Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '08

 
Kategori
Kitap
 

Kanka, Alleben'de Boğulmak ve Nesrin Özyaycı

Kanka, Alleben'de Boğulmak ve Nesrin Özyaycı
 

Nesrin Özyaycı (sağda) ile öykücü Lütfiye Aydın. Fotoğrafı Kavaklık'ta ben çekmiştim.Arkada Alleben!


KANKA, ALLEBEN’DE BOĞULMAK

VE NESRİN ÖZYAYCI


Oğuz TÜMBAŞ


Antep deyince, Alleben deyince aklıma ilk gelen şair Ülkü Tamer olur. Onun Alleben Anıları, Alleben Öyküleri adlı kitaplarını kaç kez okumuşumdur.Beni doğduğum, çocukluğumun geçtiği memleketime Gaziantep'e götürür. Nesrin Özyaycı da Gaziantepli bir yazar dost. Anadolu kadınının sesini Gaziantep'ten duyuran, bu konuda çaba gösteren, emek harcayan, savaşımcı, girişimci bir iş kadını. Üstelik şiirleri, yazıları, öyküleriyle de sürekli üreten bir kişi.

O’nu ilk kez 2004 yıloında İzmir Kitap Fuarı’nda tanıdım. Kısa bir süre görüşme olanağı bulmuştuk. Temmuz 2003 tarihinde yayımlanan Kanka kitabını “kırmızı bahar dallarından yemyeşil umutlara” diye imzalayıp vermişti.

2005 yılı Nisan ayında açılan İzmir Kitap Fuarı’nda karşılaştık “Alleben’de Boğulmak” öykü kitabıyla. Bu kez imza daha sıcak, daha anlamlı ve dostçaydı: “ Oğuz Tümbaş hemşehrime boğulmak ile ferahlamak arası ‘bir soluk mutluluğu’ Antep kültürü içinde anlatmaya çalıştım” diyordu.

2006 yılında ilk kez düzenlenen Gaziantep Kitap Fuarı’na çağrı alınca şaşkınlığı, heyecanı, sevinci, coşkuyu birlikte yaşadım. Hem uzun yıllar uzak kaldığım memleketime kavuşmak, hem dostlarımla buluşmak, hem de sanat edebiyat adına kendi memleketimde söyleşmek, şiirler okumak, bu tadı paylaşmak elbette anlamlıydı, önemliydi benim için.

Orada bulunduğum 4 günlük zaman içinde Lütfiye Aydın, Ali Çapan, Mehmet Kara, Fevzi Günenç Ahmet Ayaz gibi yazar şair dostlarımla da güzel zamanları paylaşmıştık. Nesri Özyaycı da sağolsun ilgisini, dostluğunu, içtenliğini yakınımda tuttu hep.

Alleben’i de yaşadım Kavaklık’ta. Kuşkusuz benim çocukluğumdaki Alleben deresinden farklıydı bu Alleben .Sonbaharın bütün görkemiyle ağaçlar kendi özel giysilerini sunmuşlardı o gün. Alleben beton bir oluk içinde cılız bir suydu. Bugün yeniden biçimlenmiş, düzenlenmiş yatağında sessiz sessiz akan Alleben'de değil boğulmak, neredeyse ıslanmak bile olanaksızdı. Ama Alleben Antep’i simgeleyen, Anteplilerin yaşamında (beni de elbette) yeri olan, hakkı olan, biraz geçmişin özlemini, geçmişle bugüne yansıyan duygulanmaları, bellek anımsamalarını canlandırıyordu gene de.

Nesrin Özyaycı’nın Kanka’sından söz etmeliyim önce. Özyaycı bu anılar demeti içinden doğallığını yitirmeden sesleniyor. Öğrencilik yıllarını, evliliğini, eşini, kızlarını, çevresini, arkadaşlarını, yalnızlığını, gezilerini, izlenimlerini, sıkıntılarını, acılarını, mücadelesini, kadınca duruşunu buluyorsunuz.Üstelik bir öykü tadıyla, öykü diliyle… Özyaycı, şimdi cılız bir akarsu olan Alleben’de bir kadının boğulmasındaki gerçekliğin ve gizemin izlerini sürüyor. Antep salt töresi, geleneksel alışkanlıklarıyla yer almıyor kitabında; sıcak insanları, dokusu, mimarisi, tarihiyle de anlatılıyor.

Töre ve özgürlük gibi çok uzak iki kavram arasında kalan Anadolu kadınının ihanet, haksızlık, aile içi şiddet içinde bocaladığını görüyoruz. Öte yandan onurlu direnişini de buluyoruz yazılar içinde. Yaşama farklı bir boyut kazandıran, anlamlaştıran o tansık sözcük aşk, gizemiyle çıkıyor karşımıza. Yazar dostum Hülya Soyşekerci’nin söylediklerine de katılıyorum elbette:“Alleben'de törelerin içinde boğulmamak adına, yazıyla başkaldırmanın onurunu yükselten Nesrin Özyaycı, okurun içindeki duygu ve düşünce odaklarına ulaşmayı ve onu etkilemeyi başarıyor bu kitabıyla. Gerçekleri düşlerle, duygularla yeniden dokumasından doğan yazınsal tatlar, okurda sürekli çoğalıyor. Yazar, sınırları zorlamayı sürdürdükçe okur da kendisini çevreleyen yapay sınırları aşmanın gizemini yakalıyor sayfalar arasında.” (Radikal 29.04.2005)

Kum Yayınları arasında 2005 yılında yayımlanan Alleben’de Boğulmak’ ı bulup okursanız, çok seveceğinizi umuyorum. Özyaycı’yla bilgisunar (internet) sitesi aracılığıyla da iletişim kurabilirsiniz Nesrin Özyaycı’nın bu özgün yapıtından bir bölümü birlikte paylaşalım mı, ne dersiniz?.


” Düşünüyorum, Alleben’e bakarken düşünüyorum; bana mı öyle geliyor yoksa zaman gerçekten kötüye mi oynuyor, diyorum. Eski, aynı zamanda eksilmek mi demek yoksa? Evet, zaman. Zaman, yılları eskitti, tıpkı Alleben’i eksilttiği gibi. Alleben’e bakıyorum, bir park köprüsünün üzerinden. Geride kalan, gördüğüm, korunmaya muhtaç bir Alleben, şehrin orta yerinde. Beton bir oluğun içinden akmakta. Ama yine de umutla, yanından geçenlere hala birilerine umut vermekte belki, diye düşünüyorum. Hala akıyor, diyorum kendi kendime. Doğallığı bozulmuş, yaşlı ninem gibi cılız olsa da. Hala akmakta içime, geçmişi dün gibi yaşatarak, o günü gören özüme buruk bir umudu sızdırarak...”

 
Toplam blog
: 178
: 1483
Kayıt tarihi
: 01.06.08
 
 

1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli ilçesinde doğdum. İlkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, li..