Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '10

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Kişisel gelişim-1

İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır.-Y.EMRE

İlimde, eğitimde kasıt insanın önce kendisini bilmesi, kendisi ile yüzleşerek geliştirmesidir. Kendimizi bilmek için içimize doğru uzun bir yolculuk yapmamız gerek.

İçe yolculuk;
İçe doğru konuşmak, Kendimizi denetlemek ve yönetmek, Kendimizi doğurmak, Geleceği planlamak aşamalarından geçer. Sen var olan her şeysin, düşüncelerin, hayatın, gerçekleşen rüyalarınla, Sen, olmayı seçtiğin her şeysin… Sen, sonsuz evren kadar sınırsızsın. UNUTMA Başının bulutlarda olmasının kötü, ayağının yere basmasının iyi olduğunu, Gözünün gördüğünden daha fazlası olduğunu, Sorulanlara;“her zaman bir yanıtın” olduğunu Başarının sırrı;”yapabileceklerimizden başlamakta” saklı olduğunu, Bir insanın nasıl düşünürse öyle olduğunu, Önemli olan;” kalem değil, yazan, yol değil, koşan” olduğunu, Beyninizin sadece en çok söylediğiniz şeye inandığı, ona kendiniz hakkında ne söylerseniz, onu yaratacağını, Sabır sevincin, acele pişmanlığın anahtarı olduğunu, UNUTMA <ı>Hiç yalan söylemeyen, başkasının yalan söyleyebileceğini; hiç ihanet etmeyen başkasının ihanet edebileceğini düşünmez.
İÇE DOĞRU KONUŞMAK
Her şeyin görülenden çok görülmeyen bir kökeni vardır. Gerçekleri anlayabilmek için kökene inmek gerek. Doktor hastasını muayene ederken çocukluk zamanına ve daha öteye atalarının genlerine kadar inceleme yapar. Çünkü hastalık irsi olup olmadığını araştırmak bu kadar derinlere inmeyi gerektirir. Psikiyatrisi; hastanın nedenini çocukluğundaki bir saplantı sonucu olup olmadığını araştırır. Tanıyı ve teşhisi ona göre koyar. Ruh sağlığı bozuk olanların çoğunda hayatlarının ilk dönemlerindeki olumsuz deneyim ve saplantıların yattığı araştırmalarla bellidir. Dolayısı ile her olayın bir nedeni vardır. Nedene inmeden sorunların çözülmesi sağlıklı değildir. Bu tıpta, hukukta ve her dalda böyle olması gerekir. <ı>Her yeni ve değerli gerçeğin keşfi, heyecan veren bir andır. Çocukken kurduğunuz, sandıklar dolusu altın paralar ve paha biçilmez mücevherler bulma hayalleri gibi, içimizde hep hazineyi arayan bir taraf vardır. Bilgisayar klavyesi beş duyumuzla eşdeğerdir. Beş duyumuzla bilgileri; işiterek, görerek, koklayarak, tadarak, dokunarak ve kendimize söylediklerimizi hissederek beynimize alırız. Klavyemiz yanı beş duyumuzla programlarız. Floppy disk= bilinçaltımız Beş duyu organı= klavye, Düşünce= biyokimyasal, elektriksel dürtüler Düşündüğümüz her şey, bilinçli ya da bilinçsiz kendimize söylediğimiz her düşünce, elektriksel dürtülere çevrilir. Bu da sonunda, günün her anında yaptığımız her eylemi, her hareketi, her duyguyu elektriksel ve kimyasal olarak etkilemesi ve kontrol etmesi için beynimizdeki denetim merkezlerini yönetir. Hangi düşünceleri kendinize programladıysanız ya da başkalarının size programlamalarına izin verdiyseniz, onlar sizin ile ilgili her şeyi