Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Barış tacirleri!!!

Barış tacirleri!!!
 

Dün PKK'nın Hakkarı Çukurca'da şimdiye kadar hiç görülmemiş bir şekilde geniş kapsamlı bir saldırısına şahit olduk.

Aynı anda Çukurca JandarmaTabur Komutanlığı, 20. Sınır Jandarma Tugay Komutanlığı, Çukurca İlçe Jandarma Karakolu, Jandarma Asayış Bölük Komutanlığı, Gazitepe Jandarma Sınır Bölük Komutanlığı, Barandi Tepe ve Keklikkaya sınır tepelerine konuşlu 2. Motorize Bölük Komutanlığı, Çukurca Emniyet Müdürlüğü olmak üzere 8 hedefe aynı anda saldırdılar...

El bombaları, roketatar ve havanlarla...

Arkalarında 24 şehit, 18 yaralı  bırakarak gecenin karanlığında kayıplara karıştılar.

***

Karadan ve havadan sıcak takiple Irak topraklarına girdik, PKK'lılara hadlerini bildireceğiz, kuşattık, çembere aldık, şu kadar kayıp verdiler, falan da fulan...

Bu hikayeleri çok dinledik. PKK'nın her saldırısından sonra söylenen klişe laflardı bunlar...

Gerçek, bu kadar ağır silahlarla, bu kadar kalabalık bir şekilde bu eşkiya sürüsü nasıl olup da hiç kimselere görünmeden sınırı geçip askeri hedeflerin neredeyse içine kadar  girebiliyor, yapacağını yapıp sonra da, yine elini kolunu sallaya sallaya geldiği yere gidebiliyor?

Büyük bir istihbarat ve güvenlik zaafı olduğu çok açık...

PKK da bu zaaftan istifade ederek kendisinin olduğundan çok daha güçlü olduğu imajını yaymak istiyor! Terör zaten bir psikolojik savaş. Asimetrik savaş koşulları içerisinde teröristlerle mücadele tabii ki zordur, ama hiçbir terör örgütünün de bir devletin silahlı güçlerini yeneceği iddia edilemez. Hele de Türk Silahlı Kuvvetleri söz konusu olursa...

Sınıra yakın bir ilçeye, yukarıda bahsettiğimiz zaaftan da yararlanarak, bütün güçleriyle planlı ve organize bir şekilde vur-kaç taktiğiyle saldıracaksın, toplumda infial ve şok duygusunu yaratacaksın ve topluma Silahlı Kuvvetlerden daha güçlü olduğun psikolojisini yayacaksın.

Sonra da bu psikolojiyi daha da güçlendirme adına sivil unsurları devreye sokacaksın...

Nitekim dün Meclis'te PKK'nın Meclis'teki uzantısı partinin bir milletvekili, gerçekleştirilen bu vahşice, kalleşçe saldırıyı "Savaş" olarak niteledi. Savaş iki devlet arasında olur. Ona göre PKK o statüye geçmiş ve devlet gibi PKK'nın da güçlü ordusu varmış!

Bazı internet sitelerinde de buna benzer söylemler görüyorum. PKK sanıldığından da çok güçlüymüş, yurt içinde de yaygın örgütlenmesi varmış vs gibi ucuz laflarla çaktırmadan gözdağı vermek isteyenler var!

Peşinden de hemen ekliyorlar "barış yapalım"!

"Biz barış istiyoruz, siz ne istiyorsunuz?" diye hava atanlar da var.

Bazıları da, tabii ki açık açık söyleyemiyorlar, söylemeleri de mümkün değil, sanki PKK'nın bu vahşetinden, bu katliamından için için sevinmişler, büyük bir zafer kazanmışlar gibi...

Bunları bir kenara koyalım, büyük büyük gazetelerde, büyük büyük köşelerde yazan bazı büyük büyük yazarlara ne demeli?

Sınır ötesine geçilirse çok yazık olurmuş! Barış istiyorlarmış!   

Ne kadar erdemli insanlarmış, sevsinler sizi!

