Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Karayılan'ı besleyenler, sofrasına oturanlar, reklamını yapanlar, onun sokmasından da sorumludurlar!

Karayılan'ı besleyenler, sofrasına oturanlar, reklamını yapanlar, onun sokmasından da sorumludurlar!
 

Bir hayvansever olarak önce yılanlardan özür diliyorum...

Ama bu yılan başka bir yılan...

Yılan hakkında ne kadar söylenmiş kötü söz varsa hepsini kendinde barındırıyor...

Aslında kuyruğuna basıp, boğazından bir sıkmalık canı vardır...

Lakin herkesi korkutmuştur. Çünkü hangi taşın altından çıkacağını bilemezsin...

Böyle bir yılana sempati duyanlara, romantizm yapanlara ne demeli?

Sık sık bulunduğu ininde onu ziyaret edenlere, onunla bir sofraya oturanlara, sarmaş dolaş olanlara...

Yukarıda saydığımız tüm kötü özelliklerinden arındırıp, onu bir sevimli mahluk gibi gösterme çabalarına...

Üstelik o, durmadan, ara vermeden sokmalarına, zehirini akıtmalarına devam ederken...

Samimiyetinizden, iyi niyetinizden zerre kadar kuşku duymuyorum.

Biliyorum, tatlı dilin yılanı deliğinden çıkaracağına inanıyorsunuz. 

Tatlı dille, güzellikle artık yılan sokmaları son bulsun, acılar dinsin, orada ya da burada analar ağlamasın istiyorsunuz...

A canım, bu yılan başka yılan... Diğer yılanlar gibi ne tatlı dilden anlar, ne de güzellikten...

2009'un Mayıs ayında üşenmediniz, ta bilmem ne dağındaki inine kadar ziyaretine gittiniz; yediniz içtiniz, resimlerini çektiniz, zararsız ve barışsever olduğunu göstermeye çalıştınız...

Ne oldu? Habur'da geldi barışa tuzak kurdu, Reşadiye'de 7 ana kuzusunu pusuya düşürdü, zehirini sonuna kadar kustu.

Kara yılan yaradılışının gereğini yapıyordu... Onun yaradılışı sokmak ve zehirlemek üzerineydi... Başka türlü davranması imkansızdı...

O kadar itibara, o kadar tatlı dile rağmen, o, yine hiç beklenmedik bir zamanda sokmuştu ve sokmaya devam ediyordu.

Yok bilmem o değildi; alaca yılandı, sarıca çıyandı deyip kara yılanı yine de aklamaya çalıştınız. Yılanlar ittifakını ve baş yılanın o olduğunu görmediniz, anlamadınız...

Yetmedi, 2011 Mayıs ayında, yanı kış uykusundan uyanır uyanmaz bir kez daha ziyaretine gittiniz, kara yılanın...

Yine özlemle sarıldınız, sarmaş dolaş oldunuz, yediniz içtiniz, o ceviz ağacının gölgesinde romantizm yaptınız, hatıra resimleri çektirdiniz...

Olmadı, hiç olmadı...

Birinci ziyaretinizi anlayışla karşılamıştım, hatta barışa katkı sağlaması açısından takdir de etmiştim...

Çünkü kara yılanın karakterinin, gerçek yüzünün ortaya çıkması  gerekiyordu...

Özellikle de kara yılanın doğduğu toprakların bu gerçekleri görüp ikna olmaları çok önemliydi...

Gerçekler ortaya çıkmışken neden ikinci ziyareti yaptınız?

İkinci ziyaret kara yılanın haklılığına ve meşruluğuna zemin hazırlamak demekti. Bundan cesaret alarak sokmalarına ve zehirlemelerine daha da bir hız verecekti....

Nitekim Silvan'da, Diyarbakır'da, Tünceli'de, Hakkari'de, hatta Ankara'da onca canları zehirledi, nice ocakları söndürdü!

Son olarak da bugün Çukurca'da 24 taze fidanı soldurdu!

Tekrar ediyorum; iyiniyetinizden ve samimiyetinizden zerre kadar kuşku duymuyorum...

Amma ve lakin...

Kürt halkının haklarını en fazla savunan Ahmet Altan'ın bile gördüğü gerçekleri neden hâlâ göremiyorsunuz?

Neden hâlâ kara yılanın başını ezmekten başka çarenin kalmadığını anlamıyorsunuz?

Şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..