Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '08

 
Kategori
Mizah
 

Kimse kusura bakmasın anasını satayım…

Kimse kusura bakmasın anasını satayım…
 

Resim. Danscartons.com


Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken, çok ama çok eskiden, çok uzaklardaki kaf dağının ardında güzel mi güzel, bereketli mi bereketli, büyük mü büyük Taytanya diye bir ülke varmış.

Coşkulu bir demokrasi ile yönetilen bu ülkenin bir de başbakanı varmış.

Ülkede demokrasi olur, üstüne üstlük bir de başbakanı olur da bakanları, yağcıları, yalakaları olmaz mı?

Olur tabi. Başbakanın bir sürü bakanı, bir sürü yağcısı, bir sürü yalakası varmış

Her işe bakanlar “bakar gibi” yaparmış, başbakan da bakanlara bakarmış. Yağcılar, yalakalar da “ne kadar güzel başa bakıyorsunuz başbakanım” derlermiş.

Başbakan o kadar otoritermiş ki, bakanların da halkın da onun ellerini karnının iki yanına yerleştirip öfkeli konuşmalar yapmasından, sert çıkışlarından ödleri patlarmış.

Ödleri patlayan bakanlar başbakana durmadan yağ çekerler, büyük hürmet gösterirlermiş. Başbakan ülkenin gidişatını bilmez, bakanlardan sorarmış. Bakanlar halka bakarlar başbakana gidişatı anlatırlarmış.

Gel zaman git zaman “üretmeden yaşayan, ama tüketmekten de geri kalmayan” bunun yanı sıra “yol sızlıkların” bol olduğu bu ülkenin borçları gırtlağı aşmış. Borç gırtlağı aşar da hükümet zam yapmaz mı? Yapar tabi.

Başbakan da her gün bir şeye zam yapmaya karar vermiş.


İlk gün bakanları toplamış “akaryakıta zam yapın anasını satayım, ama kimse kusura bakmasın” demiş.

Akaryakıta iyi bir zam yapılmış. Başbakan enerji bakanını tebdili kıyafet ettirmiş halkın arasına göndermiş.

- Git bak bakalım, halkın hali nicedir? Kusura bakan var mı?

Enerji bakanı halkın arasında biraz gezinip gelmiş, dönüşünde rapor vermiş.

- Memleket mazbut başbakanım…


Başbakan bakanları gene toplamış. “Doğalgaza zam yapın, ama kimse kusura bakmasın anasını satayım” demiş. Bu kez Maliye Bakanını tebdil-i kıyafet ettirip halkın arasına göndermiş.

- Git bak bakalım halkın hali nicedir? Kusura bakan var mı?

Maliye Bakanı gezmiş gelmiş. Dönüşünde huzura çıkıp rapor vermiş.

- Memleket mazbut başbakanım…


Başbakan her gün bakanlarını toplayıp bir şeylere zam yapmaya başlamış. Zamlar da öyle yenilir, yutulur değilmiş. Kısa sürede ülkede pahalılık almış yürümüş. Başbakan her seferinde bir bakanını göndermiş:

- Git bak bakalım halkın hali nicedir?

Bakanlar halkın arasında gezip geliyorlar ve “memleket mazbut başbakanım” diyorlarmış.


Başbakan bakmış ki pahalılığa karşın memleket mazbut, bu kez vergileri artırmış, olmamış yeni vergiler koymuş. Nefes vergisi, uçan kuşa baktın vergisi, kazmanın sapı-karganın gözü vergisi, hava vergisi, su vergisi…

Her vergiden sonra bir bakanını göndermiş:

- Git bak bakalım halkın hali nicedir?

Bakanlar gezip geliyorlarmış. Dönüşünde huzura çıkıp rapor veriyorlarmış:

- Memleket mazbut başbakanım…


Bu kadar zamdan, vergiden sonra hala memleketin mazbut oluşuna şaşıp kalıyormuş sayın başbakan. Bir gün durumdan işkillenmiş.

Bu halk bu parayı nereden buluyor? Bu memleket hala nasıl mazbut oluyor, gidip bir de ben bakayım, kimse kusura bakmasın anasını satayım demiş.

Kıyafeti değiştirmiş, peruğunu, sakalını, siyah gözlüklerini takmış halkın arasına karışmış.

Bir de ne görsün; halk inim inim inliyor, başbakana dümdüz gidiyormuş.


Çok öfkelenmiş sayın başbakan. Hemen başbakanlığa geri dönmüş. Bakanlar kurulunu toplamış. Burnundan öfke soluyormuş. Bakanların ödleri patlamış.

Ellerini karnının iki yanına yerleştirmiş, öfkeli bir hitabetle; “kimse kusura bakmasın anasını satayım” diye başlamış söze…

Ülen hepinizi tek tek gönderdim, gidip baktınız, döndüğünüzde “memleket mazbut Sayın Başbakanım” dediniz. Halk perişan, bana dümdüz küfür ediyorlar, yakalasalar sırayla öpecekler. Hani memleket mazbuttu lan ?


Bakanların ödleri patlamış. Herkes yerdeki mozaikleri seyrederken başbakanın en güvendiği bakan mırıldanmış.

Memleket gerçekten mazbut sayın başbakanım.

E-ee?

Memleket mazbut, lakin evlatları çok puşt…

Bitti...



Hiç gereği yokken nereden çıktı bu bayat ve komik olmayan hikâye
? demeyin. Bu gün günlerden Pazar.

Prensip olarak Pazar günleri memleket ahvalinden, gündemden bir şeyler yazmıyorum. Böyle bayat fıkralar anlatıyorum. Bu Pazar fıkrasıdır, isteyen güler, istemeyen gülmez.

Kimse kusura bakmasın anasını satayım.

İyi Pazarlar…


Yazarın önemli notu: Konuyla resim arasında sizin de gördüğünüz gibi hiç bir alâka yoktur. Neden bu resim? derseniz inanın ben de bilmiyorum. Çektim torbadan bu çıktı işte... Bu gün Pazar, kimse kusura bakmasın...

 
Toplam blog
: 90
: 2099
Kayıt tarihi
: 27.05.07
 
 

Yaşayacağım yıllar yaşadıklarımdan daha az... Öyleyse "adam gibi yaşamalı" diye düşünüyorum. Kola..