Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '14

 
Kategori
Deneme
 

Kelebekler taşların altında kalmasın

Kelebekler taşların altında kalmasın
 

Benden hariç iki arkadaşımla birlikte öğretmenler odasındaydık. Birisi sınav sorusu hazırlıyordu diğeri de bir anketi değerlendiriyordu yanlış hatırlamıyorsam. Sabah kahvaltıyı yapamadan çıkmıştım evden, babam her zamanki gibi okula beni bırakmıştı. Arkadaşlarım benim bu halimi ana kuzusu olarak değerlendirseler de. Bir baba ve kızın arasındaki bu güzel bağı anlamalarını beklemiyordum açıkçası. Canım babam hiç bir zaman bize kıyamadı, hala da aynı. O benim ilk sevdiğim adam..

Gelelim konuya, acıktığımı hissettim iki ders boşluğum vardı. Okulun yakınında bir pastane vardı oraya  gidip birşeyler yemek istedim, hem kısa mesafe yürüyüş iyi gelir diye düşündüm. Kapıdan dışarıya çıktım, 50 metre gittim veya gitmedim. Yolun kenarına kaldırıma oturmuş ağlayan bir kız çocuğu gördüm. Saçları dağınık, zayıf, çelimsiz. Üzerinde bir elbise vardı, ayak bilekleri kibrit çöpü gibi incecik kırılacak gibi. O güzelim gülmeye layık gözleri bardaktan boşanırcasına yağan yağmur gibi. Çaresiz bakışları yürek dağlatıyor, ama utanıyordu bakışları ele veriyordu kendini. Başını utangaçça indirdi . İçimden nedir bu güzel gözlü meleği ağlatan diye geçirdim.. Kaç yaşında acaba diye düşündüm sanırım dokuz, on gibi ya yaşadıkları neydi. Minicik bir kız neden böyle ızdıraplı ağlasın ki ? Çocuk dediğin bebeğini kaybeder ağlar, karnı acıkır ağlar, istediği bir şey alınmayınca ağlar... Bu gözyaşlarının saydığım nedenlere bağlı olmadığı apaçık ortadaydı. Etrafında bir büyük de yoktu. Çekinerek yaklaştım yanına, çünkü artık yardım ederken bile insanlar tedirgin oluyor. Güven ne kadar yara almış durumda toplumumuzda. Sordum
Neden ağlıyorsun canım
Karşı binanın birinci katından bir ses geldi.
Annesiyle babası kavga etti az önce, babası annesini dövmüş. Annesi de evden kaçmış, onun için ağlıyor.
Nerede oturuyor diye soruyorum. Kadın parmağıyla çaprazdaki bir binayı gösteriyor. Fena diyorum kendi kendime, kendi küçük yarası büyük. Annesi babası birbirini yemiş bu onların sorunu nedeni de hiç önemli değil benim için. Beni ilgilendiren hüzünlü gözyaşlarının sahibi. Sanki bir taşın altında kalmış, can çekişen bir kelebek gibi diyorum içimden. Çok üzülüyorum ve ilk aklıma gelen, küçük kelebeği alıp pastaneye götürmek oluyor. İki koca dilim çikolatalı yaş pasta  getirmelerini rica ediyorum, çünkü küçük kızlar çikolatalı yaş pastayı severler.. Küçük kelebeği iskemleye oturtup sağanak şeklinde yağan gözyaşlarının dinmesini bekliyorum. Ama dinmiyor. Farkettirmeden bende ağlıyorum, dayanamıyorum minicik gözlerin bu denli hüzünlü yaşlar akıtmasına. Acıtmayacak sorular sormaya başlıyorum, gözyaşları eşliğinde cevaplıyor. Sonunda anlıyorum ki bu yaşlar ümitsizlik yaşlarıymış. Bir daha annesini göremeyeceği korkusunu yaşıyordu. O zaman gülüyorum ve yüzüne bakarak
Anneler yavrularını bırakmaz, hele hele senin gibi tatlı bir kızı annesi hiç bırakmaz diyorum. Konuştukça sağanak yağmur yavaşlıyor, damla damla, derken duruyor.
Birlikte karnımızı doyuruyoruz. Biraz sakinleştiğini hissedince annesiyle görüşmek isteyip istemediğini soruyorum. Korkarak hayır diyor.
Neden diye soruyorum. Babam beni de döver diyor. İşte o zaman yüreğime bir acı saplanıyor. Onu anlamaya çalışıyorum. Benim canım babam hiçbir zaman bize ve anneme öyle duygular yaşatmadı.

Burada baban yok ki nerden bilecek annenle konuştuğunu diyorum. Annenin telefonu var mı diye sorup ezberlediği numarayı arıyoruz. Benim küçük kelebeğim annesinin sesini duyunca hüzün dağından aşağıya iniveriyor.. Derse gireceğim için acele hesabı ödeyip çıkıyoruz. Evinin kapısına bırakıyorum ve güzel yanaklarından öpüp herşey geçecek sen sadece böyle gül diyorum. Ama hüzün yüreğimde okula doğru yürüyorum.

Ertesi hafta benim küçük kelebeğimi okula gelirken görüyorum. Sevinçle boynuma sarılıp annesiyle babasının barıştığını söylüyor, gülen gözleriyle. İçimden inşallah bu son olur diyorum
Anne babalar birbirlerinin canını acıtacağım derken taşların altında kalan küçük kelebekleri düşünseler keşke. Gelecekte Mutlu, huzurlu, sevgi dolu nesiller için...

Bu arada küçük kelebeğim geçtiğimiz günlerde beni aradı. İsmi Mihriye, çocuk yaşta ölen halasının ismiymiş. Çok güzel haberler verdi bana. Allah kıymet bilecek insanlarla karşılaştırsın bütün kelebekleri...
  

 
Toplam blog
: 146
: 762
Kayıt tarihi
: 02.05.14
 
 

İnsanları ve yaratılmış tüm canlıları severim. Yazmak amatörce de olsa hayatımda bir süredir var...