- Kategori
- Öykü
Karadeniz'in alıp da vermediği Halit Öğretmen...!
Halit Öğretmen
Halit Bey Köy Enstitülüdür.
Bitmez bu hırçın Karadeniz’in fırtınaları, bazen poyraz eser bazen de lodos. Ama biri var ki bu fırtınaların, nice çocukları yetim ve öksüz, nice hanımları da dul bırakmıştır. Yıldız Karayel’dir bu... Yıldız karayel, kuzeybatıdan esen karayel ile kuzeyden esen yıldız’ın ortak adıdır. Karadeniz'de Ereğli’den Sinop’a kadar batı kıyılarını kasıp kavuran, tekneleri batıran, denizcilerin canlarına kıyan bir fırtınadır bu... Rıfat Ilgaz’ın 1981 Madaralı Roman Ödülünü, daha sonra da 1982 Orhan Kemal Roman Armağanını aldığı kitabına adını veren Yıldız Karayel’dir. Can alan, ocaklar söndüren bu fırtına, Karadeniz’in Cide kıyılarında Kalafat Köyü ile Kadir Köyü açıklarında yutmuştur Halit Öğretmeni ve de arkadaşlarını…
Aralık ayının son günü.Yeni yıla girmenin heyecanı ile Kurucaşile İlkokulu öğretmeni Halit Öğretmen ve arkadaşları Kurucaşile kıyısından yüzdürdükleri 6 metre uzunluğundaki tekneleri ile Karadeniz’e açılmışlar, istikametleri komşu ilçe Cide’dir. Kurucaşile o yıllarda bir nahiye merkezidir. Limanı yok, kıyılarda fırtınadan korunmak oldukça zor. Ne yazık ki bu yolculukları tüm Kurucaşile’yi acıya boğan bir kaza ile sonuçlanmıştır... Halit Öğretmen ve arkadaşları 1953 yılının aralık ayının son günü, bu elim deniz kazası ile hayatlarını kaybetmişler ve Karadeniz, kara koynuna aldığı Halit Öğretmen ve arkadaşlarını bir daha vermemiş, kendi bağrında saklamış, altmış yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen; bu güne kadar da maalesef vermemiştir.
Halit Bey'in Çocukluğu
Halit Öğretmen, aslen Amasra’nın Kurucaşile karayolu üzerindeki Yahya Yazıcılar köyünde 1927 yılında doğmuştur. Babasının adı da kendisinin adı gibi Halit’tir. Baba Halit Bey, 1927 yılında doğan oğluna kendi adını vererek bir anlamda oğluyla adaş olmuştur. Oğul Halit’in Mehmet adında ağabeyi, Ümmü adında da bir kızkardeşi vardır. Küçük yaşlarda iken annesini kaybetmiş, öksüz kalmış, çocukluğu ülkenin her köşesinde olduğu gibi yokluk içinde geçmiştir. Ancak çocukluğu Cumhuriyetimizin ilk yıllarına, devrimlere, ülkenin her yanının demir ağlarla örüldüğü yıllara denk gelmiş ve bir açıdan da cumhuriyete tanıklık yapmıştır. Yine bu yıllar her alanda olduğu gibi eğitim alanında da büyük atılımların yapıldığı yıllardır. Doğduğu köyü de içine alan, bir anlamda Göveles olarak adlandırılan bölgenin tek okulu olan Cumayanı Köyü ilkokulu’nda ilköğrenimine başlamıştır. Bu okulda daha sonra Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’nde beraberce sıla özlemiyle öğrenim gördükleri Cahit Kaya, Niyazi Altay, Zekeriya Aksu ve Ahmet Erdoğan ile hep birlikte bulunmuşlardır.
Gölköy Köy Enstitüsü Yılları
Köy Enstitüleri o yıllarda köylerimizden başarılı öğrencileri alarak belirli bir eğitimden sonra tekrar köylere öğretmen, sağlık memuru, ebe, ziraat memuru olarak göndermekteydi.
Bu yıllarda Halit Bey’in ağabeyi Mehmet Bey de yörenin kaderi olan maden ocaklarında çalışmaya başlamış, babası ise Mehmet’i okutamamanın üzüntüsünü içinde yaşarken, diğer oğlu Halit’in Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’nde okumasının gururunu yaşamaktaydı. Halit Bey ilk delikanlılık yıllarını Kastamonu Gölköy Enstitüsü’nde geçirir, yaz tatillerinde de köyüne döner ve ailesine tarlada yardımcı olurdu. Köy Enstitüsü’nde ikinci sınıf öğrencisiyken, kendisi gibi Amasralı olan Bostanlar köyü’nden Ümmü Bala Hanım ile tanışır. Ümmü Hanım’ı ilk gördüğünde karşılıklı olarak temiz duygularla birbirlerine bağlanmışlar ve ilk gençlik heyecanı aşkı yaşamışlardır.
Halit Bey'in Öğretmenlik Yılları
Halit Bey, Köy Enstitüsünden, 1947-1948 öğretim yılında mezun olarak mesleğine ilk adımını atmış ve ilk görev yeri Bartın’ın Kozcağız beldesinin Hocaoğlu köyü İlkokulu olmuştur. Bu köyde eğitmen Niyazi Yılmaz Bey’le beraber üç yıl görev yapmış, birlikte çalışmışlardır. Bartın-Kozcağız’ın Hocaoğlu köyü’nde çalışırken, Köy Enstitüsü’nde beraber okudukları Kurucaşileli Ali Şakir Öztürk Bey’de Tasmacı köyünde öğretmen olarak görev yapıyordu. Bu iki Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü mezunu öğretmen arkadaş hafta sonları birlikte olup, hasret giderirlerdi.
