Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '13

 
Kategori
Sinema
 

Kelebeğin Rüyası… ( Haydi Muzaffer)

Kelebeğin Rüyası… ( Haydi Muzaffer)
 

Haydi Muzaffer !.. Sözleriyle başlayıp, muhteşem bir çekimle devam eden” Kelebeğin Rüyası” filmi açıkçası beni tüm sahneleri ile büyüledi. Kelebek ömürlü iki şairden birinin diğerine seslenişiydi filmin başlangıcı.

Bana sorarsanız filmin adı da “ Haydi Muzaffer” olmalıydı. Koca yürekli iki şairin kısa bir yaşam öyküsüydü… Suzan sadece şiirlerine sebep…

Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu Zonguldak'ta kendi hallerinde yaşayan ve çok da tanınmayan iki şairdir. Genç yaşlarına rağmen şiirleri oldukça etkileyici olan bu iki arkadaş, talihsizlik açısından da kader ortağı...

Filmin adının esin kaynağı olan “…Şair rüyasında bir kelebek olduğunu görür. Uyandığında ise kendisini rüyasında kelebek olduğunu gören şair kendisi mi, yoksa rüyasında şair olduğunu gören bir kelebek mi olduğuna karar veremez…” hikâye ise ili genç şairin yaşamlarına dair efsunlu bir anekdot.

Rüştü Onur ve Muzaffer Uslu ile başlayan filmin ardındaki görüntü zaten sizi filmin içine alıyor.  Görsel bir keyif vardı başlangıcında. Sinemanın umulmaz gücünü yansıtıyordu film başlarken. Kanımca “Kelebeğin Rüyası” açılış sahneleri ile saygı ve sessizliği hak ediyordu…

Dost İki genç şair ve onlarda kendini yaşayan hocalarının şiir sevdası. İlk gördüklerinde vuruldukları şehrin valisinin güzel kızı Suzan… Şiirlerinin Varlık dergisinde yayımlanması umudu ile dergiyi alelacele rıhtımda açmaları ve yaşadıkları hayal kırıklığı… Şiirleri Varlık dergisinde yayımlanan hocalarına duydukları saygının yanı sıra içten içe kıskanmaları.

(Bu arada Varlık dergisinin de 1990 larda iyi okuruydum. Nedeni bende sır olan bir sebepten dolayı almaktan vazgeçtiğim edebiyat ve sanat dergisi. Hala yayım hayatına devam ediyor mu? Bilemiyorum. Bu yazıyı bitirdikten sonra sanırım merakımı gidermek için bakıcam!!!)

Şiirsel bir dönem filmi olmasına ne demeli! Bir dönem bu kadar mı çarpıcı ve gerçeksel yansıtılır. Evet, 1940 lardan bahsediyor. Türkiye nin 1940 ları. Dünya savaşının kapıya dayandığı, ekmeğin karne, zorunlu çalışma yükümlülüklerinin bulunduğu, devleti temsil eden Valinin baloları ve Ezan ın Türkçe okunduğu bir dönem. Filmin sadece bu boyutu dahi mükemmelciğinin ispatı desem abartmış olmam sanırım. Savaş, bulaşıcı verem, Şiir, tiyatro, balo, tenis, seçkin kıyafetler, sefalet ve aşk… hepsi bir arada.

Oturduğum koltuğun konumundan mı? Yoksa yalnız sinemaya gitmemden mi? Bilemiyorum ama sanki film sadece benim için perdeye yansıtılmıştı. Evet koridor tarafında H1 e oturmuştum. Sağım koridor, sol koltuğum ise boştu… Koca sinemada filmi izlerken insanlar, sanki nefes dahi almıyorlardı. Bir ara çevreme bakındım! Gerçekten yalnızlıyım diye. Yalnız değildim ve sinemanın beşte dördü doluydu… Uzun süresi boyunca bir sahnesinde gülüşmeler duydum. O da; Madende bit taraması yapılırken Suzan ın düştüğü! durumdu.

Açıkçası ben kimi zaman duygu sarmalında izledim. Çok ama çok etkilendim. Veba denen hastalıktan dolayı öksüren şairlerin öksürüklerine kimi zaman eşlik etmemekte kendimi zorladım. Dedim ya koca sinema da sadece ben varmışım gibi sessizlik hakimdi. Bu efsunlu ortamı öksürüğümle bozmak bencillik olurdu.

Filmle ilgili çok çeşitli yorumlar yapılacaktır. Kimileri “ulaşamadığı ciğere mundar…” diyecektir. Kimileri güzelliklerinden bahsedip, amma ile sözlerine son verecektir. Kimileri ayıp olmasın diye filmdeki kimi karakterleri överken diğerlerini yerden yere vuracaktır. Kimilerinin de Çok ama çok şey söyleneceği aşikar… Kelebeğin Rüyası ( Haydi Muzaffer) filminden sonra Yılmaz Erdoğan, Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Belçim Bilgin adlarını herkes çeşitli şekillerde anacak.

İşin özü; Türk sinema tarihine geçecek bu film ile Yılmaz Erdoğan, şapka çıkartacak güzel bir hediye sunmuş bizlere… Lakin sanat dünyasında, beğenilerin çekingen, övgülerin törpülü olacağı da normal karşılanmalı…

Hasan Dede

23.02.2013 Merzifon

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 46
: 1265
Kayıt tarihi
: 30.01.12
 
 

1967 Muş - Varto Doğumluyum. Kişinin kendini anlatması zordur aslında. Ne yazarsam yazayım, ne be..