Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '11

 
Kategori
Anılar
 

Kadınlar

Bu gün bir komşu ya davet edildim. Burası İzmir in Karşıyaka semti . Bir apartman dairesi. İçeri girdiğimde kendimi Konya'nın veya herhangi bir Anadolu köyünün , kazasının bir evinde zannettim.Çünkü içerde bir sürü başı örtülü ve köylülerin giyindiği gibi giyinmiş, kadınlar kanepelerde sıralanmışlardı. Ellerinde yasin-i şerifler , tespihler, dualar okuyorlardı. Bir süre sonra içlerinden bir tanesi yüksek sesle arapça bir şeyler okumağa başladı. Herkes ellerindeki kitaptan onu takip ediyorlardı. 

Ara ara hep beraber yüksek sesle dualar okuyorlardı. Bir kenara iliştim ve izlemeğe devam ettim. Bu manzara yı ben Anadolu nun bütün şehirlerinde, kasabalarında , köylerinde görmüştüm.İzmir gibi bir yerde, Türkiye nin en modern şehrinde, bu manzarayı yadırgadım , desem yalan olur.Çünkü kadınların hepsi Anadolu dan gelmişlerdi. Hepsi müslümandı, hepsi bir ölü evinde dini görevlerini yapıyorlardı. Buranın İZMİR olması bir şey değiştirmemişti. Onlar gelenekleri ne ise onu yapıyorlardı. Böylece bir bütün oluyorlardı adeta. Birbirlerinden güç alıyorlardı. 

İZMİR gibi bir kentte olmak kolay değildi. Aslında burası da bir Anaddolu değilmi idi. Ha Konya ha İzmir, Adana, Kayseri, Erzurum ne fark ederdi.Türkü deki gibi ANADOLU DAN GELMİŞTİK. 

İZMİR'e gelince ne değişecekti ki. Daha zengin mi olmuştuk ? Hayır, aynı geçim sıkıntısını , kat kat daha artmış bir şekilde çekiyorduk.Çocuklar iş bulamıyorlar, okuyamıyorlar, kocalar az kazanıyorlardı .Üstelik memleketlerinde ki eş dost akraba yardımlaşması, kendi toprağı olanların, bir şeyler ekip biçmesi de yoktu artık. Üstelik bu şehirde her şey pahallı idi memlekete göre . 

O halde bir arada olmalıydık . Dinimiz bizi bir arada güçlü ve dimdik tutmaya yeterdi.Fazla açılıp saçılmamalı idik. Bu moderen şehrin, moderen insanlarına uymamıza gerek yoktu. Biz olduğumuz gibi kalıp çoğalıp , onlardan fazla olmalıydık . İşte o zaman güç bizde olurdu.Hem bizden olan Başbakanımız da öyle demiyormuydu? En az 3 çocuğunuz olsun diyordu. Olsun ki güçlü olalım diyordu. 

Peki bu çocuklara aş varmıydı ? İş varmıydı? 

Memleketimiz bizi doyurabilecekmiydi? 

Eğer her şey iyi idi ise biz ler neden güzel topraklarımızı , bahçelerimizi , akrabalarımızı bırakıp , büyük şehirlere göç etmiştik. Oralarda karnımız doysa idi , hiç güller açan bahçelerimizi bırakıp, bu betonlarla kaplı dar yerlere sığmaya çalışırmıydık? Bağda bahçelerde , koyunlarımızla, bebelerimizle özgürce yaşamak varken ? 

İşte o sıra sıra oturmuş , kendilerini duaların uhrevi etkisine kaptırmış kadınların yüzlerindeki çizgilerde bu yaşanmışlıkların derin izleri vardı. Onlar kadınlıklarını bile doğru dürüst yaşayamamışlardı. Kocalarından dayak yiye yiye bebelerini doğumuşlardı. Artık bu olağan hale gelmişti. Dayak yiyince kocaları onlarla ilgilenmiş oluyordu. Bu da onlara iltifat gibi geliyordu. Belki inanmayacaksınız ama bunu aynen böyle anlatan kadınlar tanıdım. Hatta bir keresinde kocası kızını her akşam dövdüğü için boşatmak isteyen anneye kızı aynen şöyle demişti. Ben çok mutluyum kocam beni öyle seviyo sana ne. 

Şimdi burada bu toplantı da kendilerinden geçerek bütün yaşadıkları acıları unutuyorlar ve güçlenip ayakta durabiliyorlardı. Onları kim kınayabilir ki. 

seviyor.Bunu bir sevgi ilgi gösterisi olarak düşünüyorlar. 

 
Toplam blog
: 59
: 720
Kayıt tarihi
: 02.08.10
 
 

Mimar Sinan Üniversitesi, heykel bl. nü bitirdim. 5 kişisel sergi açtım. Bir çok karma sergilere ..