Ümmü Hanım ve Çocukları
Ümmü Hanım ise Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü’nü bitirmeyerek Halit Bey’in mezuniyeti sonrasında öğretimine son vererek Amasra Bostanlar köyüne geri dönmüştür. 1950 yılında da Halit Bey ile evlenmiştir. Halit ve Ümmü çiftinin bu mutlu evliliklerinden 1951 yılında adını Yüksel koydukları bir çocukları dünyaya gelmiştir. Halit Bey 1952 yılında Arıt beldesinin Aydınlar Köyü İlkokulu'na atanmış, ancak bütün gönlü Göveles yöresinde görev yapmak ve ailesine yakın olmaktır. Bu arzusuna tam olarak erişemese de 1953 yılında kısmen kendi köyüne yakın olan Kurucaşile İlkokulu’na atanmıştır.
Halit Bey Kurucaşile'de
Kurucaşile’de görev yaptığı bu dönemde Ömerler mahallesinde Hafız Nazmi Aytaç’ın Pança mevkiinde bulunan evinin bir göz odasına yerleşmiş bulunmaktaydı. Burada kısa zamanda kendisini sevdirmiş, yeni arkadaşlar edinmişti. Sık sık çoğu memur ve esnaf olan arkadaşları ile Karadeniz’e açılırlardı.
31 Aralık 1953 günü de arkadaşları Tekel Memuru (adını bilemediğimiz Tekel Memuru Kurucaşile’ye yeni atanmış olup, ailesini daha getirmemiş, yalnızca küçük oğlu ile birlikte gelmiş) yine adını bilemediğimiz Zonguldak’ta işçi olarak çalışırken işi bırakarak memleketi Kurucaşile'ye dönmüş bir hemşehrimiz, Ömerler mahallesinden Saim Aytaç ve Şile mahallesinden Celil Yıldırım ile birlikte Cide’ye gitmek üzere Karadeniz’e açılmışlar, o gün hava şartları bu deniz yolculuğu için pek uygun değildi, biraz fırtına da vardı. Cide’ye gitme kararları, son yolculukları olacaktı. Nereden bilebilirlerdi ki? Kapısuyu’nu, Gökçekale’yi, Gideros’u geçmişler, Cide de uzaktan görünür olmuştu. O Cide sahili ki; Karadeniz’in en uzun kıyısıdır. On kilometreden uzun bir kıyıdır. Git git bitmeyen bir sahil. Burada yakalanmışlardır Yıldız Karayel’e… Kıyıları kasıp kavuran, tekneleri batıran, denizcilerin canlarına kıyan Yıldız Karayel’e... Bu deniz yolculuğu ne yazık ki Cide kıyılarında son bulmuş, bu faciasından kurtulan olmamıştı. Günlerce aramalara rağmen hiç birine ulaşılamamıştı. Ama hala beklemektedir Ümmü Hanım çok sevdiği eşi Halit Öğretmeni…
Halit Öğretmenin resmi kayıtlara yansıyan ölüm tarihi 01.01.1954 olarak geçmiş. Hamile olan çok sevdiği Ümmü Hanım’ı yalnız bırakmıştı. Burada kendi yaşamını eşi Halit Öğretmene ve çocuklarına adayan ilk gençlik yıllarından itibaren dul olarak çocuklarına hem analık hem de babalık yapan, yaşamış olduğu bu acıları içine atan halen yaşamını Bartın'da sürdüren Ümmü Hanım’ın ellerinden öper kendisine uzun ömürler dilerken çok sevgili eşi Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü mezunu ve beş yıl iki ay öğretmenlik yapan, Karadeniz’in azgın dalgaları ile boğuşarak 31.12.1953 tarihinde hayatını kaybeden Halit Bey’i, Saim Aytaç'ı, Celil Yıldırım'ı diğer kazazadeleri saygı ile anıyorum. Işıklar içinde yatmasını dilerken ; sözlerimi bu elim deniz kazasını eğitimci Celalettin Özdede'nin 18.04.2014 tarihinde yazdığı şiirle son veriyorum.
Celalettin ÖZDEDE'den
HALİT ÖĞRETMENİME
Bindiler gün doğmadan tekneye beş delikanlı
Hepsi güçlü kuvvetli hepsi birbirinden namlı
Azdı dalgalar; yuttu tekneyle beş yiğit genci
Hepsi cesur hepsi de birbirinden ihtişamlı.
*********
Yılbaşı öncesiydi giyindiler kuşandılar
Cide’ydi yolculuk yürüdüler sahile kadar
Azdı deniz yakalandılar yıldız karayele
Yutuverdi azgın Karadeniz hırçın dalgalar.
*********
Bir kez sallandı tekne; aldırış etmedi kimse
Hiçte kulak vermediler fırtınadaki sese.
Onlar kürek çekmeden rota çizer oldu tekne
Koptu fırtına, yalpaladı dönüverdi terse.
*********
Aradılar günlerce Karadeniz’de sahili
Birlik oldular kıyı boyunca bütün ahali
Olmadı! Vermedi sevdiklerini Karadeniz
Azgın kızgın dalgalar oldu beş gencin katili.