Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '18

 
Kategori
Öykü
 

Kadınca Bir Öykü (5. Bölüm)

Kadınca Bir Öykü (5. Bölüm)
 

Yüreğime Dokundun


Yüreğime Dokundun

          Ertesi gün önce çiçeklerimle konuştum. Şarkıları, piyesleri bir bir anlattım. Hepsi nasıl da meraklanıp heyecanlanmıştı. Güzel çok güzel olacaktı sabırsızlanıyordum. Akşam üzerine doğru Sema' yla birlikte annelerle görüştük. Çoğu olumlu yaklaştı.

         "Bize de bir eğlence, oyalanacak iş versen ne güzel olur "
diyen anneler de oldu. Bilselerdi onlar için projelerimi nasıl mutlu olacaklardı ama sıraya koymuştum. Muhtar Bey de kahvehanede babalarla konuşmuş haber getirmişti. Herhangi bir sorun yoktu. Derin bir oh çektim.

          O akşam anneler küçüklerimle beni ziyarete geldi. Ayak üstü aldığımız izin nedeniyle programı çok detaylı öğrenemediklerinden meraklanmışlardı. Çaylarımızı içerken tane tane anlattığımda merakları iyice arttı. Hoşlarına gitmişti. Ne tiyatro ne sinema izlemek nasip olmamıştı ve hayıflanıyorlardı. Çocuklarını izlemekte ayrı bir keyif verecekti. İçim burkuldu kıyamadım iş güç, çoluk çocuk, tarla kendileri için bir şey yapamıyorlardı ve yine etkilenmiştim. Maaşımı aldığımda onları kasabaya sinemaya götürebileceğimi söyledim.
Nasıl da gözleri parlamıştı. Ama izin alamayabîleceklerini düşünüp boşa heves etmek istemediler. Ben yardımcı olabileceğimi söyledim. İlk kez hüzünlü gözlerin yerini neşeli gözler almıştı. Bilsem daha önce sunardım bu fikrimi, çok mutlu olmuştum. Gitme teklifim bu denli mutlu ettiyse kim bilir izlediklerinde nasıl mutlu olurlardı. Oldukça heyecanlanmıştım. Onlar için bir şey yapabilmek beni neşelendiriyordu.

          Laf arasında Ömer' imin, Küçük Ayşe' min anneleri:
"Ne güzel okumuşsun, kolunda altın bileziğin mesleğin, aybaşı gelince tıkır tıkır aldığın maaşın var. Valla yerinde olmak isterdik hoca hanım"
dediğinde ve tüm anneler sözlerini onayladığında zihnimde resmen ampul çaktı ve parlak bir fikir buldum. Onlar için planlarımın yönünü değiştirdim. Ah bir duysalar nasıl mutlu olurlardı ama azıcık zaman lazımdı dilimin ucuna gelse de kendimi tuttum söylememeyi başardım. Sözlerimle onları teselli ettim. Bana güvenmelerini her şeyin güzel olacağını belirttim. Yakında yüzlerinin güleceğini, onlar gülünce küçüklerimin de güleceğini söyledim. Meraklı gözlerle bakıyorlar sorular soruyorlardı ama mecburen lafı değiştirdim. Tam anlamıyla araştırmam bittiğinde, çalışmamı tamamladığımda paylaşabilirdim. Yersiz çok umutlandırmak istemiyordum.

          Benden önceki değerli öğretmenlerim erkekmiş. Uzun zaman sonra köye kadın öğretmen gelince beni arkadaş gibi görmeye başladıklarından daha bir cesaretlenip onlarla kuvvetli bağlar kuruyordum. O an hayatımda en önemli olan çiçeklerim onlardan sonra anneleriydi. Onlara dört elle sarılmıştım.

          Aradan bir kaç gün geçmişti. Harıl harıl programa hazırlanıyorduk. Günün belli saatleri koroyu, belli saatleri piyes gurubumu, kalan zamanda da halk oyunu ekibimi çalıştırıyordum. Çok zordu ama çok eğleniyorduk. Küçük olduklarından hemen kıvırıyor kapıyorlardı. Ama biri şaşırdı mı hop başa dönüp tekrar yapınca bazen bunalıyorduk. Bazen akşamdan tatlılar yapıp mola verdiğimizde onlara sürprizler yapıyordum. Kimi molada masal anlatıp dinlenmelerini sağlıyordum. Yormamak için saati kısa tutuyordum ama oyun gibi geldiğinden çabuk tamamlayınca kızıyorlardı. Hallerinden memnunlardı.

          Büyük gün gelmişti. Muhtar Bey ve azaları bizi kırmamış ellerinden geleni yapmışlardı. Köy kahvehanesini yine salona çevirmiş bir de güzel sahne ayarlamışlardı. Salondaki herkes heyecanlıydı. Bir de güzel süsledik görmenizi çok isterdim. En önde dedelerim arkalarında velilerim yanımda Sema, Ömer'in ve küçük Ayşe' nin anneleri Elif ve Fatma başlamak üzereydik. Önce koro sahnedeydi şarkılar su gibi aktı ve alkış koptu. Cesaret aldık. Evlatlarını gururla izliyorlardı. Komik küçük piyesim güldürdü dedelerim çok alkışladı. Mesaj vermek istediğim piyesimde üzgün çocuğa kıyamadılar. Galiba başarıyordum. Doğru yoldaydım. Halk oyunu ekibim sahnedeyken de alkış ve ıslıklarla eşlik ettiler bu da beni çok mutlu etti. Komik bir piyesin ardından, final piyesimizdeydi sıra. Küçük piyesin sonunda çiçeğini düzenli sulayan küçüğümün çiçeği büyüyüp serpilmişti. Sulamayan küçüğümün çiçeği solmuş, toprağı kurumuştu.

           Fidan sahneye çıkarak:
"Çocuklarınız da çiçek gibidir. Sevginizle sularsanız mutlu büyürler. Sevginizle sulamazsanız bu elimdeki saksının çiçeği gibi solarlar. İzlediğiniz için teşekkür ederiz"
diyerek sahneden indi.

            En önemli mesajı vermiştik ve buğulu gözlerden mesajı aldıklarını anladım. O an benden mutlusu yoktu.

             Sanırım emeklerimin meyvesini alıyordum, azimle almaya da devam edecek başaracaktım. Yavaş yavaş yüreklere dokunmaya başlamıştım. Çünkü bu köydeki hüzünlü gözler benim yüreğime dokunmuştu...

Devam edecek

SİBEL YILMAZ

 
Toplam blog
: 145
: 716
Kayıt tarihi
: 22.02.18
 
 

1978 Bursa doğumlu. Kelimelerin Dansı ve Kırmızı Vosvos kitaplarının yazanı. Eşi ve kızları olmaz..