Sadist duygulu küçük bir azınlığı saymazsak, barışı istemeyen mi var?

Büyük siyasi riskleri göze alarak açılım yapmaya kalkışanlar, neyi istiyorlardı?

Aynı risklerle teröristlerle bir masaya oturanlar, yoksa başka bir şey mi istiyorlardı?

PKK'nın kurulmasında, dallanıp budaklanmasında etken rol oynayan, onların bahaneleri, varlık sebepleri yasakların kaldırılması, kültürel hakların tanınması neydi acaba?

Peki bu somut barış girişimlerine karşı PKK nasıl cevap verdi?

Habur'da barışa pusu kurarak, Reşadiye'de 7 askerimizi şehit ederek!

Buna rağmen barış kapısı kapatılmadı, yeni bir anayasa yapılmaya çalışılıyor.

Tam da Anayasa Komisyonu'nun ilk toplanacağı günün gecesinde Çukurca saldırısı gerçekleştirildi!

Hala uyanamıyor musun, gerçekleri göremiyor musunuz?

Sorun kültürel, sosyal, siyasi haklar olsaydı, bu konularda büyük ve cesaretli adımlar atan bir iktidar en büyük düşmün olarak ilan edilir miydi?

Çünkü bu iktidar onların varlık sebeplerini ortadan kaldırıyor, onların gerçek yüzlerini ortaya koyuyor, onlara "kral çıplak" dedirtiyor!

Onların provakatif oyunlarına da gelmiyor...

Nitekim Çukurca katliamının hemen sabahında Meclis Başkanı Cemil Çiçek, saldırılara rağmen yeni anayasa çalışmalarına devam edeceğiz açıklamasını yaptı.

Demek ki barış istenmez, barış yapılır.

Hele de PKK'nın büyük bir eylemi gerçekleştirdiği ve psikolojik üstünlük kazandığı bir ortamda, barış istiyoruz demek, ihanet değilse eğer, gaflet ve dalaletin ta kendisidir.

Böyle bir ortamda barış demek; teslimiyet demektir...

Böyle bir ortamda barış demek; koca bir milletin boynunu bükmek demektir...

Böyle bir ortamda barış demek; günahsız, itaatkar, zavallı Kürt halkını da PKK canavarının kucağına oturtmak demektir...

Böyle bir ortamda barış demek; bir aslanı bir çakala boğdurmak demektir...

Hâlâ PKK'nın ne olduğun anlayamadınız mı?

Yukarıda da söylediğim gibi, PKK başlangıçta devletin yanlış ve haksız uygulamalarından kurulmuş, zamanla taban edinmiş, dış güçlerin destekleriyle de büyümüş, uyuşturucu ticaretiyle, kaçakçılıkla, haraçla bugün artık bir sektör haline gelmiş eli kanlı, acımasız bir terör örgütü. Diğer terör örgütlerinden daha güçlü olması, güçlü bir tabanının ve güçlü bir dış desteğinin olmasındandır.

Böyle bir terör örgütüne, hem de psikolojik üstünlük kazandığı bir dönemde ne vereceksiniz ki onu barışa ikna edeceksiniz.

Kaldı ki ortada barışı isteyen mi var?

Tabii ki o da konuştuğunda "barış" diyecek. Ama barış çalışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde de eylemlerini artıracak ve gerçek yüzünü ve gerçek niyetini ortaya çıkaracak.

Gerçek yüzünü ortaya çıkardı ama hala göremeyenler, görmek istemeyenler var!

Eğer gerçekten barış isteniyorsa, PKK'ya anladığı dilden dersini vermekten başka çare kalmamıştır. Bu, Kandil'e gitmekse Kandil'e gidilmelidir. Elebaşlarının enselenip kodese tıkılmaları mıdır, mutlaka yapılmalıdır. Karşımıza bir devlet mi çıkıyor, ona da haddi bildirilmelidir.

Bedeli ne olursa olsun!

Böyle her gün parça parça ölmektense, bir kere de ölürüz!

Sözümona barış tacirlerine duyurulur!

 

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..