Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '08

 
Kategori
Felsefe
 

Kıskançlık ve haset

Kıskançlık ve haset
 

Hz. Muhammed: “Kendinizi kıskançlıktan uzak tutunuz; çünkü ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, iyi davranışları yer bitirir.“

Kıskançlık hem sahip olduğunu yitirebilmek hem de başkalarının sahip olduğuna kendisinin de sahip olması gerektiği düşüncesi ile hissedilen duygu ve takınılan tutumdur. Kıskançlık, çekemezlik ve hasettir. Gözün hep başka insanların üzerlerinde olmasıdır. Çevresinde gördüğü iyi şeyleri takdir etmek değil, açığını bulmaya çalışıp, kötülemek peşinde olmaktır. Sürekli kıyaslamaktır. Kendi yoluna bakamayıp her şeride girmeye kalkışmaktır. Kıskançlık öfkedir, değersizliktir, özgüvensizliktir. O, mutsuzluğu, yalnızlığı ve çaresizliği getirir. Konu bir şeyi yitirmek ise zaten çoğunlukla korkulan gerçekleşir.

Kıskançlık, açgözlülük, kişiye istediğini elde ettiremeyecek duygulardır. Haset dolu şahsiyetler, kendilerini değersiz, önemsiz, sayılıp ve sevilmeyen biri gibi hissederler. Öne çıkmak, gösteriş yapmak, kendilerini belli etmek içten içe arzularıdır. Yanıp tutuştukları ve kontrol edemedikleri gözlerinden fışkıran haset ile çevrelerine ateş saçarlar. İyiye, doğruya ve güzele kim bir adım atarsa onu alaşağı etmek gibi bir dürtüleri mevcuttur. Descartes: "Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur." diyor.

Karşısındakini ya sevgiden dolayı, ya da "Onda var bende niçin yok" diye kıskanan bu insancıklar için her şey hedeftir. Güzel bir aile sistemin mi var kıskanır; onun cebinden çalmadan alın teri ile bir şey mi aldın kıskanır; hakkınla çalışıp çabalayarak makam ve paye sahibi mi oldun kıskanır, seviyor musun kıskanır; seviliyor musun kıskanır; maddi ve manevi her şeyi sinsice kıskanır. Bu kem göz şahsiyetler için anlatılan hikâye ilginçtir.

“Haset dolu bir insana benzer yaratığa şişeden çıkan cin sorar: “Dile benden ne dilersen ancak ne istersen komşun iki katına sahip olacak.”

Mahlûkatın cevabı hazırdır: “Bir gözümü kör et o zaman!”

Kıskançlık kişinin hem eyleminde hem de konuşmalarında hissedilen, farkına varılabilen bir duygudur. Bunu “çok doğal” diye nitelendiren veya “insanın doğasında olan doğal bir duygu” şeklinde kılıf uyduranlar vardır. Bu duygu yaşam kalitesini bozar. Prof. Frank Pattilio, kıskançlığın doğuştan gelen değil, sonradan öğrenilen bir duygu olduğunu söyleyerek, "Kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygusu yatar. Kendini dışlanmış hissetme duygusu ise tetikler. Kıskançlık bir davranış bozukluğudur ve hastalığa neden olabilir. İleri boyutlardaki kıskançlık depresyonu ortaya çıkarır." diyor.

İnsanları ayırt etmeden kıskanan birey, hiç dönüp kendi yaşamına bakmaz. Hayatındaki aksaklıkların düzeltilebilmesi için çabalamaz. Elinden geldiğince yaşamını düzenleyip, güzelleştirmek için çaba sarf etmez. Her konuda olduğu gibi kolaya kaçar, kinle, nefretle, çekememezlikle, kötü niyetle, aşırı ve kontrolsüz bir hırsla, kötü düşünce ile kıskanır. Anneyi, babayı, eşi bile kıskananlar çokça sayıdadır. Kardeşler arası yarış ve haset efsanelere, hikâyelere, dinlere konu olmuştur.

