Kirlenme ve belirsizlik…

Son günlerde herkesin ağzında aynı ifadeler...

‘Kirlenme ve belirsizlik.’

Nerede!

Her yerde…

Hangi konularda!

Her konuda…

Doğrudur, ortam kirlenince, etraf görünmez olur ve belirsizlik başlar. Çünkü bu olgular görünmezliğin hükümranlığında hayat bulurlar.

Emareleri ise; toplumun siyasi, ticari, hukuki ve sosyal yaşam anlayışlarındaki algılama bozukluğu ve bariz değerlendirme farklılıklarıdır.

Dikkat edilmez ise, gün olur farkına varılmadan, bu olgular, toplumda yaşamın kendisi oluverirler.

Hâlihazırda bizde olup-biteni, bunlarla açıklamak mümkün...

Örneklerine gelince, piyasadaki ürünlerin, hakikisi ile sahtesini (fason olanı) ayrıt etmek, artık zorlaşmışsa,

Gerçekleşen benzer iki olayda, hukuki yaklaşım farklılıkları, belirgin ortaya çıkmışsa,

Aynı gün içinde, birden fazla siyasi partinin seçim karargâhını ziyaret etme ya da toplantısına katılma sıradanlaşmışsa,

Seçimler öncesi, kapıya gelen her siyasiye, ‘evet oyum sizindir’ demek bir marifet olmuşsa,

Birileri menfaat uğruna, yüz yüze iken övülüyorsa, arkasından dedikodu yapmak yaygınlaşmış ise…

Dahası ahlaki olmayan bu davranışları sergileyenler marifetli, yapmaktan kaçınanlar ise beceriksiz sayılıyor ise…

Mevcut olan bütün bunlar, bizdeki kirlenme ve belirsizliği doğrulamaya yetmez mi?

O halde, kendimize bakmadan, birilerinin benzer davranışlarını yadırgamak, fazla bir anlam ifade etmez.

Adıyaman’da bu durumu tanımlamak için ‘kel, köre cırt demiş’ derler.

Sonuçta çözüm olarak:

Yanlış harekete geçirilen toplum dinamiklerinin, yeniden yapılandırılması için kullanılan delillerin (argümanın) gerçekçi olmasına özen göstermeli.

Doğruluk ve haklılık belirlenirken, hukukun üstünlüğü esas alınmalı ve bundan asla taviz verilmemeli.

Yoksa ‘belirlediğim kurallar doğrudur, diğerleri doğrularımla çeliştikleri için yanlıştır.’ anlayışı ile bir yere varmak imkânsız.