Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Kılıçdaroğlu'nun Afyon patlaması açıklaması 28 Şubat'tan kopya mı?

Kılıçdaroğlu'nun Afyon patlaması açıklaması 28 Şubat'tan kopya mı?
 

28 Şubat, tüm dünyada harp okullarında okutulması ve gösterilmesi gereken örnek bir psikolojik harekât uygulamasıdır.

Bu büyük başarının sırrı, merkez medyanın harekâtın emrine girmiş olmasıdır...

Çünkü harekâtın muhatabı halktır; halka ulaşmanın en etkili yolu da medyadır. Halkın güven duyduğu merkez medyayı kullandığınızda ise başarı kaçınılmaz olur. 

Tabii ki bunun maliyeti, güven kaybı olarak merkez medyaya yansımıştır. Bugün eğer merkez medya aynı etkiyi yapamıyorsa, bunun sebebini 28 Şubat'ta aramak gerekiyor.

Başka bir anlatımla 28 Şubat'ta medya, amacı dışında kullanılarak istismar edilmiştir.

28 Şubat'ta aynı merkezden üretilen haberler yazılı ve görsel bütün medya organlarına servis edilmiş, onlar da kendi aralarında abartı yarışına girerek halka sunmuşlardır.

Bu dönemde medya organlarında sık sık gördüğümüz ve artık kanıksadığımız bir ifade tarzı yerleşmişti:

"Adı açıklanmayan yüksek rütbeli bir subayın dediğine göre..."

Bu tür haberler toplumu dizayn eden, talimatlar veren, iktidarı imalı şekilde tehdit eden, uyulmadığı takdirde gereğinin çekinmeden yapılacağı ihtarı ile ilgili açıklamalardı.

Demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olan medya, kendi varlık sebebine aykırı bu haberlere tepki gösterip eleştirecek yerde, gayet normal bir şeymiş gibi, önce aracılık yapıyor yani bir görev olarak iletişimi sağlıyor, ilgili makama mesajı iletiyor, sonra da günlerce süren yayınlarla, programlarla bunun meşruluğunu ispatlamaya çalışıyordu.

Kaynağını açıklama mecburiyeti yoktur kuralı gereği, adı açıklanmayan yüksek rütbeli subay kimmiş, rütbesinin yüksekliği ne kadarmış, gerçekten söylemiş mi, gibi hususların da artık bir önemi kalmıyordu.

Tabii ki bu tür faili meçhul müphem haberlerin  insanların kafalarını karıştırdığı ve şüpheleri arttırdığı da bir gerçekti.

Bu şekilde daha da esrarengiz bir havaya bürünen ve daha da tehditkâr olan haberle toplumda şok etkisi yaratılıyor, nerden geldiği belli olmayan kurşun gibi haberin muhatabının da şaşkın ördeğe dönmesi sağlanıyor ve istenen amaca ulaşılıyordu.

Bu tarz iletişimin bir diğer faydası da; habere konu olan açıklama çoğu zaman suç unsuru içerdiğinden, bu tarz yayın ileride yapılabilecek bir soruşturmadan peşinen kurtulma sağlıyordu. 

Şimdi ise Kılıçdaroğlu Afyon patlaması ile ilgili aynı yola başvurmuş!

Bakınız Kılıçdaroğlu, Güneş gazetesine verdiği röportajda neler söylemiş:

"Evet, bu kadar bilgi karmaşası yaşanınca üst düzey komutanlara sordum. Sabotaj olduğuna dair kuvvetli emareler olduğunu söylediler. Birden fazla kanıtları var. Cep telefonuyla gerçekleştirilmiş olma ihtimaline yoğunlaşmışlar."

Bu açıklamayı okuyunca ben de Bülent Arınç gibi irkildim. Gerçekten de çok sorunlu, ama bir o kadar da sorumsuz bir açıklama...

Bu sözler, Kılıçdaroğlu'nun başına büyük sıkıntılar açacak gibi... Nitekim gazetecilerin konuyla ilgili sorularına cevap veremiyor.

Öncelikle 'üst düzey komutanlar' ifadesinden muvazzaf askerleri anlamak gerekiyor. Çünkü, ne kadar üst düzey subay da olsa emekli olduğunda üst düzeyliğinin bir anlamı kalmaz. Birden çok emekli üst düzey subay nasıl ve neden biraraya getirilmiş olabilir ki? Ve üst düzey muvazzaf  subayların henüz bilemediği bir konuda, üst düzey emekli subayların açıklamaları hariçten gazel okumakla eş anlamlıdır. Ayrıca kastedilen emekli subaylarsa bunun açıkça belirtilmesi gerekirdi.

Bir kere demokrasiler açıklık rejimidir. Politikacıların neredeyse tuvalete gitmeleri bile izlenmekteyken, Kılıçdaroğlu üst düzey komutanlarla nerede, nasıl gizli görüşme yapabilmiştir? Bu gizliliğin sebebi ne olabilir?

Askerlikte sıkı disiplin kuralları vardır; isteyen istediği şekilde ve istediği kişiye açıklama yapamaz. Üstelik genelkurmay makamından resmi açıklama yapılmışken ve soruşturmanın sonunun beklenmesi gerektiği açıklanmışken, hangi yüksek rütbeli subaylar ve hangi yetkiyle bu açıklamanın hilafına bilgi verebilmişlerdir?

2003, 2004 yıllarında, Özden Örnek günlüklerinde anlatılanlar gibi, bugün de TSK'da farklı yapılanmalar mı vardır?

Böyle bir yapılanma varsa eğer, ki bu gayri meşru bir yapılanma olacaktır, Kılıçdaroğlu'nun onlarla samimiyeti, ilişkisi nedir?

Kaza değil de sabotaj olmasında Kılıçdaroğlu nasıl bir siyasi yarar görüyor ki, soruşturma sonlanmadan, üstüne de vazife değilken, müjde gibi bir an önce açıklama gereği duyuyor?

Kılıçdaroğlu bu tutumuyla, Afyon patlamasının kimler tarafından nasıl yapıldığından ziyade, bu patlamayla nelerin amaçlanmış olduğunun önemini ortaya çıkarmaktadır.

Bu olayla, iktidardan çok, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in hedefe konduğu anlaşılmaktadır.

Kılıçdaroğlu, başarılı bir uygulama olarak, 28 Şubat'tan kapya çekmiş yada o günlere nostalji duymuş olabilir...

Ama Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarındaki yukarıda belirttiğim sorular, aynı zamanda doğrudan 28 Şubat'ı da çağrıştırmaktadır.

Kılıçdaroğlu, sözde değil özde demokrasi diyorsa eğer, yukarıdaki soruların ikna edici cevaplarını vermelidir. Özellikle de, gazeteci olmadığı için, meşru kaynağını mutlaka açıklamalıdır.

Aksi takdirde iddiaların doğru çıkması bile, Kılıçdaroğlu'nu rahatlatmayacak, bilakis bu doğru, sorunlu ilişkileri de doğrulayacağından, onun başını daha da ağrıtacaktır.

Hasan Basri Özgen

10 Eylül 2012

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..