Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kadınlara çok bile…

Kadınlara çok bile…
 

“Kadının adı yok”… Siyasette siyasette… Neredeyse tamamına yakınını erkeklerin oluşturduğu bir meclisimiz var. Tüm toplumu çok yakından ilgilendiren siyaset, neredeyse erkeklere mahsus bir uğraş haline gelmiş ülkemizde. Bazı partilerimiz de ‘kadın kotası’ olsa da, tamamen sembolik durumdadır. Kadınların siyasete aktif katılımının sağlanabilmesi için, bu kotaların yükseltilmesi zorunludur. Kadınlar, partilerin vitrin süsü konumundadır. Bizim gibi geri kalmış ülkelerde, kadınlar siyaset sahnesinde hak ettikleri yeri alamamakta…

Hayır, hayır… Benim sözlerim değil bunlar…İçlerinde gerçek payı taşıyıp, katıldığım tarafları olanlar olsa da, benim düşüncelerimi yansıtmıyorlar da… Toplumun çok çeşitli kesim ve mevkilerinden, bir çok insanın sık sık ifade ettiği kalıplaşmış sözler bunlar. Hemen hepsi, mevcut durumu ifade eden, ancak mevcut durumu kazıyıp, aslında olayın kökeninde neler yattığı irdelenmeden söylenmiş sözler. Elbette haksızlık etmeyelim; hepsi de iyi insanların, iyi niyetle söylediği sözler. Ama hepsi o kadar.

Geri kalmış ülkelerde kadınların siyasete katılımının daha düşük olduğu elbette bir doğruluk payı taşımaktadır. Bu yönde bir araştırma yapmamış olmakla birlikte, geri kalmamış ülkeler arasında da, meclisteki dağılımın kadınlar lehine olduğu bir ülkenin var olduğunu ise zannetmiyorum. Öyleyse, kadınların mecliste yeteri kadar temsil edilmemesinin sebebini, geri kalmışlıktan önce kadınların kendisinde aramak gerekmez mi sizce?

Kadınların siyasette temsil oranı çok düşük olsa da, bu eşitsizliği haklı kılan bir dayanak noktasının da var olduğunu kabul etmek gerek. Kadınlar siyasette, siyasetle ilgilendikleri kadar temsil edilmektedirler sadece. ‘Siyasetle ilgilendikleri kadar’ cümlesi bile kifayetsiz kalır aslında; “memleketi sen mi kurtaracaksın...?” cümlesiyle özetleyebileceğimiz, apolitik bir çağrıya maruz kalmamış kaç hemcinsim vardır acaba bu satırları okuyanlar arasında? Evinde ki buzdolabının kalitesini, kendisini yönetenlerin kalitesinden daha fazla önemseyenlere karşı siyaset, bir buzdolabı kadar soğuk olacaktır kaçınılmaz olarak.

Meclisin kalitesi ise, erkekler tarafından genellikle evdeki buzdolabından daha fazla önemsenir olmuştur. Hatta siyasette ki her türlü düzeysizlik, erkeklerden oluşan bir meclise sahip olmamıza bağlanmış, siyasette kadının daha fazla temsil edilmesinin, kaliteyi de beraberinde getireceği savunula gelmiştir. Bu elbette bir varsayımdan ibarettir ve doğruluğu kadar yanlışlığını da, yaşamadan bilebilmek mümkün değildir. Ancak geçmiş tecrübelerimiz, bu konuda da iyimser olmamıza pek izin vermemektedir. Kadınlarımız mecliste oran olarak erkeklerin her zaman gerisinde kalmasına rağmen, düzeysizlik konusunda aynı oranda geri kalmamışlardır. Ne yazık ki; kadınların meclise getireceği kalitenin, meclis salonunun dizaynından öte gideceği konusunda ciddi kaygılarımız vardır.

Partilerde ki ‘kadın kotası’ denilen uygulamanın ise sembolik, hatta göstermelik olduğuysa elbette doğrudur. Toplumun yarısını teşkil eden kadınlar, bu kotalara rağmen siyasette yeterince temsil edilmemektedir. Ancak toplumun yarısını teşkil edenler sadece kadınlar değildir. Toplumun yarısını, hatta daha fazlasını teşkil eden işçi kesiminin mecliste temsili, kadınlar düzeyinde bile değildir. Siyasetin ana temasını, cinsiyetler arası çatışmalardan çok, sınıflar arası çatışmaların teşkil ettiğini düşünecek olursak; işçi sınıfına yapılan haksızlığın giderilmediği sürece, siyasette kadının adı olmamasından söz etmenin, bir hedef saptırmadan öte gidemeyeceği de ortaya çıkmış olur. Bu vesile ile, sembolik hatta göstermelik dahi olsa, siyasette bir ‘işçi kotası’nın gerekliliğini vurgulamayı borç biliyoruz. Borç biliyoruz çünkü; işçilerin siyasette yer almamak için, kadınsı mazeretleri de mevcut değildir…

Bütün bu ortaya koymuş bulunduğumuz tezlere rağmen söz konusu eşitsizliğin, sağlıksız bir yapının göstergesi olduğunu da reddedecek değiliz elbette. Fakat ne hikmetse bu sağlıksız yapıdan, bu haksızlıklardan yakınanlar, genellikle erkekler olmaktadır. Bu sebeple hemcinslerime buradan son bir mesaj vermeyi de zaruri görüyorum. ‘Memleketi siz mi düzelteceksiniz..?’ bırakın kadınlar düşünsün…!

 
Toplam blog
: 57
: 1683
Kayıt tarihi
: 29.05.08
 
 

21/12/1966 doğumlu olup Mersin Meslek Yüksek okulu İşletme bölümü mezunuyum. Bir deri firmasında ..