Enerji sömürücü bu haset dolu tiplerin ortak özelliği özgüven ve iyimserlik yerine, alaycılık, lakaytlık, kötümserlik, imrenme, yarışma, eksiklik ve kıskançlıktır. Diğerlerinin sahip olduklarını gözlerinde büyütmek, kendilerinin olanı ise küçümsemek eğilimindedirler. Sürekli yaşamdan daha fazlasını istemek amaçtır ve bu aciz insanlarda bu amacı doğuran ne acı ki başkalarının sahip olduklarıdır.

Kıskançlık ve çekememezlik yarışmayı da beraberinde getirir. “Onun yaşam kalitesi için nesi varsa benim de olmalı” at gözlüğü ile yola koyulurlar. Kimisi içten içe yarışır kimisi ise pervasızca belli ederek yarışır. Elde edilen bir başarı megafon ile duyurulur. Gidilen bir tatil abartılarak anlatılır. Çocuklar yarıştırılır yetmez kocalar yarıştırılır, ortaya çıkan gerilim ile kızarılır ve bozarılır. Düğün yapar yarışır, balayına gider yarışır, araba alır yarışır, eğitimde yarışır. Kendi yolunu bulmak hedefi ile değil çevrede ne olup bittiği ile ilgilidir. Kontrol edemediği “eksik kalmama” ilkel içgüdüsü ile hareket eder. Yarışma çoğunlukla maddi yönden daha sığ bir biçimde gözlense de sevgi gibi manevi duygular içinde kör dövüşü mevcuttur. Özellikle hayatında bu konuda boşluk olduğunu gözlemleyenlerin ne yapabilirim de düzeltebilirim itici gücünü kullanmayıp, çevrelerinde sevgiyi yaşayabilenlere haset saçması sıkça görülmektedir. David Mace: "Kıskançlık, yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir." demektedir.

İyi bir ev, iyi giyim, bir miktar para, güzel bir aile hayatı, iyi bir eğitim alıp kendini geliştirme çabaları; bu kıskançlığı, hasedi ve düşmanlığı fazlası ile çeker ve yan yan bakan kem gözler size kenetlenebilir. Ayrıca bu sayılanlardan herhangi birinin olması dahi insan olamamışların haset duygularını canlandırmaya yeterli olabilmektedir. Hasedin özüne işlediği varlık istisnasız her şeyi kıskanır. Kıskançlık, insanları birbirinden ayırır ve düşmanlıklara sürükler ve en önemlisi ruhu kirletir. Kişisel kıskançlıkların hiçbir öğretide, ezoterik inisiyasyon alanında yeri, yurdu yoktur.

Kıskançlık, bir ham duygudur, yenilmesi gereklidir. Sahip olunan her düşüncenin bir kuvvet olduğu bilinci ile gerek düşüncede gerek niyette gerekse eylemde insan gibi insan olabilme yolunda haset ve kıskançlığa yer yoktur. Bütün insanlığın ve canlıların geniş bir birliktelik olduğunu idrak etmek ve deneyimlemek dürtüsüne sahip sağlıklı iç gelişmesini tamamlamış, olgun kişilerin yanına yaklaşmayacağı bir duygudur.

“Kıskançlık, kendin hakkında, başkaları hakkında ve daha da özelinde ilişkiler hakkında en yaygın psikolojik cehalet alanlarından bir tanesidir.” denir. Kıskançlık, Usta’nın savaştığı önemli ihtiraslardan biridir. Gerçek anlamda insan olabilmeyi başarabilmiş insan kendi içsel gelişimini sağlarken kıskançlık ve haset gibi zehirleri çıktığı basamaklarda geri de bırakır. Belli zaman dilimlerinde bu duygular kişiye tutunmaya kalkışsa da o, bunları yaşamı boyunca alt etmesini bilerek yaşama sanatının ustası olabilecektir. “Yaşamlarımızda en büyük başarımız kendi kendimiz ile baş edebilmektir.” Gerçek insan kibir, haset, kıskançlık, kendini beğenmişlik gibi insani zayıflıklarını çoktan geride bırakmış ve kendini aşmış kişidir. O, kendini ve dar çevresini aşmış bir paylaşımcıdır. “İnsanlığa karşılıksız hizmette bulunmak, en yüksek tinsel eğitimdir” denir.

“Bütün bu dünyada, doğru yaşamaktan ayrılabilecek gerçek bir erdem yoktur.” David Starr Jordan

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..