Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '07

 
Kategori
Mizah
 

Kiracı seçme ve yerleştirme sınavı

Kiracı seçme ve yerleştirme sınavı
 

"Abi kurban olayım gel tutalım şu evi. Yanlış anlama seni istemediğimden değil. Ben yalnız yaşamaya alışmışım. Böyle olmuyor" dedi Süleyman.

Üç aydır Süleyman'ın evinde kalıyordum. Süleyman'la ayrı dünyaların insanlarıydık. O Cengiz Kurdoğlu hastasıydı ben John Lennon fanatiği. O koyu takım elbise sever, her zaman işadamı gibi giyinir ben ise tabiri caizzse giyinmezdim. Benimkine olsa olsa örtünme denilebilirdi. Süleyman elbiselerini almak için günlerce mağaza gezer, aranır ben ise bulduğumu giyerdim. Tabii evin içinde bulduklarımın çoğu da Süleyman'a ait olurdu. Süleyman titiz, temiz adamdı. Her gün traşını olur, banyosunu yapardı. Ben ise labaratuar araştırmacılarının bakteri araştırmalarında kullanabilecekleri kadar pis ve bakımsızdım. Süleyman tam bir beyaz eşya hastasıydı. Evde iki buzdolabı, üç televizyon, müzik seti, son sistem çamaşır makinası, bulaşık makinesi her şeyi vardı. Beyaz eşya tutkunuydu adam. Benim ise tek beyaz eşyam beyaz gömleğimdi. O da ilk aldığımda beyazdı. Sonraları değişik renklerde kullanmıştım gömleği.

Süleyman'la tek ortak noktamız ikimizde araba kullanıyorduk. Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama ben onun arabasını kullanıyordum. Süleyman'ın da bundan sabahları haberi oluyordu. Arabasını apartmanın önünde bulamadığı anlarda.

Süleyman sinemacıydı. Görüntü yönetmeniydi. Görüntüyü yönetiyordu. Ancak ben eve geldikten sonra evin değişen görüntüsünü yönetemez olmuştu.

Süleyman'ın beni evden çıkarma nedenine gelince, anlatayım. Ben malum uzayla, ufolarla kafayı bozmuş durumdayım. Varımı yoğumu ortaya koyup iki eski radyo satın almış ve bunların ikisini birleştirerek büyük bir telsiz yapmıştım. Amacım balkonda kurduğum sistemle frekanslara girmek ve uzayın sesini kaydetmekti. Dev telsizi bilgisayara bağlamıştım.

O gece Süleyman setten çok geç gelmiş ve her zaman olduğu gibi aynı anda seyrettiği iki televizyonun karşısında uyuyakalmıştı. Kurduğum sistemi ilk kez çalıştırdım. Fişi prize takar takmaz bir patlama oldu ve tüm apartmanın elektiriği gitti. Patlamanın ardından Süleyman'ın da patladığını söylememe gerek varmı bilmiyorum. Ben uzaydaki büyük patlamanın sırrını çözebilmek için yeryüzünde bir takım patlamalara neden oluyordum ki bu da normaldi.

Sabah olduğunda patlamanın blançosu ortaya çıktı. Patlama sonucunda iki televizyon ölmüş, buzdolabı ve bulaşık makinası ise ağır yaralanmıştı. Olay anında izinli olan çamaşır makinası ise kurtulmuştu.

İşte bu olaydan sonra Süleyman bana apar topar bir ev bulmuştu. Gidip ev sahibiyle görüşmemiz gerekiyordu.

"Aman abi" dedi Süleyman.

"Ev sahibi çok titizmiş. Öyle evi herkese vermiyormuş. Kiracı beğenemediği için bir yıldır boş tutuyormuş evi. Babamın arkadaşı olduğu için sıcak bakıyor bize. Aslında adam bekara da kesinlikle ev vermiyormuş. Babam ikna etmiş. Evli ve çocuksuz aile istiyormuş."

"Demek ki bu adamın evini evli ve çocuksuz bir aile tutsa herif içeride çoğalmasınlar diye önlem alır öyle mi? "

"Boşver sen onu. Abi gözünü seveyim adamın karşısında pot kırmayalım. Tutalım şu evi."

"Abi iyi de bu adam benim işsiz olduğumu öğrenince bana değil ev evin maketini bile vermez."

