Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '07

 
Kategori
Bilim
 

Kafamızın önü /arkası

Kafamızın önü /arkası
 

Başımızın ne işe yaradığını az çok biliriz. İçinde beynimiz olduğunu da…
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren beyinle ilgili bilgiler çoğaldı. Son yıllardaki çalışmalar neticesinde, beynin çok karmaşık ve sanıldığından çok daha yetenekli olduğu anlaşıldı.

Önceleri, zekânın beynin büyüklük ya da küçüklüğüyle orantılı olduğu sanılıyordu. Fakat, bunun da doğru olmadığı, beynin kıvrımlarının gösterdiği artışın zekânın asıl kaynağı olduğu anlaşıldı. Her hücrenin diğer hücrelerle yapmış olduğu birleşmeler arttıkça bu kıvrımlar da fazlalaşıyordu.

Çarpıcı bir benzetmeyle, insanı bir bilgisayara benzetirsek, beş duyumuz klavyeyi, bilinçaltımız ise hard diski temsil etmektedir.
Davranışlarımız ise hard diskten ve klavyeden gelen bilgilerin görüntülendiği monitöre benzetilebilir.
Sonuç olarak, davranışlarımız, iç programlarınızın hayata yansımalarıdır.

İşte bu noktada yazımızın başlığına açıklık getirmek gerek.
İç programlarımızın bir bölümü, yüksek sesle ifade edemediğimiz duygu ve düşüncelerimizdir.
İçimizden geçirdiğimiz ama yüksek sesle söylersek çevremizin belki hoşuna gitmeyeceğini , belki de bizi yanlış değerlendirerek bizden uzaklaşacaklarını sandığımız düşüncelerimizi içimizde, bir deyişle de beynimizin arkasında saklı tutarız.
Konuşma kültürümüzde sıkça rastlanan bu söz, şüphe duyulduğunda ifadelendirildiğine göre (örnek: kim bilir kafasının ardında neler var?) saklamakta pek de haksız sayılmayız.

Aslında kafamız diğer söylemle beynimizin önü arkası yok. Bu bizim geliştirdiğimiz bir söz.

Beyin sağ ve sol lob olarak ikiye ayrılıyor.
Sağ beyin vücudun sol yanını kontrol eder. Sol beyin ise vücudun sağ yanını kontrol eder.
Bu gerçeğin karşısında bir an solcuların aslında sağcı, sağcıların da aslında solcu olduğunu düşünüp güldüm kendi kendime. Neyse, konumuz espri yapmak değil.

SOL LOB: Sözcükler, Mantık, Sayılar, Ardışıklık, Matematik, Analiz, Listeleme, Konuşma, Yazma işlerine bakıyor.
SAĞ LOB: Ritim, Müzik, Bütünü görme, Hayâl gücü, Hayâl kurma, Sentez, Renkler ve şekiller, Üç boyutlu düşünme, Görüntülerle uğraşıyor.
Beynin bu işlerine bakarak kendi beyninizin hangi lobunun daha fazla çalıştığın, önde olduğunu da anlayabilirsiniz.
Konuyu biraz daha açarsak,

MANTIKSAL SOL BEYİN:
* Kelimelerle, sayılarla düşünür. Yani, sol beynin anahtarı kelimeler ve sayılardır.
* Yazma işini kelimelerle yapar.
* Zor ve karmaşık işlerde verileri adım adım uygulayarak ve zorlukla ilerleyebilir.
* Her şeyi bir anda algılayamaz.
* Ayrıntılarla ilgilenir. Örneğin, gül bahçesindeki tek bir güle odaklanır.

DUYGUSAL SAĞ BEYİN:
* Görüntülerle düşünür. Anahtarı, görüntülerdir.
* Dili en hoş ve çarpıcı şekilde, duygusal ayrıntı ve sembollerle kullanabilir.
* Zor ve karmaşık bağlantıları kavrayıp çözebilir.
* Birçok farklı şeyi bir anda algılayabilir.
* Adım adım ilerler. Aynı anda çok şey düşünür.

Tüm bunları niye yazdım ?

Beynimizin işlerini mantıksal ve duygusal olarak ayıranlar bize kendimizi daha iyi tanıyabilmemiz için lobların işlevlerini maddelemişler.

