Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Adem Güngör/FETHİYE KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ

http://blog.milliyet.com.tr/ademgungor

26 Nisan '11

 
Kategori
Müzik
 

"Kiremitte buz musun, gelin misin kız mısın" türküsünün öyküsü

"Kiremitte buz musun, gelin misin kız mısın" türküsünün öyküsü
 

Resim: Hacıların Osman


“Kiremitte buz musun, gelin misin kız mısın” türküsünün Fethiyeli Osman Erten ile Müşerref Kunt arasında geçtiğini biliyor muydunuz? İşte o türkünün bire bir yaşanmış öyküsünün belgeleriyle birlikte kanıtı.

Hacıların Osman 12.05.1935 yılında Seki beldesinde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Salih, annesinin adı da Şefika’dır. 1955 yılında askerliğini Hatay’da yaptıktan sonra 1961 yıllarında Yalova’ya uzman çavuş olarak gelir.

Hacıların Osman, Yalova’da uzman çavuş olarak görevini yapmaktayken, Müşerref Kunt adlı bir bayan ile tanışırlar. Müşerref Hanım, ilk eşinden ayrılmış ve Zeynep isimli bir kız çocuğu ile dul yaşamaktadır. Osman Erten ve Müşerref Hanım imam nikâhıyla evlenirler. Jandarma uzman çavuşluk imkânlarını da değerlendirerek Müşerref Hanımla birlikteliğinde getirdiği bir olanak, Hacıların Osman’ın orada kalmasına sebep olmuştur.

Osman yılık izine çıkarak Müşerref Hanım'ı da yanına alır, memleketi olan, Muğla’nın Fethiye ilçesi Seki beldesinin Yenice Mahallesi’ndeki evine, 1965 yılının Nisan ayının başlarında gelirler. O gece Osman Erten ile Müşerref Hanım, Osman Erten’in amcasının kızının evinde misafir kalırlar. O dönemlerde Osman’ın kuma getireceği kasaba halkı tarafından da ağızdan ağıza dolaşmaya başlamış. Osman evine o şekilde geldiğinde başına gelecekleri de hesap ederek önce bir aile büyüklerinin nabızlarını yoklamış ve evine Müşerref Hanım ile birlikte ertesi gün gelmişler.

Kış şartlarının çok çetin geçtiği bir dönem olduğu için, Osman’ın evindeki kiremitlerden sarkan buz sarkıntıları Müşerref Hanımın çok dikkatini çekmiş. Eve girince evde iki çocuklu bir kadın görmüş ve ona, Osman’ın nesi oluyorsunuz, der? Cevap alamaz; çünkü Osman’ın değeri, eşinin yanında da çok önem arz etmektedir. Osman’a karşı saygısızlık yapmak istemez veya örf adetlerin de getirdiği bir saygının gereği de olabilir. Müşerref Hanım, tüm ısrarlara rağmen Osman Erten’in eşi Ümmühan Hanım'dan kelam alamaz ve şu dörtlüğü sıralar.

Kiremitte buz musun?

Gelin misin kız mısın?

Yârim size varacam

Evde de yalınız mısın?

Bu dörtlük onun için yazılmıştır.

Evde kalabalıktan dolayı Müşerref Hanım kendisine olan ilgiden rahatsız olmuştur ki Osman’dan Yalova’daki bulduğu ilgiyi bulamamış. Osman’ın konuşan dilleri konuşamaz olmuş; evindeki karşılaştığı ortam Osman’ı lâl yapmış. Osman, iki arada bir derede kalır. Osman hakkında çeşitli yorumlar yapılır. Yani Osman’ın yaptığı işi aileden hiçbir kişi onaylamaz. Burada aile büyüklerinin baskısının da verdiği rahatsızlıktan dolayı Osman, Müşerref Hanımı da alır, Yayla Atlıdere Köyü’nün yanında bulunan yaklaşık üç kilometre uzaklıkta olan Aydınoluğu mevkiinde ki kendilerine ait bir kara kıl çadırda birkaç gün kalırlar.

 Osman Yalova’da Müşerref Hanımla sohbet sırasında, “Benim köyde kırk pencereli evim var.” demiş. Müşerref Hanım, çadıra varınca aklına gelmiş Osman senin şu kırk pencereli ev hani nerde diye sormuş? Osman Bey, Müşerref Hanım'a kıl çadırın içinde yüzü yukarı yat bakalım demiş. Müşerref Hanım yatmış. Bak bakalım ne göreceksin, demiş. Ben bir şey göremiyorum Osman, demiş Müşerref Hanım. Osman kıl çadırın deliklerinden ışıldayan güneş ışığı süzüntülerinden gelen ışıklara, işte benim kırk pencereli evim bu, demiş.

