Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Kilisede evlendik...

Kilisede evlendik...
 

Kısacık kesilmiş dik saçları, oduncu gömleğiyle onu görünce, lezbiyenler hep böyle mi görünüyor acaba diye düşündüm. Kendisini, görüntüsünü, her sözünü ameliyat masasına yatırmış sosyal psikoloji dersinin öğrencileriyle dolu bir amfinin kürsüsünde tedirginlik ve cesaret karışımı bir ciddiyetle etten kemikten karşımızda durmaktaydı.

Hocamız, önyargılar üzerine yaptığı bir araştırma nedeniyle kampüs bünyesindeki eşcinsel oluşumlara çağrıda bulunmuş; kimbilir belki de üzerlerindeki sosyal baskı çok daha fazla olduğundan hiçbir erkek dersimize gelip durumları hakkında bilgi vererek önyargıları kırma girişimine yanaşmamıştı. Oysa ki hocamızın dediğine göre sayıca çok fazlaydılar, lezbiyenlerin üç katından fazla.

Herkes pür dikkat dinlerken, kız bilmediğimiz bir noktalara bakarak anlatmaya başladı. Konuşmasının bazı yerlerinde yanlış ya da utanılacak bir şey yapmadığını söylemek ister gibi birden bakışlarını yüzlerimize çeviriyordu. Üç yıl öncesine kadar hiçbir erkeğe hiçbir zaman ilgi duymamış olduğunu, daha da garibi bazı kızlara farklı bir ilgisinin olduğunu irkilerek farketmişti. Kendisinde bir ‘bozukluk’ mu vardı, anlamalıydı. En yakın erkek arkadaşından bunu anlaması için kendisiyle ilişkiye girmesini rica etti. Acı ve tiksintiden başka hiçbir şey hissetmemişti. Böylece emin olmuştu.

Konuşmanın bu noktasında amfiden itirazlar yükseldi. Ortak paydası çabuk ya da yanlış karar vermiş olduğuyla ilgiliydi. Kız sükunetle dinleyip ‘emin’ olduğunu söyledi, böyle bir şeyi bir daha asla deneyemeyecek kadar emin.

‘Bir insan kendi cinsinden birine de aşık olabilir’ dedi. Sonraları o da aşık olmuştu. Yazın dağlarda bir yerlerde kamp kurmuş, tatil yapmışlardı. Yürüyüşe çıktıkları yolda, tepede terkedilmiş bir kilise görmüş, oraya tırmanmışlardı. Harabenin penceresiz camlarından sızan ışık hüzmeleri arasında birbirlerine bakmış ve bir ömür beraber olmak istediklerini anlamışlardı. O an topladıkları papatyalardan yüzük yapıp birbirlerine takmış ve kilisede evlenmişlerdi.

Başka bir şehirde oturan annesi kendisindeki ‘tuhaflığı’ sezmiş olmalıydı ki sık sık aramaya, okul daha bitmemiş olmasına rağmen‘Evlen artık’ demeye başlamıştı. Çok sevdiği annesine söyleyememek onu çok üzüyordu. ‘Evliyim ben zaten’ diyememek...

Onun ‘öyle’ olduğunu duyan kızlar bir bir kendisinden uzaklaşmaya; sarılacak, dokunacak, konuşacak olsa kendilerine sarkıntılık yapılıyormuş gibi tiksintiyle bakmaya başlamışlardı. Bakışlarında derin bir keder, ‘Siz’ dedi, ‘Her gördüğünüz, konuştuğunuz kadına/erkeğe sarkıntılık mı ediyorsunuz? Karşı cinsten herkese aşık mı oluyorsunuz?’.

Konuşması ve sorular bittikten sonra ciddiyetini ve kederini de alarak hafif adımlarla çıkıp gitti. Hocamızın yaptığı anket konuşma öncesi ve sonrası dinleyicilerin neler düşündüğü ve hissettiğiyle ilgiliydi. Önyargılar havasız, susuz kapalı bir hücrede hapistiler; öylece duruyorlardı.

 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..