"Sen onu merak etme. Ben bugün telefonda senin için çalışıyor dedim."

"Nasa'da çalışıyor. Uzay araştırmacısı deseydin."

"Ne Nasa'sı oğlum. Yermi adam Nasa'yı? "

"Nasa'sı ona mı düşmüş. Çalışırım çalışırım. Keşke banka müdürü falan deseydin ya. Böyle adamlar parayı sever."

"Sen bu halinle banka müdürü değil ancak banka soyguncusu olursun oğlum. Yönetmen dedim senin için. İyi kazanıyor dedim. Hem senaristsin ya. Fazla sallamayalım."

"Abi" dedim. "Bu adam benim eski ev sahiplerimden biri olmasın sakın. Çünkü ben İstanbul'daki bütün ev sahiplerini bir turladım. İkinci tura geçtim."

"Saçmalama. Aman Kemal, abi adam tartacak orada seni. Bozulmasın şu iş. İnceleyecek adam seni ona göre."

"Ben korkmaya başladım ha. Bu adam şimdi nasıl inceleyecek beni. Yatırıp parçalamasın abi bu beni. Tırstım ben."

"Bak gayet basit. Sen şu anda neysen bunun tam tersini söyleyeceksin adama. O zaman biter bu iş."

Adamın mahallesine gelmiştik ki, en can alıcı soruyu sordum Süleyman'a.

"Abi ne iş yapıyor bu adam? "

"İşadamı. Kereste tüccarı. Ama emekli olmuş. Tasfiye etmiş işi. Bu apartmanı yapmış. Apartman tamamen onun. Sana çatı katını verecek. İki artı bir. Tam senlik. Kocaman balkonu var. İçinde at oynat. Bana bak sakın apartmana at falan sokma tamam mı? "

Apartmanın önüne gelmiştik. Apartmanın adı bana müstakbel ev sahibimle ilgili pek de umutlandırıcı bir ipucu vermemişti. "Orman Apartmanı"

Müstakbel ev sahibim apartmanın en üst katında oturuyordu. Çatının hemen altı. Yüksekte. Batman gibi yani. Karargahı en yükseğe kurmuştu. Süleyman heyecanlıydı. Merdivenlerden çıkarken her basamakta uyarıyordu beni.

"Aman abi dikkatli olalım. Bir pot kırma."

En üst kata çıktık ve kapıyı çaldık. Kapıyı müstakbel ev sahibimiz açtı. Adamı görünce içimden, "Aman beyefendi niye zahmet edip de apartmanın girişine Orman Apartmanı diye yazdınız. Zat-ı alinizin görüntüsü zaten ormanı haykırmakta" demek geldi.

Müstakbel ev sahibim 1.90 boyunda falandı. İri yarı, atletik 50 yaşlarında bir adamdı. Sert bir görüntüsü vardı. İnsana böyle iğrenir gibi, suçlar gibi bir ifadeyle bakıyordu. İçimden, "İtiraf ediyorum. Bu dünyanın bu hale gelmesinin sebebi benim. Ben aşağılık herifin tekiyim affedin beni" demek geldi ki bu herifin daha kirayı alamamış hali bile değildi.

Sertçe emreder gibi, "Geçin içeri" dedi. Adam bize içeride muhtemelen elektrik verecekti. İçeri geçtik. Yine sertçe "Oturun" dedi. Oturduk. Adam oturmadı. Beni dikkatle süzüyordu. Süleyman'ı tanıdığı için evini kiralamaya kalkan o hainin ben olduğumu biliyor öyle bakıyordu bana. Bir doksanlık adam öyle ayakta hareketsiz bakıyordu. Bu adam muhtemelen yıllarca kerestelerin arasında durduğu için bir tür metamorfoza uğramış ve keresteleşmiş olmalıydı. Metamorfoza uğramış ve orada kalmıştı.

Yine azarlar gibi, "Ne içersiniz? " dedi.

Süleyman'a, "Abi ben siyanür alayım. Çabuk bitsin benim işim acı çekmeyim" dedim.

Süleyman, "Susss" diye uyardı.

"Biz bir şey almayalım. Konuya girelim sizin vaktinizi de almayalım" dedi.

Şimdi müstakbel ev sahibim benim tam karşıma oturdu ve "Neden çıktın? " dedi.