etkiliyor, yönetiyor ve kontrol ediyor. Bilgisayar; insan beyninin model olarak alınıp üretilen bir makine beyindir. Siz ve ben, başkalarının bizi, onların seçimlerine uyacak şekilde programlamalarına izin verirsek, hiç şüphe yok ki, kendimizin kontrolünden çıkmış, bilinmeyen bir kaderin kaprislerine esir düşmüş olarak buluruz. Hepimiz, kendimizle sürekli konuşuruz. Biz ve beynimiz hiçbir zaman kapanmayan ve düşünen makineleriz. Çocukluğumuzdan itibaren çevremizde olup biten her şeyi; izledik, dinledik, eledik, ayıkladık, analiz ettik, yargıladık, kataloglara koyduk ve sakladık. Kendimizle yapılan konuşmalar kelimelere dökülmeyen duygulardır. Herhangi bir şeyi, belirli tarzda ne kadar düşünürsek, onun gerçekten öyle olduğuna o kadar inanırız. Zihin bu şekilde çalışır. Çünkü beyin daima yeni bir şeyi bizim hâlihazırda inandığımız bir bilgiye bağlamaya çalışır. Bunu anlamak, yaşlı insanlara yeni harfleri öğretmenin, fikir değiştirmenin ya da yerleşmiş fikirlerden kurtulmanın neden zor olduğunu anlamanızı kolaylaştırır. Bu aynı zamanda bir şeye ne kadar uzun zamanda inanıyorsak, o inancı değiştirmenin neden zor olacağını da kanıtlar. Bir düşünceye ne kadar uzun zamanda inanıyorsak onu değiştirme o kadar zordur. Kuşak çatışmasının sebebi budur. Size olduğu görülen şeylerin çoğu, sizden dolayı olur. Sizin yarattığınız, yönettiğiniz, etkilediğiniz veya olmasını izin verdiğiniz şeylerdir. İÇE DÖNÜK KONUŞMANIN BEŞ SEVİYESİ
    Olumsuz Kabullenme: Kendimizle ilgili basit kuruntulardan en büyük korkularımıza kadar her şeyi temsil eder. Bu seviye kargaşa yaratır, engeller ve kafa karıştırır. Kendine güven, kendinden şüpheye dönüştürür. En iyi niyetimizi bozar, bizi sıradanlıklara tatmin olmaya iter. Bu konuşma seviyesi tamamen bizim zamanımıza çalışmaktadır. Elindekiler imiz ile yetinmeye iter. Bu konuşma seviyesinden kendimizi kurtardığımız an en büyük düşmanımızdan kurtulmuş olursunuz. Kabullenme ve Değişmeye İhtiyaç Duyma: Bu seviye bizi aldatır. Bizim yanımızda imiş gibi göstererek bize karşı çalışır. Bu seviye konuşma, suçluluk, hayal kırıklığı ve kendi kafamızda yaptığımız yetersizliklerin kabulünü yaratır. Değişme Kararı: Yararımızadır. Yetersizliklerimizle yüzleşme ve onarım ihtiyacını yaratır. Kendimizi koşulsuz kabulden sonra değişme ihtiyacı. Daha İyi Siz: Güdülenme. Motive olma ihtiyacı sonucunda ortaya çıkar. Evrensel Olumlu İfade: “ Ben evren ile birim ve evren benim ile bir. Ben onun bir parçasıyım, onun içindeyim ve İlahi güzelliğin nemalarında parlayan bir kıvılcım olarak varım.”
<ı>Güne: tüm pürüzleri yenen, sınırlamaları yok eden, hedefe odaklanan ve peşine düşen bir insan olarak başlayın. Dışsal güdülenmeler geçicidir. Değişim için etkileyebilir ama değişimi sağlayamaz. Güvenilen tek güdülenme içsel güdülenmedir. İçsel güdülenme: en yakın arkadaşımız, en iyi müteffikimiz, en güçlü inancımız dır. Sadıktır. O asla memleketine dönmeyen antrenördür. O en büyük güdeleyicidir. Sizi asla yolda bırakmaz. Çünkü o sizsiniz.