Osman’ı takibe alan aile büyükleri Aydınoluğu’nda olduğunu öğrenirler yine harekete geçerler. Bu durumu Osman’ a bir arkadaşı yanına gelerek bildirmiş. Takipte olduğunu öğrenen Osman, bu zorluklara daha fazla dayanamayınca en son çare olarak oradan da uzaklaşmak zorunda kalmışlar.

Osman,15 günlük bir maceradan sonra, Atlıdere’den Antalya yoluna kadar gelerek oradan bir açık kamyona binmişler ve Kemer’e kadar gelmişler. Müşerref Hanım buradan Yalova’ya giderken, bu şartlar altında evlenemeyeceklerini anlar ve Osman’a bir teklifte bulunur. Osman çocuklarını ve hanımınıda al gel burada hep beraber yaşayalım, diye bir öneri getirir. Osman Müşerref Hanım’ın önerilerini kabul eder ve Kemer’den Fethiye dolmuşuna Müşerref Hanım’ı bindirerek uğurlar. Osman tüm çabalara rağmen Müşerref Hanım'ın teklifini yerine getiremez. Çaresiz kalan Osman, beş yıl çalıştığı uzman çavuşluk görevinden de ayrılmak zorunda kalmıştır.

Osman’ı gelmeyen Müşerref Hanım’ın Yalova da oturduğu

evin altı berber dükkânıymış.

Şu binanın üst yanı

Altı berber dükkânı

Teskereli geliyor

Hacıların Osman’ı

Yan Osman’ım yan.

Diyerek Müşerref Hanım bu dörtlüğü dizelere dökmüştür.

Bu arada Müşerref Hanım ile Osman arasında mektuplaşmalar yıllarca devam etmiş. Osman Seki Postane’sindeki mektup dağıtan görevliyi uyarır, “Gelen mektuplarımı benden başka kimseye verme.” der. Postacı, bir anlık dalgınlığın da getirdiği bir boşlukta Osman’a gelen mektubu oğlu Gürsel’e verir. Gürsel yolda mektubu açar ve okur. Babasıyla Müşerref Hanım arasındaki aşkın tüm detaylarını öğrenir. Zaman zaman mektupları gelmeyince, Yanan yüreğinin duygularını

Müşerref Hanım, dizelere şöyle döker:

Deniz üstünde biber

Kayıklar gelir gider

Ne mektup var ne haber

Yüreğim yanar gider

Yan Osman’ım yan

Burada biber Müşerref Hanım’ın çektiği hasretlik duyguların ve yanan yüreğin acılarının büyüklüğünün denizler kadar olduğunu vurgulamaktadır.

O zamanlar radyolar revaçta olduğundan, evlerde ovalarda hep radyolar dinlenirmiş. Kiremitte buz musun türküsü de radyolarda çok meşhur olmuş, günde üç beş kez söylenirmiş. Osman Bey, bu türküyü dinler dinler, radyoları yere çarpar parçalar, sonra gidip yenisini alırmış. Yine o türkü radyolardan hiç eksik olmazmış. Osman ne   zaman radyosunu açsa o türkü çıkarmış. Çaresizlik içinde kalan Osman Erten’in hayatı böylece gelip geçmiş ve 30-08- 1994 yılında hayatını kaybetmiştir.

Osman’ın oğlu Gürsel Erten’in askerliği tesadüf mü diyelim şansımı diyelim o zamanın en iyi gemilerinden olan Lüks transatlantik yatı Savarona, ya çıkar. Yedi yıl boyunca Atlantik Okyanusu ve Akdeniz sularında süzüldükten sonra 1938'de Türk Hükümeti tarafından satın alınan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e tahsis edilen Savarona gemisinde baş polis olarak, askerlik görevini yapmaya başlar.

Gürsel Erten, Müşerref Hanım’ı 1976 yılında Postacının bir anlık dalgınlığı ile babasına Müşerref Hanım’dan gelen mektubunu altı yıl sakladıktan sonra mektuptaki adresinden arayarak evini bulur, bulur ama Müşerref Hanım’ı evinde bulamaz. Annesiyle görüşür ve kendini tanıtarak askerlik yaptığı yerin adresini bırakarak birliğine geri döner.