Soruya bakın. Nereye neden çıktım? Uzaya mı, çatıya mı?

Sorusunu açtı.

"Bir önceki evinden neden çıktın? "

Bir önceki evimden mahkeme kararıyla polis zoruyla çıkarılmıştım. Ev sahibim mahkeme heyetinden aylardır yatıştırıcı haplarla ayakta kalabildiğini ve ilaç paralarının da benden tahsil edilmesini talep etmişti.

Süleyman atıldı.

"Arkadaş benimle kalıyordu. Yani o hiç ev tutmadı. Hiç ev sahibi olmadı onun."

Ben de "Evet" diye sırıttım.

Ev sahibim soruları ardı ardına sormaya başladı.

"Eve arkadaş getirir misin? "

"Asla. Getirmem. Kimseyi getirmem. Hatta mümkün mertebe kendimde gelmem."

"Kız arkadaşın var mı? "

"Yok. Vardı bir kız arkadaşım. Baktım kız bu. Kestim ilişkimi. Kızlarla arkadaşlık etmem ben."

"İçki, alkol kullanır mısın? "

"Tövbe. Nefret ederim alkolden. Geçen elma soyarken elimi kesmiştim eczaneye koştum. Kavga ettik eczacıyla. Elime alkol sürdürtmedim. İçinde alkol olduğu için kolonya bile sokmam eve. Eyüp Sabri Tuncer bizzat geldi ikna edemedi beni."

Süleyman dürtüyor, "Uzatma" diye.

Kiracı Seçme ve Yerleştirme Sınavı tüm hızıyla sürüyor.

"Sigara içer misin? "

"Asla. Hayatımda hiç sigara içmedim. Geçen ay check-up yaptırdım. Ciğerlerim o kadar temiz çıkmışki çok şaşırdı doktor. Hemen sağlık bakanlığını aradılar. Şimdi sağlık bakanlığı benim ciğer filmini okullarda gösterime sokmaya hazırlanıyor."

"Kısa keees" diye mırıldanıyor Süleyman.

Sınav devam ediyor

"Sinirli misin? Kavga falan eder misin? "

"Hayatta sinirlenmem. Kavga etmem. Geçen hafta kahvede otururken üç adam bir genci dövdüler. Kalkıp karışmadım kavgaya. Dövdükleri genç bendim. Buna rağmen müdahale etmedim."

"Tutumlumusundur. Birikimin var mı? "

"Olmaz mı? Çocukluğumdan beri para biriktiriyorum. Ne yazık ki paraların çoğu tedavülden kalktığı için bugün pek işe yaramıyor heh heh."

"Elektirik su çok harcar mısın? "

"Hiç harcamam. Tek ampul yakarım o kadar. Evde gece gözlüğü takıyorum. Su derseniz benim oturduğum eve sürekli İSKİ'den gelirler. 'Bu evde su kullanılmıyor sözleşmeyi iptal edelim' diye."

Sıkılmıştım. Herif, "Tamam sınav kağıdını bırak çık" desin diye dua ediyorum.

"Sert eşyan var mı? Kapıyı duvarı çizecek eşyaların var mı? "

"Hayır asla. Benim sadece bir yumuşak sünger yatağım var. Bir de Sünger Bop. Oyuncak. Süs yani heh heh."

"Resim fotoğraf asar mısın duvarlara? "

"Asla asmam. Çok titizimdir. Duvara sinek konsa takibe alırım, oradan bir daha kalkış yapamaz."

Ayağa kalktı müstakbel ev sahibim. Süleyman heyecanla, "Ne diyorsunuz? Verecek misiniz evi? " dedi.

Adam, "Ben bir düşüneyim" dedi.

Ertesi gün aradı müstakbel ev sahibim. Evi vereceğini söyledi. Kariyerime emekli kereste tüccarı bir ev sahibini de eklemiş oldum böylece.

Eski kereste tüccarı ev sahibimle serüvenim iki buçuk ay sonra iki kira ve faturalar ödenemeyince sona erdi. Adam elinde kazma sapı kapıma dayandı. Adam kazma, elinde sap bütünleşmişlerdi. Bu olaydan kendime şöyle bir ders çıkardım.

Bundan böyle asla üst katlarda ev kiralamamalıyım. Evimin penceresi her zaman pencereden kaçma kabiliyetimle uyumlu olmalı.

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..