Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '08

 
Kategori
Kitap
 

Kadının adı yok

Kadının adı yok
 

"RESİM:ALINTI"


Gizli saklı bir şey kalmamalı, bilinçlenmeli gençler. Yanıla yıkıla öğrenmemeli cinselliği... Ayıptır, günahtırın altına saklanmamalı… Evlenince öğrenirsin denmemeli… İşte tam da burada bu kitap... Işık tutuyor gizlenen ne varsa...

Yeni okudum… İki günde bitiverdi. Dili o kadar akıcı ki… Yutuyor gibi okuveriyorsunuz cümleleri…

Çocukluktan genç kızlığa, genç kızlıktan kadınlığa… Düşe kalka öğrenilen bir hayat. Hani an olup da kanar dizler… An olur da güller açar yüzde…

Bilinçlendikçe dar gelen duvarlar… Ayaklara bağlanan prangalar… Öyle bir esaret zinciri boynunuza geçirilen… Ve özgürlüğe duyulan büyük özlem… Çabalama, çalışma, çabalama, çalışma… Daha çok… Daha çok…

Katı bir baba, yasaklar… Öyle bir katılık ki ancak ölüm döşeğinde”canım kızım” diyerek kızana olan sevgisini dillendirebilen… Öyle sevgiye aç bir çocuk ki babasından bu cümleyi duyar duymaz cansız elini alarak saçlarına süren… “Saçımı da okşa, saçımı da okşa, sev beni” diyen… Ve gözyaşlarını tutamayan bir ben.

Kızlarını korumak adına katı kurallar koyan ama dünyevi zevklerini karısının en yakın arkadaşı ile yaşayan bir adam…

Yasaklara rağmen gizli saklı edinilen erkek arkadaşlar, buluşmalar…

Ve evlilik… Hamile kalmanın, dünyaya küçücük bir bebek getirmenin mutluluğunu yaşayamadan kürtaj gerçeği ile karşılaşan bir küçük kadın… Annesine haykırışı, isyanı kulaklarımda hala…”Anlatmadınız ki… Söylemediniz ki… Öğretmediniz ki… Sanki iyi mi yaptınız…”

Önce solucanlara dokunabilmedeki cesaret, sırf güçlü olabilme adına…

İş yaşamındaki yükseliş… Başarısının değil de güzelliğinin sebep olduğu düşünülen… Hem cinslerinin çekemediği, kıskandığı…

Ne kadar da hayatın içinden yaşadıkları kahramanın… Hemen her kadının kendinden bir şeyler bulabileceği… Elbette erkeğin de…

Ve verilen bir mesaj dikkatimi çeken “ Kendimi seviyorum “ diyor kahraman… Onaylıyor kendini… Çoğumuz yapamıyoruz bunu… Değil başkasını, kendimizi bile sevemiyoruz. Oysa sevgi değil mi tüm kapıları açan. Kaç yaşında olursak olalım saçlarımızın okşanmasını istememiz, bir omuz aramamız bu yüzden değil mi… Sevgi depomuz dolu değilse yaşamda başka bir şeyin de önemi yok, öyle değil mi. Sevginin olduğu yere mutluluk da kendiliğinden doluveriyor hiç şüphesiz ki…

Son sayfayı da okuyup kitabı kapattığımda gayri ihtiyari yeniden açtım sayfalarını ve ilk kez basıldığı tarihe baktım, 1987… Ve yıl 2008… Neredeyse yirmibir yıl önce yazılmış “Kadının Adı Yok…” İnce ince işlemiş Sevgili Duygu Asena…

Ve anlatılanlar hala güncel… Ve yaşananlar aynı. Büyük şehirlerde daha farklı durum belki ama kırsal kesimde kadının hala adı hatta kimliği bile yok. Ayşe, Fatma, Zeyno, Hacer ne fark eder hepsi de kadın, hepsi de bir değil mi… Ölüp gittiğinde mezar taşında bir isim, geriye kalan belki de sadece bu…

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..