Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '09

 
Kategori
Felsefe
 

Kayra gizemleri

Kayra gizemleri
 

Göklerden gelen peri kızına ithafen.


KAYRA...

Hayal dağımın eteğinde, otlaklarla bezeli, dağ servileriyle dolu geniş ormanların hakim olduğu ve nebatatın saf nefesinin yalayıp geçtiği serin bir vadi bulunmaktaydı. Bu yüksek vadide çiftçilerden oluşan bir topluluk yaşıyordu ve başlarında bulunan saygıdeğer paşababası çiftçilerin dostuydu.


Hayatın acımasız zulmünden kurtulmak için Kayranın sığındığı yer işte burasıydı ve gözlerini de işte burada açtı.


Kadınlar onun için şöyle söylüyordu sadece;


-Göklerden gelen bu peri kızına, bir Apsaraya benzeyen bu kadının aşklarına galiba hayal dağının müzisyenleri yön vermiş. Meçhul kayranın olağanüstü yeteneği , çiftçilerin arasında, paşababasının denetiminde şekillendi. Salt varlığı, gülümseyişi ve bakışlarıyla bile etrafına mutluluk yayan bu çocuğa, çevresindekiler ‘’ Işıldayan ‘’ ismini taktılar.


Hayvanlar, çocuklar, kadınlar, erkekler, herkes onu seviyordu. Paşababasına gülümserken, koyunlarla ve yaşıtlarıyla oynarken ya da ihtiyarlarla sohbet ederken sevgisini ifade edişi görülecek şeydi.


Kayra endişelerden uzak yüreği cesaret doluydu ve sürekli şaşkınlık uyandıran şeyler yapıyordu. Zaman zaman ormanda, yosunların üzerinde yatmış ve genç panterlerle sarmaş dolaş bir haldeyken rastlanırdı ona. Hayvanların ağzını açıyor, onlar da ısırmayı akıllarından bile geçirmeyi düşünmüyorlardı.


Bazen aniden hareketsizleşiyor, derin endişelere, garip hüzünlere kapılıyordu. İşte o zamanlar bir kenara çekiliyor, kaygılı ve aklı bunalmış bir şekilde hiç konuşmadan bakıyordu. Ama her şeyden ve tüm varlıklardan daha çok, çevresine ışık ve mutluluk saçan, ona devasa göklerden, kahramanlıklarla dolu savaşlardan ve kitaplardan öğrendiği bir sürü güzel şeyden bahseden dünyalar güzeli annesine hayranlık duyuyordu.


Sürülerini Hayal Dağının servilerinin altına götüren çobanlar da şöyle diyorlardı…


-Bu anne kim ? Kızı da kim ? Bizim kadınlarımız gibi giyinmiş olmasına rağmen o, bir kraliçeye benziyor. Onun olağanüstü çocuğu bizimkilerle birlikte büyüyor ama hiç de onlara benzemiyor. O bir peri mi ? yoksa bir ilah mı ? ne olursa olsun, bize mutluluk getireceği muhakkak.


Kayra altı yaşına bastığında, annesi bilinen tarafından geri çağrıldı ve annesi bir gün, kızına veda bile etmeden ortadan kayboldu. Onu bulamayan kayra ulu yaşlı paşababasına gitti ve ona sordu.


-Annem nerede..?

Paşababası başını öne eğerek cevap verdi..

-Çocuğum, bana soru sorma. Annen uzun bir yolculuğa çıktı. Geldiği ülkeye ait olduğu yere geri döndü ve ben onun ne zaman geri geleceğini bilmiyorum.


Kayra hiçbir şey söylemedi ama öylesine derin bir düşünceye daldı ki tüm çocuklar, tıpkı batıl bir korkuya kapılmışçasına uzaklaştılar çevresinden. Arkadaşlarını terk etti, onların oyunlarına katılmaz oldu ve kendi düşüncelerine dalmış şekilde tek başına Hayal Dağına gitti.


Birkaç hafta boyunca bu vaziyette dolaştı. Bir sabah, üzerinden sıralı dağlarının gözüktüğü ağaçlıklı bir tepeye ulaştı. Birdenbire, dervişlerin beyaz elbiselerine bürünmüş, kocaman yaşlı bir adam, aniden yanı başında beliriverdi. Yüz yaşındaymış gibi gözüküyordu.


Kar beyaz sakalı ve çıplak alnı haşmetle parıldıyordu. Hayat dolu çocuk ve asırlık ihtiyar uzun bir süre birbirine baktılar. Yaşlı adamın bakışları Kayra’nın üzerinde merhametle dolaşıyordu ama kayra adamı görünce o kadar şaşırmıştı ki bir süre hayranlıkla sessiz kaldı..Onun ilk kez görüyor olmasına rağmen sanki önceden tanıyor gibiydi.


-Kimi arıyorsun dedi sonunda ihiyar adam

-Annemi

-O artık burada değil

-Peki onu nerede bulacağım ?

-Hiçbir zaman değişmeyenin yanında

-Peki ama O’nu nasıl bulabilirim ?

-Ara

-Ya sen, seni tekrar görecek miyim ?

