Kalitenin aranmadığı yegâne meslek

Aklın, eğitimin, birikimin, dürüstlüğün aranmadığı tek meslek var Türkiye’de.

O da “politikacılık”.

Politikacılık, siyaset meslek midir diye düşünenleriniz olabilir. Eğer siz aynı işi 5 yıldan hele de 10 yıldan fazla yürütüyorsanız, o iş artık sizin için bir meslek olmuştur.

Ülkemizi yönetenlerin ya da yönetmeye talip olanların bazılarına bir bakıverin. Bizleri yönettiler. Çocuklarımızı yönettiler. Korkarım torunlarımızı da yönetecekler.

Şöyle bir gözlemim var. Bilmem katılır mısınız? Ülkemizdeki siyasetçileri dört grupta topluyorum.

Birinci grup: Gerçekten vatanını, milletini seven hizmet aşkıyla bu işi yapanlar. Ne yazık ki sayıları çok az. Bu ortamda barınmaları da çok güç!

İkinci grup: Siyaseti zenginleşme aracı olarak görenler. Bu gruptakileri muhalefet olmaya tahammülleri hiç yoktur. Her devirde düşüncesi ne olursa olsun mevcut iktidarın şak şakçılarıdırlar. Tıpkı manda pisliğine çöküşen sinekler gibidirler.

Üçüncü grup: İşini, gücünü, sosyal itibarını yitirmiş, cebine girip çıkanın hesabını bilmeyen, sadece sayılmak sevilmek peşinde olanlardır. Neyse ki bunların kimseye zararları dokunmaz. Ceplerine mensup oldukları partinin üye kartını attılar mı mesele tamamdır. Her yerde her fırsatta çevrelerine övünçle gösterirler bu kartı.

Dördüncü grup: Suç işleyip de dokunulmazlık zırhına bürünmek isteyenler. Sizler onların kimler olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

Her seçimden birkaç yıl sonra sıkça duyduğum yakınmalardan biri; “Elim kırılsaydı da oyumu bu partiye vermeseydim.” Sevgili vatandaşlarım çevremizdeki insanları tanımanız ve oylarınızı ona göre vermemiz gerekmez mi?

“Oy namustur.” Hiç satılır mı? Ya da kendi irademiz dışında kullanılır mı?

Eğer siz oyunuzu hayali ihracatçılara, fener alaycılarına, parselcilere, inanç tacirlerine, yerli işbirlikçilere, dediğim dedik, çaldığım düdük diyenlere verirseniz olacağı budur. Sizin demokrasiniz üçüncü sınıf bir demokrasi olmaktan öte geçemez.