Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '08

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Kadının siyasal ve sosyal katılım eşitliği!

Kadının siyasal ve sosyal katılım eşitliği!
 

Fotoğraf:www.euractiv.com.tr


Konulara göre Milliyet Blog’ta bir arama yaptığımda, seçme ve seçilme hakkının erken verilmesi dışında “ Kadının siyasi katılımı “, “ Siyaset ve kadın”, “ Kadının sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik konumu “ konularında yüzlerce blog arasında hiçbir bloğa rastlayamamak beni hem oldukça şaşırttı hem de biraz düşünceye ve hüzne sevk etti. Bu güzide düşünce ve paylaşım ortamında bile, değerli düşün erbabı, yazan çizen kadınlarımız bu konuya yazma düzeyinde ilgi duymuyorlarsa, bunun bir arka planı ve birçok da nedeni olmalıydı mutlaka! Bu nedenle başladım düşünmeye, araştırmaya ve yazmaya...

MB’daki görünüm karşısında, ilk aşamada, bu tür bir katılım konusunda “ umutsuzluk “, buna dayalı bir tür “ özlem eksikliği “ ve deneyimlerden hareketle “ öğrenilmiş çaresizlik eğilimi " sezinledim. Oysa ki bu olgunun altında hiç şüphesiz ki dev bir buzdağı var! Bu dağın altınsa ise; kadının ortalama eğitim düzeyinden, işgücüne katılımına, evlenme yaşı ve şeklinden hem geleneksel-toplumsal hem de ailece içerisindeki yük dağılımına oradan da siyasi katılımına değin uzanan geniş bir sorun katmanları silsilesi bulunmakta! Daha da elim olanı " kadınlar " deyince tüm mekansal kümülatif toplamların yarısını dile getiriyoruz demektir, dünyanın, ülkenin, toplumların yarısı! Çocuklarımızın annesi, onlar üzerinde dolayısıyla gelecek kuşaklar ve yarınlarımız üzerinde etkisi çok büyük olan kadınlarımız!

Birleşmiş Milletler (1) tarafından yapılan bir araştırmaya göre;

1. Dünyadaki işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından görülüyor.

2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak yüzde 10’una sahipler.

3. Dünya’daki mal varlığının ise sadece yüzde birine sahipler.

Başka bir değişle dünyadaki işlerin yüzde 34’ü erkekler tarafından görülüyor fakat biz erkekler dünyadaki toplam gelirin yüzde 90’ına ve toplam mal varlığının yüzde 99’una sahibiz!

Bu konu ile ilgili olarak Türkiye’den çarpıcı bazı rakamlara gelince;

* Kadınlarımızın yüzde 20’si okuma yazma bilmiyor.

* Türk kadını ülkenin toplam servetinde de hak ettiği payı alamıyor. Tapu kayıtları dikkate alındığında, Türkiye’deki varlıkların yüzde 92’si erkeklerin, yüzde 8’i kadınların üzerinde.

* Türkiye’de kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evleniyor, yüzde 20’si ise nikâhsız yaşıyor (İmam nikâhı anlamındadır. Modern birlikte yaşamalar bunun içinde çok daha sınırlı bir orandadır). Ege Üniversitesi'nce Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusu'ndaki çeşitli kentlerde yapılan bir araştırma, kadınlasrın yüzde 45,7'sine kocalarının seçiminde danışılmadığını ve yüzde 50.8'inin rızaları olmadan evlendirildiğini ortaya koymakta.

* Aile içi suçların yüzde 87’si, kadınlara karşı işleniyor.

* Eğitim gören her 100 kadından sadece iki ya da üçü yüksek öğrenim görüyor.

* Kadınların yüzde 64’ü hamilelik döneminde doktora gitmiyor.

* Kadınların sivil toplum örgütlerine katılımı yüzde 24, partilere yüzde 13, sendikalara yüzde 6, siyasi uğraşıya ve parlamentoya katılımı ise yüzde 4,4 civarındadır.

* 2002 yılında yüzde 9,4 olan kadın işsizlik oranı, 2008 Temmuz ayı itibariyle yüzde 10'3'e yükselmiştir. Yine aynı dönemler itibariyle yüzde 27,9 olan işgücüne katılım oranı da yüzde 27,2'ye düşmüştür.