Müşerref Hanımın kızı Zeynep, İstanbul Amerikan hastanesinde başhemşire olarak çalışmakta olduğu için, torununun sünnet düğününe katılmak için Müşerref Hanım, İstanbul’a gitmiştir. İstanbul dönüşünde kızı Zeynep ile evine dönen Müşerref Hanım, Gürsel’in bıraktığı adresi alır ve kızı Zeynep ile birlikte İzmit Gölcük’e Gürsel’in yanına gelirler. O sırada askerlerde çarşı izinlerini kullanmak için akın akın çıkış kapısına doğru yürüyen askerlerin arasından, Müşerref Hanım, Gürsel’i 100 metre ileriden parmağınla kızı Zeynep’e işte şu çocuk olmalı diye göstermiş.

Osman Erten oğlu Gürsel’in çocukluk resimlerini masasının üstüne koyar oğluna olan özlemini ona bakarak giderirmiş. Müşerref Hanım, Osman Erten’in yanına gelip gittikçe Gürsel’in resimlerini gördüğü için onu o kadar askerin arasından tanıması önceden resimlerini gördüğü için hemen tanımış ve hoş beş ettikten sonra,  Gürsel’le birlikte orada resim çekinirler. Babasıyla arasında geçen aşk hikâyesine varasıya sohbet etme imkânını bulurlar.

Gürsel Erten, Müşerref Hanımla Babası arasında geçen aşk olaylarını Müşerref Hanım’ın ağzından dinleyerek bu yazılanları bizlere aktardığını söylemektedir. Gürsel Erten adı geçen türküyü şiir olarak Müşerref Hanım yazmış ve Saniye Can’a bizzat kendisi vermiştir. Saniye Can bu şiiri Selçuk Erim'e vermiş; Ahmet Yamacı' da notaya almıştır dedi.

KİREMİTTE BUZ MUSUN?

Kiremitte buz musun?

Gelin misin kız mısın?

Yârim size varacam,

Evde de yalnız mısın?

Yan Osman’ım yan.

...

Deniz üstünde biber,

Kayıklar gelir gider,

Ne mektup var ne haber,

Yüreğim yanar gider,

Yan Osman’ım yan.

...

Şu binanın üst yanı,

Altı berber dükkânı,

Teskereli geliyor,

Hacıların Osmanı,

Yan Osman’ım yan.

22 Nisan 2011 tarihinde FETAV Kültür Komisyonu Üyelerinin üzerine düştüğü bir araştırmanın sonucunda bu bilgilere ulaşılmıştır.

Kültür Komisyonu Üyeleri:

1- Ünal Şöhret Dirlik: Araştırmacı, yazar, Fethiye

2- Recai Şahin: Araştırmacı, yazar, Fethiye

3- Cahit Yargıcı: Araştırmacı, şair, yazar, Fethiye

4- Ümmügülsüm Çelik: Araştırmacı, yazar, Eldirek Fethiye

5- Adem Güngör: Araştırmacı, şair, yazar, Fethiye

6- Ramazan Yalçınkaya: Emekli öğretmen, Fethiye

7- Salih Kuşkan: Fetav Kültür Komisyonu, Fethiye

Araştırmaya yardımcı olan Kemer Belediyesi görevlileri:

1- Osman Turgut: Kemer Belediye Başkan Yardımcısı, Kemer

2- Mesut Büyükabalı: Belediye Yazı İşleri Müdürü, Kemer

3- Gürsel Erten: Zabıta Amiri ve Hacılar'ın Osman’ın oğlu, Kemer

4- Mehmet Bildirici: Belediye Muhasebe Müdürü, Kemer

5- Mevlüt Göçmez: Mahalli Sanatçı/ Kemer

Bu yazı araştırmacı yazar şair, Adem Güngör tarafından yerinde araştırılarak kaleme alınmıştır. Araştırma süresince emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederim.

NOT: Bu hikayenin her türlü telif hakkı yazar Adem Güngör ve Gürsel Erten’e aittir bu yazıyı izin almadan kopyalanması, alınması ve değiştirilerek farklı yerlerde kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri yasasına göre suçtur.

Fethiye Kültür Etkinlikleri Araştırmacı ve FETAV Kültür Komisyonu Üyesi

Adem GÜNGÖR.

Mail: ademgungor48@yahoo.com

Tel: 05433796255

 

 

 

 
Toplam blog
: 320
: 1741
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Muğla Fethiye doğumluyum. Sanat okulu elektrik bölümü mezunuyum. Tarih ve Kültüre çok önem veriyo..