Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '10

 
Kategori
Anılar
 

Karma kesit

Hiç söylemezdi ama beni duyduğunu anlardım. Sessizdi kelimelerim ve o, her harfini daha mahrecinden çıkmadan bilirdi.

Anneannem, çok sert bir kadındı. On üç yaşında üvey anne tarafından çok fakir ve uzak bir yere gelin verilmiş, varsıllıktan bir anda yoksulluğa düşmüş, savaş ve kıtlık yılları bilmiş, beraber büyümeye çalışmış çocuklarıyla… Üstüne yetmezmiş gibi kendi deyimiyle ‘ yirmi yedi yaşımda dul kaldım’…dan sonra artık hepten, pembe, çevirmeli telefon diazemlerine mahkum kalmıştı. Hiçbir zaman duvarcı ustası Tahsin in karısı olmadı, hep ‘yüzbaşının kızı’ ydı. Oniki yaşına kadar olan şaşaaydı onun hayatının gerçeği, devamı kabus.

Ben bildim bileli hiç altmış beşi geçmedi yaşı, torunlar bir araya gelince yaş hesabı yapardık, en büyük teyzemden hep iki yaş büyük çıkardı, her defasında bağırır, çağırır örtbas etmeye çalışırdı konuyu.

Çok korkardım ondan. Ne isterdim evine gideyim, ne isterdim bize gelsin. Her şeye karışan, kızan , sürekli bağırmaktan olsa gerek sesinin tonu bile değişmiş bir kadın. Annem bir şey diyemezdi. Babamsa demezdi. Babasında aldığı yetim aylığı elinde hep bir numara kozdu, ama değildi öyle. Niyeyse küçükken beni sevmezdi. Hatırladığım ilk hatıralarım hiç güzel değil. Biz dört kardeştik, sanki ben üvey…Yaramaz bir çocuktum, inatlıkta cabası. Bir annenin baş demeyeceği kadar çok hem de…Bir kız çocuğundan beklenmeyecek kadar haşarı… Sanırım bir de baba tarafına benziyor olmam da eklenince beni ona düşman etmişti. Ne yapsam hataydı artık, varlığım nefes alıyor olma bile. Bir aile dostumuz, ‘divanın önünde oynardın, yanından geçerken, hiç bişe yapmasa kafana vurur öyle geçerdi’ demişti de, gülmüştüm. İçimdeki çocuk sular seller..

Babam durumumu bildiği için evde bırakmak istemezdi o bizdeyken. Sık sık askeri jipin naylon kapısının bana açıldığını hatırlarım. Babamın kaçıramadığı zamanlarda da ben kaçardım. Demiryolu bekçileri artık evimizin yolunu benden daha iyi biliyorlardı. Arada şehirler arası yol vardı ve ben her fırsatta o yolu geçip raylara, trenlere gidiyorum. Yaşım belki beş… Ne vardı beni o raylara çeken bilmiyorum şimdi. Tren sevmelerim o yıllarımdan kalma sanırım. Her kapıda bekçiyle görünüşümün anneannemin üzerindeki etkisini hatırlıyorum. Ve işime gelmese de tepkisini.

Bir seferinde baş edemeyeceğini düşünmüş olmalı ki, belimden divanın ayağına bağlamıştı beni, bir oyun mesafesi bırakarak. Şimdi…

Şimdi kızmıyorum ona, diyorum ki daha iyisini bilseydi öyle davranırdı.

Annem, anneannemin otoritesinin girdiğinde eve, sus olurdu. Ne çok severdim babamın sözsüz kanatlarını…

Çocukluğumun sümen altı edilmiş her karanlığında geniş kanatlı bir babam melek var, koridorun sonunda.

Hep ne çok derin derdim, ve kaybolmak isterdim gözlerinde. Babam olmak isterdim. Beraber silerdik kuru bir tülbentle kütüphanesindeki kitapları. En çok geri dizmesini severdim. En çok babamı severdim aslında…

Anneannem vefat ettiğinde doksan altı yaşındaydı. Ben hiç üzülmedim. Hayatı boyunca o kadar eksik yaşamıştı ki umarım şimdi huzur içindedir. İçimdeki çocuğu susturup bütün kalbimle öyle olsun dilerim. Kırdığı gönlüm bana kimseyi kırmamayı öğretti. En çokta çocukları…

Babam vefat ettiğinde altmış üç yaşındaydı. İstedim ki ben de öleyim onunla. Ama ben anneydim… Hayatımda güzel olan ne varsa onun eseri diye düşünüyorum. Allah iyi ki onun babam olmasını dilemiş.

Varken hiç söylemedim, ‘babacığım seni çok seviyorum’… Ama bilirdim ki o bunu hep bildi… Her şey gibi… Şimdi selam olsun saçımın lülesinde eriyen ellerine…

 
Toplam blog
: 281
: 324
Kayıt tarihi
: 30.04.09
 
 

1967doğumluyum. Lise mezunuyum. Okumayı ve yazmayı hep sevdim. Kelebek kanadı kırılganlığında bir ha..