Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '12

 
Kategori
Aile
 

Kadına sinsi şiddet

Kadına sinsi şiddet
 

ŞİDDETE HAYIR!


 "Kadına şiddete hayır" demeden önce evliliklerin nasıl gerçekleştiğine, şöyle bir bakalım istedim. Çeşit çeşit evlilik var, en güzeli mutlaka, severek, anlaşarak evlenmektir doğal olarak.

Zamanımızda çok uygulanmasa da, görücü usulüyle, ailelerin karar vermesiyle yapılan evlilikler de var. Bu usülle gerçekleşen evlilikler, eğer gerçekten uygun çiftler bir araya getirilerek yapılmışsa, ki yıllanmış ve mutlu devam eden  pek çok evlilik var böyle, doğru, denenmiş ve başarılı bir yöntemdir.

Bir diğer yöntem, insanların gençken, çok ani, duygularına kapılarak, önünü arkasını düşünmeden yaptıkları evlilikler var.
Sonucunda, ortaya çıkan sorunlardan hem kendileri, hem de  anne-babalar üzülüyor.Bir de genellikle çıkar için yapılan ve yaptırılan evlilikler var ki, ya kadının hastalanmasıyla, ya psikoljisinin bozulmasıyla, ya dayaktan sakatlanmasıyla, ya da öldürülmesiyle sonuçlanıyor. Ama böyle kötü sonuçlara bazen, çok isteyerek, severek, sevişerek yapılan evlikliklerde de rastlanabiliyor.
Bir zamanlar küçük bir şiirimsi karalamıştım; "yâr dediği, yâr yâr diye atan yerinden vurur onları" diyordum bir mısrasında.
Eğitim, elbette kadın- erkek eşitliği konusunda insanları aydınlatıyor. Ama bu aydınlanmadan kadınlar daha çok  istifade ediyor, kendi yaşadıkları, yılların ezilmişliğini anlatan büyüklerin öyküleri, okudukları , televizyonlarda gördükleri de etkili oluyor onların üzerinde. Biraz ekonomik gücü de varsa, doğal olarak eski, güçsüz kadınlar gibi olmuyor kocasının karşısında, dik duruyor.
İşte bence problem en çok burada başlıyor, eğitimli de olsa, erkek eski usülde bir eşi olsun istiyor,  yani aile bütçesine katkıda bulunsun, evdeki işleri de yapsın, çocuklara da baksın, ama hiç sesi çıkmasın istiyor.
Eskiden para vermeyerek, sokağa çıkmasına engel olarak, döverek engelledikleri kadına bunları yapamadıkları için yeni yöntemler geliştiriyor erkekler. Kadını en kıracak ilk şey, onu aldatmaktır, önce aldatmalar  başlıyor, en büyük sebep: "hiç yüzün gülmüyor, benimle beraber olmak istemiyorsun" oluyor. Kadın da cevap hazır,
"güldürmedin ki güleyim!".
Baskılar, sevgisizlikler, yavaş yavaş kadının neşesini, yaşama sevincini öldürüyor,
ama erkek farkında değil, bindiği dalı kesiyor aslında, karısını da kendisini de bir mutsuzluğun içine ittiğinden.
Her iki tarafta da mutlaka hatalar oluyor, ama genellikle baskı ve şiddet erkekten geldiği için, ezilen, üzülen taraf kadınlar oluyor.(Keşke, erkekler şu "erkeklik gururu" dedikleri duyguyu bir yana bırakıp, yaşadıklarını anlatabilseler de, bu konuya ortak bir çözüm bulsak).
Bence kadına uygulanan şiddetin en önemlisi, ama en görülmeyeni, en yıpratıcısı, bu "gizli şiddet".
Yavaş yavaş öldürüyor kadını bu tür şiddet. Önce gülmeyi unutuyor, sonra yaşama sevincini yitiriyor, buna bağlı olarak, hastalıklar, ya da "hastalık hastalığı" başlıyor kadında. Bu konuda eminim yapılmış araştırmalar, çıkarılmış istatistikler vardır. Ama benim gözlemim, mutsuz her kadının bir sürü hastalığı var, dünya kadar ilaç içiyor. Hastahaneler, psikologlar, psikiyatrlar dolup taşıyor kadınlarla. Oysa bir parça mutluluk eminim onların pek çok hastalığını iyileştirecek, unutturacak.
Bunu çok yoğun bir eğitim planıyla, eşlere ulaşarak gerçekleştirmek mümkün olabilir, yeter ki birileri  bu konuyu ciddiye alsın ve bir şeyler yapsın. Gelecek nesillerin sağlıklı olması, mutlu bir ailede yetişmesine bağlıdır.
Herşeyden önce insanlara, o unuttuğumuz "aile bağları", "sevgi bağları" hatırlatılsın, hatta öğretilsin yeniden.

 
Toplam blog
: 98
: 742
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

Okuyan, gözlemleyen, yorumlayan, öğrenmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışan; doğayı, insanları, ..