Türkiye’de kadınların siyasal katılımı kaygı verici ölçüde düşüktür. Gerek hükümet dışı kuruluşlar gerekse kadın siyasetçiler bu sorun karşısında kota sistemi getirilmesi çağrısında bulunmaktadır. Anayasa’mızın yeni değişen 10. maddesinde Hükümete kadınlara ve erkeklere eşit davranılmasını sağlama yükümlülüğü getiren hükmün pozitif ayrımcılık olarak tanımlanan uygulamalara izin verip vermediği konusunda ise yasal tartışmalar sürmektedir.(2)
 

Oysaki biz bu alanda öyle bir ülkeyiz ki; büyük önder Atatürk, kadınların siyasî hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri için 1930 yılından başlayarak bir dizi yasa çıkartılmasına öncülük etmiş ve sonunda 5 Aralık 1934 tarihinde TBMM’ de yapılan bazı yasa değişikleri ile Türk kadınına daha o yıllarda “ Seçme ve Seçilme hakkı " tanınmıştır. O tarihte, bugün girebilmek için birçok ödün verdiğimiz Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkelerinden bir çoğunda bu hak bulunmamaktaydı. Fransa'da 1944 , İtalya’da 1948 ve İsviçre’de ise ancak 1972 yılında kadınlara bu siyasi hak tanınmıştır.( Bu noktada, Avrupa düşüncesinde " Çalışmak-vergi ödemek-siyasal katılım " ilişkisindeki katılığa da dikkat çekmek gerekir.Kadın ne zaman kitleler halinde çalışıp vergi ödemeye başlamışsa siyasi katılım hakkı da ona paralel olarak verilmiştir)

Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’nin AB’ne üyelik yolunda ilerlemesiyle ilgili düzenli raporu ( AB İlerleme Raporu ), kadınların durumuna ilişkin olarak, kadınlar arası okur-yazarlık oranının düşüklüğü; kadınların parlamentoda ve yerel ölçeklerdeki temsili kurumlarda çok sınırlı temsili, kadınların işgücüne katılımının az oluşu ve işgücü piyasasındaki mevcut ayrımcılık ve kadınlara yönelik şiddet konusunda endişelerini ortaya koymaktadır.

Bu arada ülkemizin Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri ile genel olarak kırsal alanlarındaki ekonomik ve sosyal azgelişmişlik, göç ve göçün neden olduğu yoksulluk, şehir içi uyumsuzluklar, kadının sosyo-kültürel sorunlarını daha da ağırlaştırmaktadır,

Türkiye’de kadınların siyasal katılımı orantısız biçimde düşüktür; halen 47 milletvekilliği ile, TBMM’nin sadece yüzde 9.1'ni kadınlar oluştururken, yerel yönetimlerde İl Genel Meclis üyelerinin yüzde 1.4'ü, belediye başkanlarının yüzde 5.5'i, belediye meclis üyelerinin ise yüzde 1.6'sı kadındır. Partilerin yönetim organlarında kadınların temsil oranı da yaklaşık yüzde 10'u geçmemektedir.

Tüm bu olguların yaşanmasında kadınların işgücü piyasasındaki varlıkları ve buradan aldıkları güç ve güven olgusu da önem arz etmektedir. “ Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Vakfı “ tarafından yapılan araştırmalara göre; halen Türkiye’de kadınların sadece yüzde 27’si işgücü piyasasına katılmaktadır. Oysa 1998 yılında bu oran yüzde 35 idi. İlgili yasal düzenlemelerde ve çocuk bakım imkânlarında iyileşmeler sağlanmasına karşın işgücüne katılan kadın sayısının düşmesi endişe verici ve şaşırtıcıdır! Oysaki kadınlarımızın belirli meslek alanlardaki başarımları oldukça iyi bir düzeydedir. Örneğin, hukukçu, doktor ve akademisyenlerimizin yaklaşık yüzde 30’u kadınlarımızdan oluşmaktadır.

Diğer taraftan T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün (3) bu konuda yaptığı son araştırma sonuçlarına göre;

* Kadınlarımızın yüzde 80'i okuma-yazma bilmekte ve yüzde 39'u da işsizdir.

