Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Kaybolan yıllarımı geri verseler...

Kaybolan yıllarımı geri verseler...
 

Sezen Aksu’nun "bir klasik" olmuş şarkısı geliyor kulağıma “Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler”… Verilse nasıl olurdu acaba, önceki davranışlarımı sergiler miydim, aynı yaşlarda olduğum için yine aynısı gerçekleşir miydi? Bilinmez ki ne desek boş aslında ama geriye bakıp düşününce de keşke öyle yapmasaydım diye düşündüğümüz anlar olur bazen…

Bana kaybolan yıllarım verilse neler yapmazdım ki… Bunu söylemekle tüm yaptıklarımdan pişmanım diye yorumlamak yanlış olur. İnsan her geçen gün daha istikrarlı düşünüyor konu her ne olursa olsun. Her geçen yıl olaylara bakış açısı farklılaşıyor, agresif davranışlar azalıyor, olgunlaşmanın, tecrübelerin etkisiyle daha yerinde kararlar verebiliyor. Daha dingin bir ruh haline giriliyor. Empatinin öne çıkmasıyla yani olaya karşınızdaki kişinin gözüyle bakılmasıyla dargınlık kırgınlık durumu daha az yaşanıyor haliyle… Hoşgörü artıyor yaş ilerledikçe… Kaybolan yıllar geri verilse ama şimdiki akıl da başta olmak kaydıyla…

Üniversite okumak isterdim, nasıl böyle bir gaflette bulundum, şimdi düşündüğümde büyük hata diyorum, imkanım mı yoktu, hayır vardı ama o dönemlerde bir bankaya girip çalışmak yeterli göründü gözüme. Ya sonrası, bankada yükselme imkanım varken, müdürümün “gitme, yükseleceksin, burada da istikbalin parlak, bu bizim elimizde” demesine aldırmadan Almanya’ya işçi olarak gidişim. . . Burada kalsam yıllarca çalışıp ancak bir ev alabilecektim oysa Almanya’ya gidersem kısa zamanda katlar, arabalar alacağım ya… Büyük umutlarla gittiğim bu ülkeden de eşimin “sıkıldım dönelim” diretmesiyle iki yıl sonra dönüşüm… Dönmeseydim, diretseydim yaşamım daha farklı olacaktı kuşkusuz… Bu gibi örnekler uzar gider, burada bir noktaya takılıyorum…

Bunlar hep kader mi? Kadere inanırım, Allah’a inancım sonsuz, ama şuna da inanıyorum, Tanrı bize akıl vermiş ve aklımızın kullanımını bize bırakmış. Bunu doğru ya da yanlış kullanmak bizim elimizde değil mi? Keşke böyle yapmasaydım diye dövünüp dururuz bazı davranışlarımızda. Kaza, hastalık gibi olayları ayrı tutuyorum burada, kendi aklımızla aldığımız kararlardan bahsediyorum. Örneğin; birisiyle tanışmışızdır, evlenmek ister o kişi, bu arada tanışma döneminde de kötü huylarını sergiler bize, ya da karakterimizin uyuşmadığı aşikardır. Biz yine de körü körüne evet deriz ve evleniriz. Bu bir kader midir, kendisini göstermiş, anlaşamayacağımız baştan belli ise aklımız yok mu ki kullanıp da hayır demeye? Var ama işte “kader” mi demek gerekiyor, yada “basiretim bağlandı evet dedim” mi demek gerekiyor? İşte buralarda tıkanıyorum, düşünüyorum çıkamıyorum işin içinden, bu da bir kader değil mi diye… Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanıyoruz ya, bazı durumlarda fazla derine inmemek gerekiyor sanırım…

"Herkes kendi kaderini yaşar" diye düşünürken, "kaderimizi tayin etmek kendi elimizde" demek de neyin nesi…

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..