıdır.  Eğitim herkese eşit fırsatlar tanımakta ve cinsel kalıp yargılarıyla mücadele etmektedir. Çünkü eğitim; tutum ve davranışlar değiştirmede güçlü bir araçtır. Bu nedenle eğitim eşitsizliğinin en görünür yanı toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile ilgilidir. Pek çok durumda; gelir, sınıfsal konum, küçük yaşta evlilik vb. sayılabilecek tonlarca örnek dâhilinde bu durumlar kadınların eğitim hakkında önemli bir sorundur. Ders kitaplarında cinsiyetçi ifadelerle ne yazık ki hala karşılaşmaktayız. Cinsiyetçi iş bölümüne ilişkin bir resim, çocuklara toplumsal cinsiyet hakkında bilgi sahibi haline getiriyor. Beyinlerde içten içe  “Bu mesleği sadece erkekler”  yapabilir veya “bu mesleği sadece kadınlar” yapabilir algısı oluşmaya başlıyor. Okul öncesi eğitimde, oyuncaklar eğitimin bir parçasıdır. Genellikle oyun saatinde kızlar evcilik köşesine, erkekler ise arabalara doğru giderler. Cinsiyetçi kalıplar aslında bakıldığında küçüklüğümüzden bu yana süregelen durumlardır. Eğitimdeki cinsiyet eşitsizliği Türkiye de özellikle Doğu illerinde ve kırsal kesimlerinde yaşayan kızların okullaşması tehdit altındadır. Sosyo-ekonomik kültürün gelişmiş olduğu yerlere bakıldığında eğitim kadın oranı kırsal kesimde olan bölgelere göre oldukça fazladır.Nitekim, erkek egemenliğini ele alabiliriz. Aynı şart ve koşullarda çalışan erkek-kadın çalışanlara baktığımızda; erkek çalışanların daha üstün vasıflarda ve daha iyi maaşlarla çalıştığını öngörebiliriz. Toplum tarafından oluşturulan “kadınlık” ve “erkeklik” kalıpları , kadın ve erkekleri basitçe birbirinden farklılaştırmakla kalmaz sosyallikte de etkileyebilir. Eğitimli kadınların daha geç evlenmesi, daha az çocuğa sahip olması ve bu çocukların daha iyi eğitim alabilmesi olasıdır. Kadınlar; daha üretken, iş yaşamında emeğinin karşılığını alabilen durumda olmalıdır.

     Kadınlarında bu toplumda erkeklerden farklı olmadığını, kadınlarında eşit haklara sahip olduğunun farkına varıyoruz teknoloji geliştikçe. Eskiden okumuş kadın sayısı çok azdı ve bu yüzden algı şu şekildeydi; kadınlar sadece “ev hanımı” olabilir. Hatta hala bu şekilde düşünen eski kafada olan birçok insana denk gelebiliriz. Bu tamamen o dönemin cahilliğidir. Ama artık günümüzde kadınlarda okumakta, iş hayatında atılmaktadır. Eskiden sadece erkekler çalışır, eve sadece o para getirirdi fakat şuan kadınlarda artık ek gelir olarak eve para getirmektedir. Bu demek oluyor ki, artık kadınlarda bu konuda erkeklerle eşit konumda olduğu apaçık ortadır.  Artık günümüze baktığımızda erkeklerin bayanlara ev işlerinde yardımcı olduğunu, hatta sadece erkeklerin hayati fonksiyonlarını yerine getirmek için kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılamakta olduğun görmekteyiz. Mesela; “ütü yapmak” gibi. Bu algıyı da hiçbir zaman anlayamamıştım, kadınlar neden taksi işi yapamasın? Ama ülkemizde öyle bir algı yerleşmiş ki taksici sadece erkekler olabilir ya da mühendisler sadece erkekler olabilir. Okullarımıza baktığımızda mühendislik bölümlerinde %80’i erkeklerden oluşmaktadır. Mesleğin cinsiyeti olmaz. Olamamalı. Daha fazla okudukça ve daha fazla kendimizi geliştirdikçe bu algıyı tamamen yıkabileceğimizi düşünüyorum. Umuyorum ki,ileriki süreçlerde Toplumsal eşitsizlik durumu kalmaz. Hepimiz, kadınlarında erkekler kadar pay aldığı, eşit olduğu bir toplumda yer alırız.

     

     
    Toplam blog
    : 1
    : 287
    Kayıt tarihi
    : 31.05.19
     
     

    25 Ağustos 1999 doğumluyum. İstanbul Medipol Üniversitesi'nde Sağlık Yönetimi okuyorum. Yeni bilg..