Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '13

 
Kategori
Öykü
 

Kırmızı Nişanlık

Kırmızı Nişanlık
 

alıntıdır


Tarifsiz bir heyecandı içindeki. İkisini birbirine bağlayacak kırmızı kurdelenin hevesi. Sabah hiç hissetmediği bir heyecanla uyandı. O gün onun için ömrünün en özel günlerinden biri olacaktı. İlk kez nişanlanacaktı ve son olacaktı. Evde bir hazırlık, bir hengame, mutlu bir telaş vardı. Sabah gözünü açar açmaz telefona baktı. Mesajı gelmişti, sevdiği günaydınını eksik etmemişti.

Güne sevdiğinden gelen mesajla ve o günün önemiyle başladı. Gözler üzerindeydi. Annesi evden çıkmadan az da olsa kahvaltı ettirme derdinde, ablası kuaför randevularına yetişme telaşında, kendisi her anın tadını sindirerek yaşamanın mutluluğunda.

Zaman su gibi geçiyordu o gün. Akşamdan yaptığı hazırlıklar sayesinde işleri biraz hafiflemişti. Ev günler öncesinden boyanmış, sandalyelerin yüzleri daha açık renk bir kumaşla kaplatılmış, pastalarının siparişi verilmiş, gelecekler listelenmiş, yeterli sayıda sandalye temini gerçekleştirilmişti. Herkesin ne giyeceği günler öncesinden kararlaştırılmıştı. Tabii onun nişanlığıda askıda ki yerini çoktan almıştı.

Günlerce giyip denedi. Kilo alması ya da vermesi riskliydi. Çünkü nişanlığı üzerine dikilmiş gibiydi. Hayalindeki kırmızıyı bulmuştu işte. Modeli de istediği gibiydi. Yüzükleri ise çoktan alınmış beklemekteydi.

Annesinin zoruyla yaptığı kahvaltıdan sonra kuaförde buldu kendini. Yanına almayı unuttuğu bir şey olmasın diye dakikalarca dua etti. Kuaför salonunda tek gözdeydi. Çevreden merak edilen söz, nişan, düğün fasıllarının baş rolünde o vardı bugün. Heyecanı doruklarda, herkes gibi nasıl olacağını beklemekteydi.

Saatler geçiyor, hazırlıklar bitmiyor, kendisi bulunduğu yere sığmıyor, sevdiğinin gelip onu almasını bekliyordu. Özenle uzattığı saçları maşa ile şekillendiriliyor, o ise sadece kendisini sevdiğinin beğenmesini istiyordu. Sıcak bir yaz akşamı çevreyi bunaltıyor onu ise heyecanın etkisi ile üşütüyordu.

Bir yandan annesi evde son hazırlıkları tamamlıyor, babası kızının evliliğe giden ilk adımında biraz hüzünlü biraz sevinçli vakit geçiriyor, ağabeyi ve ablası ise herşeyin kardeşlerinin istediği gibi olması için çabalıyordu.

Küçük yeğeni ağlıyordu. Çocuk kalbi teyzesinden ayrılacağını düşünüp öfke ile henüz yaşanmamış bir özlem arasında çarpıp duruyordu. Akşam olmaya, güneş batmaya başladığında sevdiği belirdi kuaförün kapısında. Gecikmişti. Ama bir hevesle gelmişti. Beraberliği resmileştiriyor olmanın haklı gururuyla el ele çıktılar kuaför salonundan. Camlarda ve civarda bulunan insanların meraklı bakışları karşıladı onları. Kız hayalini kurduğu mutluluğu yaşıyordu her zerresinde. Sevdiği ile gözleri gözlerinde çıktıkları bu yolun ilk yarısına gelmişlerdi işte.

O anı ölümsüzleştirmek vardı adetlerde. Geçmişi anımsamak için resim çektirmeliydi o özel günde. Ve ölümsüz kılmalıydı her ‘an’ ı resim kareleriyle. En içten tebessümlerle verdiler pozlarını ikiside. Bir yandan beraberliğin verdiği mutluluk, diğer yandan meraklı bakan gözlerin yaşattığı heyecan ile ama gülümsemeyi hiç ihmal etmeden çıktılar resimlerde ikiside.

Ve nihayet akşam olmuştu işte. Büyük bir kalabalık bekliyordu ikisini eve geldiklerinde. Arkadaşlardan, akrabalardan, yakınlardan ve ailelerinden oluşan insan seli karşılamıştı onları evde. Kızın babası yüzüne baktı dolu dolu olmuş gözleriyle. Küçüğü, evinin en miniği de büyüyüvermişti işte. Yüzükler takılacaktı misafirlerin kalanı geldiğinde.

Herkes geldi sonunda ve o önemli gece başladı işte. Gelenlerin yanına geçti ikisi de. Eve hakim mutluluğu arkada çalan bir müzik pekiştiriyordu. Aile yakınlarından biri yüzükleri takmak üzere yerinden doğruldu. Kırmızı kurdeleye bağlı iki yüzük ebediyete kadar birleştirecekti yollarını. İkisi de heyecanlı, herkese poz vermekte. Dizlerinin bağı çözülüyor heyecandan ama yine de belli etmemekte.

Geleneksel bir konuşma ile yüzükler belirdi sağ ellerinde. Kızın hayalleri gerçekleştikçe inanmakla inanmamak arasında gidip geliyordu. Sevdiğinin gözlerine baktığında dünyayı toz pembe görüyordu. Muhteşem bir sevgi seli ile nişan gecesi devam ediyordu. Müzikler ve küçük gruplaşmalardan yapılan sohbetler şahitlik ediyordu o geceye.

Bir yaz akşamı aşk kazanmıştı ve iki insanı mutlu edecek yepyeni bir dünya başlayacaktı.

Gece bitti, gün bitti, ay bitti, yıl bitti.

Geçen günler sevgiyi çoğaltırken sabırı tüketti. Hayat birbirinden süslü oyunlarını oynamakta gecikmedi. Ay, yıl, evlilik hazırlıkları derken emek verilen aşk bitti günün birinde.

Önce tahammül, sonra sabır ve beklemek terk etti hayatlarını. Ve dünya telaşı denilen o ağır maratonda buldular kendilerini birbirlerinden ayrı.

Ne olduysa olmuştu ve yaşanan onca güzel an bir gün anı olmuştu. Önce mutluluğa inanamayan iki sevgili sonra ayrıldıklarına inanamaz olmuşlardı. İkisi de birbirinden uzaktı ama akıllarında hep o gün vardı. Ne söylenen sözler avuttu, ne gösterilen örnekler. Zamana yenilen bir aşktı onların ki. Geriye içten tebessümlerle dolu resimler kaldı. Artık o resim ikisine de çok uzaktı. Yaş aldılar bir süre sonra, büyüdüler, dağıldılar. Biri bir yerde biri diğer yerde yaşama tutundular.

Herkes unuttu, belki de hafızlarından sildi.

Olan ikisinin hayallerinde düşlediği o peri masalını andıran aşk’a olmuştu. Herşey tersine dönmüş, sözler unutulmuştu. Mutlulukla bakan gözler yaşla dolmuştu.

Aradan uzun yıllar geçer oldu.

Şimdi kırmızı nişanlık kilitli dolapta, askıda durmakta.

Kırmızı nişanlığın anısı ise kızın kalbinde, yüreğinin en derinlerinde hala.

  

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..