Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Nisan '17

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Kalp kalbe karşıdır...

Kalp kalbe karşıdır...
 

Akdeniz’in kıyısındaki bir şehirde güneş doğmak üzereydi.

Herhangi bir kadın, herhangi bir evde, 

bulundukları odadaki insanlara aldırmadan

karşı koltukta oturan adamın gözlerine baktı uzun uzun…

Adam da ona…

O an kadının nabzı kulaklarında yankılandı…

(Yine o anda, çok yakında bir yerlerde küllenen yangınlar tutuştu!..)

Kadın derin bir soluk aldı ve adama:

”Ne zaman geldin? Ne zaman döneceksin?

Ne olur bu defa hemen gitme!

Biraz yanımda kal ne olur, biraz benimle kal!” diye sızlandı.

Adam duraksadı;

”Bunu ben de çok istiyordum ama sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum,

istiyorsan elbette kalırım!” dedi.

Kadın mutlulukla sarhoş, yerinden kalktı, gitti adama sarıldı ve sol yanağına bastırarak,

öptü, öptü, öptü!

Rüzgâr aralık kalmış pencereden süzülerek kadının üzerinde esti.

Kadın üşüyerek uyandı ve o an gördüğünün bir rüya olduğunu anladı...

Anladı ama inanamadı; dudaklarında hâlâ onun sıcaklığı varken, yaşadığı şey sadece bir rüya olabilir miydi?

Aynı rüyayı ikinci kez göremeyeceğini bildiği halde, yeniden ve umutla gözlerini kapadı!..

Aynı kentte, aynı saatlerde, herhangi bir otel odasında, herhangi bir adam, başının altındaki kuştüyü yastığı yumruklayarak havalandırdı, yeniden uyumayı denedi, olmadı…

İyi değildi, başı zonkluyor, midesi yanıyordu.

Akşamdan kalmalığın kekremsi tadıyla yutkunmaya çalıştı ama beceremedi.

Susamış, dili damağı kurumuştu; belli ki yine sırt üstü ve ağzı açık sızakalmıştı.

Belki de uyku ile uyanıklık arasında geçen saatler boyunca gördüğü o karmaşık rüyadandı bu huzursuzluk ve bedbinlik duygusu...

Saatine baktı, neredeyse gün doğmak üzereydi.

Yıllar sonra ilk kez, sadece bir iki günlüğüne geldiği ve çok sevdiği bu Akdeniz kentinin bu otel odasında ruhunu teslim alan mutsuzluğu ve şu an kendisini sığınmacı gibi hissetmesine neden olan geçmiş hatalarını düşündü!..

“En iyisi kalkmak ve bu huzursuz, bu rahatsız uyuklama halinden kurtulmak” diye mırıldandı.

Doğruldu, balkonun denize bakan kapısını araladı, odaya çam, kekik ve iyot kokusu doldu.

Güneş, dünyaya sızmaya çalışa dursun, o hızla odasından çıktı.

Havuz başındaki dağınık şezlongların arasından geçerek sahile indi.

Nisan'ın son günleri ve bu güzel deniz kentinin yaz mevsimine göz kırptığı en özel zamanlardı.

Yüzünü ufuktaki gün doğumu renklerine çevirdi, kumlara gömülerek ve ıslanarak, ağır ağır güneşe doğru yürüdü.

Onun yaşadığı kentte, onun baktığı yerlerden ve onun gezdiği kıyılardan gündoğumunu izlemenin farkındalığıyla zihni gölgelendi...

Hüznü hızla yoğunlaştı, yüreğinin özlemle ağırlaştığını hissederek; 

Ah şu anda yanımda olsa!” diye inledi…

O an sabah rüzgârıyla uçup gelen kırmızı bir gül yaprağı, sol yanağına çarptı.

Adam merakla yanağına dokundu, gül yaprağını istemsizce yakaladı,

kokladı, kokladı, kokladı!..

 

***

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..