* İşgücüne dahil olmayan kadın sayısı 18 milyon 409 bin olup bunun 11 milyon 896 bini 'ev kadını'dır.

* İşgücündeyken evlilik gerekçesiyle işten ayrılanların oranı yüzde 11.2'dir. ( Acaba bu gerekçeyle işten ayrılan bir erkek var mıdır?)

* İş gücündeki kadınların yüzde 56,8’i tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışırken, yüzde 14,4’ü sanayide, yüzde 28,8’i hizmet sektöründe çalışıyor. İş gücüne katılan kadınların yüzde 69,2’sini yüksek okul ve fakülte mezunu kadınlar oluşturuyor.

* Kadınlar aynı ya da benzer işi yaptıkları halde, çoğu sektörde erkeklerden daha düşük ücret almaktadırlar.

* Kamuda görev yapan 2 milyon 197 bin memurun yüzde 33'ü kadındır. Kurum ve kuruluşlarda üst düzey yöneticilerinin yüzde 72,5’ini erkekler oluşturmaktadır. Şeften müsteşarlığa kadar uzanan orta ve üst düzey yönetici dağılımında kadınların oranı oldukça düşüktür. Kamudaki toplam 42 bin 837 yöneticiden 12 bin 532'si (yüzde 29.3) kadındır. Yönetim derecesi arttıkça kadınların sayısı da azalmaktadır. Daire başkanlarının yüzde 11'i kadın iken, bu oran genel müdürler düzeyinde yüzde altıya, müsteşar yardımcılığında yüzde 4,3’e düşmektedir. 19 müsteşarın tamamı ise erkek olup hâlihazırda kamu bürokrasisinde tek bir kadın müsteşar bulunmamaktadır. Adalet Bakanlığına bağlı tüm kurumlarda kadın hâkim ve savcıların oranı ise biraz daha yüksek olup yüzde 19.7’dir.Dışişleri Bakanlığında 187 büyükelçiden sadece sekizi kadındır.

* Temmuz 2008 tarihi îtibariyle kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 27.2 olup lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranları yüzde 23.7, lise ve üstünde yüzde 33.8, yükseköğretimlilerde ise bu oran yüzde 70.4'e yükselmektedir.

Sonuçta, kısmen de olsa, yüksek eğitim gerektiren ve nitelikli işlerde ortama yüzde 30'larda bir temsil oranına sahip azınlıktaki kadınlarımız dışında ortaya çıkan tablo, kırsal kesimden kentlere göçle ve kadınların kayıt-dışı ( ev temizlikçiliği gibi) sektörlerde görece daha fazla çalışıyor olmalarıyla açıklanabilir. Bununla birlikte yine bu kesime ilişkin olarak, çalışan kadına yönelik olumsuz önyargıların ve toplumda dozu son yıllarda giderek artan muhafazakârlaşma eğilimlerinin de bu durumda payı olduğu düşünülebilir.

Sendikalarımız hâlihazırda işgücü içinde yer alan kadınlarla iş arayan kadınların örgütlenmesinde önemli bir rol oynayabilirler. Böylece işgücü piyasasına giriş kadınlar için daha kolay hale gelebilir. Fakat bu konuda da herhangi bir özgün çaba ve arayış göze çarpmamaktadır...


İ. Ersin KABAOĞLU,

03. Ağustos. 2008, Ankara

Kaynakça ve Dipnotlar:

(1) Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW) ilişkin olarak hazırlanan İhtiyari Protokol Birleşmiş Milletlerin 6 Ekim 1999 tarihli 54.Genel Kurulunda kabul edilmiş ve CEDAW Sözleşmesine imza koyan ülkelerin katılım ve onayına sunulmuştur. Eylül 2002 tarihi itibariyle 75 devlet İhtiyari Protokolü imzalamış, Türkiye dahil 45 devlet ise Protokolü onaylayarak taraf olmuştur

(2) Anayasa ( MADDE 10. ) – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek: 7.5.2004–5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. (Değişik: 9.2.2008–5735/1 md.) Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar

(3) http://www.ksgm.gov.tr

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..