Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '08

 
Kategori
Öykü
 

Katil

Katil
 

Dışarıda yağmur tüm hızıyla yağmaya devam ediyordu. Aylardan mart günlerden ise perşembeydi. Saat gece yarısını çoktan geçmiş dışarısı zifiri karanlıktı. Hava dayanılmaz bir şekilde soğuk ve aynı soğuklukta keskin bir rüzgar esiyordu. Gök zaman zaman ışık saçıyor ve ardından gürlüyordu. Bir çocuğun asla yalnız başına uyuyamayacağı gecelerden biriydi. İşte böylesi bir gecede Ayten kocasını az önce öldürmüştü. Elinde kanlı bıçağı ile kanepede oturmuş, yerde kanlar içinde duran cesedi ne yapacağını düşünüyordu. Kocasının kanı kanepenin ayaklarına doğru süzülmüş ve birikinti halini almıştı. Oda da keskin bir kan kokusu hissedilir olmuştu. Ayten’in dişleri birbirine çarpıyor hiç ses çıkmayan evde tıkırtılar yankılanıyordu. Artık hiçbir şey düşünemiyordu. Aklını başına toplamaya çalışıyor; kocasının ölümü gözlerinin önüne gelince toplanan düşünceler dağılıp gidiyordu. Ayağa kalktı ve banyoya doğru yürüdü. Salonun ışığı hariç hiçbir yerin ışığı yanmıyordu. Ama o bunu çok fazla umursamıyordu. Banyoya girdi ve musluğu açtı, havanın soğuk olmasından dolayı su buz gibi akıyordu. Elini akan suyun altına soktu ve irkildi. Bedeni terledi ama bu ter onu üşütüyordu. Bir an midesi bulandı ve hemen geçti. Hızlı hareketlerle elindeki kandan kurtuldu. Fakat birazdan cesetle uğraşırken tekrar kana bulanacaktı. Banyonun küçük penceresinden içeriye süzen ay ışığından başka hiç ışık yoktu, aynada kendisine bakan Ayten sapsarı olmuş yüzünü görünce ürperdi ve titredi. Yüzü ısınmaya başladı. kocasının arkasında olduğunu düşündü ve elini hemen ışığın düğmesine attı. Işık yandı, arkasında kimse yoktu. Kalp atışları hızlandı. Korkmaya başlamıştı hem de çok fazla korkuyordu. Sanki arkasından uzanan bir el onu tutacakmış gibi hissediyordu. Ayten daha hızlı hareket ederek ışığı kapattı ve arkasına bakarak salona geçti. Kocası aynı vaziyette yerde cansız bir şekilde yatıyordu. Bu şekilde kocasını bir müddet seyretti. Orta boylu, beyaz tenli ve sarışın birisiydi Ayten’in hiç sevemediği birisi. Evlendikleri ilk günden beri tartışmışlar ve bu kadar kızgınlığın üzerine Ayten’in hamile kalamaması da eklenince evlilikleri iyiden iyiye çıkmaza girmişti. Bir cinayetin ortaya çıkacağı kesindi bu evlilikte fakat bu cinayetin faili kim olacak o bilinmezdi. Artık fail belliydi Ayten ve yerde yatan ceset için bir şeyler düşünse iyi olacaktı. Kocasının üzerine eğildi, bıçak hala elindeydi. Onu parçalara ayırıp gömmekten başka çaresi yoktu. Evin bodrumunun zemini topraktı, Ayten’i rahatsız edecek ne bir akraba ne de bir yakınları vardı. İşini rahat bir şekilde bitirebilirdi.


Hayır Doktor Bey benim sorunum sadece geceleri uykusuzluk! Diye haykırdı Ayten

Tamam sakin olun bayan size uyku ilacı yazıyorum ama beslenmenize de dikkat etmelisiniz.

Ayten eczaneden doktorun yazmış olduğu ilaçları alarak eve döndü. Kocasının ölümü üzerinden bir hafta geçmişti ve hala uyuyamıyordu. Mutfakta ayak üstü bir şeyler yedikten sonra ilaçlarını içip yatağa uzandı. Bir müddet bu şekilde bekledi. Evin içersinde hiçbir ses yoktu ; sadece bozuk olan lavabo musluğunun damlattığı su sesi hariç. Saat ilerlemiş hava kararmıştı, odasında gece lambasından başka ışık yoktu. Ayten hala ilk günkü kadar korkuyordu. İçtiği ilaç hiçbir tesir uyandırmıyor aksine gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Birden bire yatağının titrediğini hissetti, sanki yatağın içersinde bir kişi daha vardı. Ayten yatakta adeta taş gibi kaskatı kesildi. Hiçbir hareket yoktu buz gibi vücudunda, çok fazla terliyordu, başını koyduğu yastık terden fazlasıyla ıslanmıştı. Gözlerini yummuş arada bir kısık bir şekilde açıp tekrar yumuyordu. Yataktaki titreme arada bir şiddetini artırıyordu. Ayten düşünemez duruma gelmişti. Her yeri uyuşmuştu, artık ilaç tesirini gösteriyor ve yavaş yavaş uykuya dalıyordu günlerden sonra.

Sabah uyandığında odası güneş ışığı ile aydınlanmıştı. Ayten’in yüzü solgundu. Bedenin de ağır bir yorgunluk hissi vardı. Saate baktı, sekizi yarım geçiyordu. Yataktan kalktı, dolaptan bir bardak meyve suyu alıp televizyonun karşısına geçti. Televizyonda son zamanlarda kendisinin de oturduğu mahallede gezinen bir sapıktan bahsediyordu. Ev soğuktu, Ayten üşüyordu. Yine arkasında birilerinin gezindiğini hissetti ama umursamadı bu sefer, alışıyordu. Sesler daha bir belirginleşmeye başladı. evin içerisinde birden bir çığlık koptu, sonrasında bir sessizlik... Kapı sesinden sonra ev sessizliğe büründü.

Ertesi gün gazetelerinin üçüncü sayfalarından duyuldu; mahallenin sapığı Ayten’i önce öldürmüş ardından tecavüz etmişti. Çok fazla kimse rağbet etmedi bu habere birkaç yaşlı adam okuyup sadece başlarını sağa sola sallamakla yetindi.

 
Toplam blog
: 11
: 394
Kayıt tarihi
: 02.09.08
 
 

Yüksekokul mezunu bir emniyet mensubuyum. İlgilendiğim tek konu yazmak olsa gerek. Yorumlarınız için..