İÇE DÖNÜK KONUŞMA ŞEKİLLERİ (Kendi kendimize hipnotize)


Sorumluluk: Kişisel sorumluluğumuz bir ağaç ise; köklerinin dalları; düşündüğümüz, yaptığımız, kavradığımız, başarısız olduğumuz, başardıklarımızdır. Kişisel Sorumluluk; tüm bireysel eylem ve kararlılığımızın temelidir. Siz ya da ben dünyada son nefesimizi vereceğimiz anda tek başına olacağız. İlk nefesimizi tek başına aldığımız gibi. Hiç kimse bizim için son nefesini vermeyecektir. Hiç kimse bizim olan bir tek düşünce üretmeyecektir. Hiç kimse bizim bedenimizde durmayacaktır. Hiç kimse bize olanları deneyimle yemeyecek, korkularımızı hissetmeyecek, hayallerimizi kuramayacak ya da gözyaşlarını dökmeyecektir. Bizler bütünüyle tek başına doğar, büyür ve bu hayatı terk ederiz. Başka bir kimse hayatımızın bir anını bile bizim için yaşayamaz. Bunu kendimiz için yapmalıyız. Bu sorumluluktur. Kişisel sorumluluk özün gerçeğidir. Kendi düşüncelerimizin sorumluluğunu almamakla, zihinlerimizi başkalarının kaprislerine açık bırakıyoruz. Bireyler olarak daha iyisini hak ediyoruz; bireysel olarak kendimiz, zihinlerimiz üzerinde, başka birinin üzerimizde kurması muhtemel bir dış kontrol veya etkiden daha fazla kontrol kullanma gücüne sahibiz. Üç baskın nitelik= ruh+inanç+ sıkı çalışma Kendiniz için konuşun, kendiniz için düşünün, kendi tercih ettiğiniz şekilde zihninizi eğitin ve programlayın. Hiç kimse bunu sizin için yapmamalı. Başka hiç kimsenin buna hakkı yok. Hiçbir fikir kullanılmazsa iyi sonuç vermez. Sahip olduğunuz kimliği iyileştirirken, hayatınızda iyileştireceksiniz. İçeride başarılı oldukça dışarıda daha başaracaksınız. Kaynaklarımız: zamanımız, enerjimiz, zihnimiz. Kendimizi geliştirme isteğimiz; çalışmak, ailemizle ilgilenmek ve ihtiyaçlarımızla ilgilenmek için harcadığımız zamanla rekabet eder. Yalnızca hayatımızı makul bir düzeyde tutmak için gerekli olan her şeyi yaparak sarf ettiğimiz enerji ile rekabet eder. Herhangi bir kendini geliştirme fikrinin başarılı olması için basit olması lazımdır. Uygulanması kolay olmalı ve hayata geçirildiğinde iyi sonuç vermelidir. Çevremizdeki kişilerin başarılı olup olmadığını anlamak için, onların içe dönük sesli konuşmalarını dinlemek gerek. Herhangi bir şey hakkında konuşurlarken ne söylediklerini dinleyin. Başarılı insanlar, kazandıran sonuçları üretmek üzere bir tutum oluştururken içe dönük sesli konuşmayı kullanırlar. “ Şu anda oldukça iyi gidiyorsun ve daha yeni başlıyorsun.” Önce kendini yönet. Eğer kendini yönetmeyi başarırsan, başkalarını da yönetebilirsin. Programlamaya başlayın, gerisi gelecektir. Hepimiz, özellikle gençlerimiz, bilinçsizce, en çok benzediğimiz ve inandığımız insanları ararız. Bir başka deyişle özenti budur. Kendine güveni olan çocuğun geleceği parlaktır. İnancı yaratan, tutumu geliştiren, duyguları ortaya çıkaran, davranışı kontrol eden, programlamayı geliştirir. Kötümser durumlara karşı(duygu ve düşünceler) daha beterinin olduğunu varsayarak kurtulabilirsiniz. Bir şeyi görmek istediğimiz şekilde görmek bizim seçimimizdir. Kendini yönetmeden başkasını yönetemezsiniz. Önce kendinizi tanıyın, kendinizle yüzleşin. Neyin yapıp yapamayacağınızı kararlaştırırın. Daha sonra programlayın. Kaynak Listesi: 1. Öz saygı geliştirmek, 2. İş değiştirmek, 3. Yeni bir iş, beceri kazanmak, 4. Daha yaratıcı olmak, 5. Stresi azaltmak, 6. Kendimizle daha çok ilgilenmek, 7. Endişelenmeyi bırakmak, 8. Depresyonu yenmek, 9. Sınırlarımızı aşmak, 10. Zincirlerimizi kırmak, 11. Psikolojik alanımızı bilmek, haddimizi aşmamak, 12. Diğer insanlar ile iyi geçinmek, 13. Bir işte başarılı olup marka olmak.

İÇE DÖNÜK KONUŞMA ÇEŞİTLERİ:
1. Alışkanlık değiştiren, 2. Tutum oluşturan, 3. Güdeleyen, 4. Duruma bağlı içe dönük konuşmalar
 
Toplam blog
: 154
: 861
Kayıt tarihi
: 25.01.10
 
 

Rize nin Çamlıhemşin ilçesinde doğdum. 1969 yılında ilkokul,1972 yılında ortaokul,1975 yılınd..