-Evet, yılanın kızı Boğanın oğlunu (nefs)cinayet işlemeye gittiğinde. İşte o zaman beni kırmızı tan yerinde göreceksin. Ve o zaman Boğa’yı boğazlayacak, yılan’ın kafasını ezeceksin. Paşababasının kızı , bil ki sen ve ben O’ndan biriz.Onu ara, ara hep ara !


Ve yaşlı adam kız çocuğunun başını okşadı. Sonra döndü ve ulu servilerin altında Hayal dağına doğru birkaç adım attı. Yaşlı adamın heybetli vücudu birden saydamlaşıverdi, sonra hafifçe titredi ve ince iğneli dalların pırıltısı altında, aydınlık bir titreşim arasında yok oldu gibi geldi kayraya


Kayra Hayal dağından indiğinde değişmiş gibiydi. Tüm varlığından yepyeni bir enerji yayılıyordu. Arkadaşlarını bir araya topladı ve onlara şöyle seslendi.


-Haydi gidip boğalara ve yılanlara karşı savaşalım.İyileri savunmaya, kötüleri yerle bir etmeye gidelim.

Kayra ve arkadaşları, yani artık birer savaşçıya dönüşen çoban çocukları ellerinde yay, bellerinde kılıç, vahşi hayvanlara karşı dövüşerek ormanlarını savunmaya giriştiler.


Ormanların derinliklerinden sırtlanların, çakalların ve kaplanların ulumaları ve alt ettikleri hayvanlar karşısında zafer çığlıkları atan genç arkadaşlarının sesleri yükseliyordu.


Kayra aslanlar öldürdü, aslanlar evcilleştirdi. Kötülere karşı savaştı ve zulüm altında inleyen hayvanlara özgürlüklerini verdi ama yüreğinin derinliklerindeki hüzünden bir türlü kurtulamadı. Bu kalbinde bir tek derin, gizemli ve itiraf edilmemiş arzusu vardı. Annesini yeniden bulmak ve yabancıyı, ulu ihtiyarı yeniden görmek.Yaşlı adamın sözleri hatırına geliyordu hep.


-Yılanların başını ezdiğinde onu yeniden göreceğime dair söz vermemiş miydi bana ? Annemi, hiçbir zaman değişmeyenin yanında bulacağımı söylememiş miydi ?


Ama o boşuna savaşıyor, yeniyor ve öldürüyordu. Ne ulu ihtiyarı, ne de ışıltı saçan annesini yeniden görebilmişti. Bir gün, yılanların kralı şahmerandan bahsedildiği kulağına çalındı ve kara büyücünün huzurunda, bu hayvanların en korkuncuyla dövüşmeyi talep etti.


Büyücü tarafından bu hayvanın, daha şimdiden yüzlerce insanı midesine indirdiği anlatılıyordu. Bakışları karşısında en cesur kişilerin bile şaşkınlıktan donakaldığı söyleniyordu. O gün gelip çattığında Kayra, Kale’nin karanlık mağarasının içinden kara büyücünün çağrısına cevap veren yeşilimsi mavi renkteki uzun bir sürüngenin çıktığını gördü.


Yılan (Nefs) kalın gövdesini yavaş yavaş doğrulttu, kırmızı ibiğini şişirdi. Delici bakışları parlak pullarla kaplı kocaman başında yanmaya başladı.


-Bu yılan dedi…büyücü çok şey bilir o çok güçlü bir iblistir. Bildiklerini sadece onu öldürecek olan kişiye söyleyecektir ama karşısında diz çökenleri de öldürür. Seni gördü, sana bakıyor ve şu anda sen, onun gücünün etkisi altındasın. Tek yapman gereken ona tapmak yada anlamsız bir savaşta ölmek…


Bu sözler üzerine Kayra, hiddete kapıldı çünkü kalbinin bir şimşeğin ucu kadar güçlü olduğunu biliyordu. Yılana baktı ve hayvanın üzerine atılarak onu kafasının altından yakalayıverdi. Genç kız ve yılan mağaranın basamaklarında yuvarlandılar.


Ama hayvan onu boğumları arasında hapsedemeden önce Kayra bıçağıyla yılanın kafasını bedeninden ayırdı ve hala kıvrılmaya devam eden gövdeden kendini kurtaran genç kayra, sol elinde tuttuğu yılan kafasını bir zafer edasıyla havaya kaldırdı.


Ancak yılanın başı daha ölmemişti. Kayraya bakmaya devam ederken şöyle dedi;


-Beni neden öldürdün ? Canlıları öldürerek hakikati bulacağına mı inanıyorsun ? Bu çok anlamsız, bunu ancak kendin can çekişirken bulacaksın. Ölüm hayatın, hayatta ölümün içindedir. Yılanın kızından ve dökülen kandan sakın.


Dikkatli ol !


Dikkatli ol !


Yılan , bunları söyleyerek can verdi. Kayra elinde tuttuğu kesik yılan başını yere attı ve büyük bir tiksintiyle oradan uzaklaştı.


Hazarın kıyısında, arınma ve dualarla geçen bir ayın ardından ve hem güneşin ışığı, hem de annesinin düşüncesiyle temizlenen Kayra anavatanına Hayal Dağının insanlarına geri döndü.

 
Toplam blog
: 13
: 541
Kayıt tarihi
: 19.03.09
 
 

İstanbul' da yaşıyorum... İşletme 3.sınıf devam ediyorum...Bir kamu kuruluşunda Halkla İlişkilerde ..