Dikkat edilirse bu işlevler arasında iyi ve kötü düşünceler gibi bir madde yok.

Kafamızın içinde dolaşan tilkilerin beynin oluşumu ile direkt ilgisi olduğunu da zannetmiyorum. Yani doğarken tilkilere sahip olarak doğmuyoruz.

Galiba işte bu noktada devreye kalb/nefs /ruh gibi kelimelerin girmesi gerekiyor. Kalb deyince yüreğin bölümlerini, işleme sistemini anlatacağımı sanmayın.

Ben, kalbin daha çok kan pompalama işlevine değil diğer işlevine dikkat çekmek isterim.

Kalb: Gönül. Yürek denilen, et parçasına yerleştirilmiş nûrânî ve mânevî kuvvet.
Nûrlu, temiz kalb, iyiliğe uymayı sever. Kararmış denilen kalb ise kötü arkadaşa, nefse, şeytana uymaktan hoşlanır.
Nefs; benliğin çirkin, kötü ve isyankar davranışlarına denir. Bedensel istek ve arzuların tümünü kapsar. Nefsin özellikleri; yalancılık, zulüm, gurur, şehvete aşırı düşkünlük, öfke, kin, cimrilik, v.s.dir.
Ruh; Allah’ın dilemesi ile insana yansıyan ve ona hayat veren ilâhî bir kudrete denir,
Yaratıcı ile insan arasında ilâhî bir ceryandır. Benliğe güzel ve iyi sıfatların kazanılması için, ona gerçekleri hissettiren ilâhî bir güç. Dünyadaki görevini nefsle birlikte sürdürmektedir.
Nefs ruhun cereyanını hissettikçe, onunla ilgisi arttıkça yücelmektedir.

Elbette amacım dini bilgiler vermek değil. Zira bu konuda kendimi asla bilgili olarak görmüyorum. Ancak başvurduğum kaynaklardan edindiğim bilgiler ve kendi düşüncelerimin paralelinde diyebilirim ki Kalb, Nefs ve Ruh üçlüsünün uyum içinde çalışması durumunda beynin ön ve arkasında tilkilerin dolaşmayacağı da bir gerçek.

Bu üçlü istesek de istemesek de hepimizde var olduğuna göre onları iyiye, güzele motive edebilirsek, buna paralel olarak beynimiz de bu üçlünün sağlıklı çalışmasından etkilenerek çok daha verimli çalışacaktır ve sonuçta hepimizin daha iyi, başarılı insanlar olmasına sebep olacaktır.
Hal böyle olunca da zannederim ki beynimizin arka tarafına ittiğimiz, açık yürekle söyleyemediğimiz düşünceler de ya tamamen yok olacak ya da en aza inecektir.
En aza inenleri de toplumla açık yüreklilikle paylaşmak, bizi zannettiğimiz gibi alçaltmaz, tam tersi dürüst, açık, net insanlar olduğumuzu gösterdiğimiz için yüceltir de…

O tür (benim tilkiler diye adlandırdığım) düşüncelerin olmadığı, sağlıklı beyin, kalb, nefis ve ruhlar belki de bir anlamda insan-ı kamil denilen mükemmele yakın bir insan olmamızı sağlayacaktır.
Böyle insanlar var oldukça, çevrelerinde o insana duyulan saygı da pekişecek ve hatta pek çoğuna da önderlik edebilecek, kişilerden gördüğü sevgi, saygı ve yüklendiği misyon gereği diğer olumlu ve güzel vasıfları da üzerinde taşımaya aday olduğunu fark ederek kendisine iyi ve olumlu ne varsa yükleme arzusu duyacaktır.

Tıpkı bilgisayarımıza korumak adına araştırıp bulduğumuz en iyi programları yüklediğimiz ve virüslere karşı koruma duvarı ördüğümüz gibi.

Bu yazıdan kendine pay çıkaranların olacağını umarak hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

 
Toplam blog
: 79
: 1982
Kayıt tarihi
: 17.07.06
 
 

Salyangozları bilirsiniz... Onları görmeseniz bile geçtikleri yerde bıraktıkları izlerden anlarsı..