Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '07

 
Kategori
Kitap
 

Kitapların dışındayım...

Kitapların dışındayım...
 

En samimi ve çekinmeden dokunabildiğim arkadaşlarım kitaplar. Elime aldığımın, dokunduğumun farkına, bazan hiç varmam. Alır götürür, romanlardaki aşk vadilerine, beyaz rüya odalarına. Oturduğum mekanı unuturum. Ben aşka ben olurum kendim yaşarım. Bazan Eflatunla reerkarnasyondayım duygusu alır beni götürür ege sularına. Filozoflarla sohbetteyim sanırım. Zaman uzar gider ama ben aynı an'dayım.

Şiir kitapları çağırınca, dalgaya kapılmış deniz kabukları gibi çevremde düşüncelerim kum olur. Sedefleşir duygularım şiir ışıkları arasında parlar hayal denizimin sahillerinde. Bazan yazarların düşüncelerine kapılır giderim. Sokak çocukları ile karşılaşırım. Bazan Anadolunun nasırlı elleriyle tokalaşırım. Ama sevgiye susamış çocuklarla aşkın mağduru kızların gözyaşlarına hiç dayanamam, ben de ağlarım.

Zaten mutlu olanlarla karşılaşamam; onları göremem fark edilmezler. Kendileride fark eder mi bilmem neden kitaplarda bizimle tanışmazlar. Yoksa sevda olmayan, somutlaşmayan aşk mı? Mutluluklar aşka ulaşamıyor mu? Birde satırlara döksünler sevdalarını bulup yaşayanlar. Kitablar cömerttir sunarlar bize.

Bu kitablar beni hep içine çekmeye çalışır. Ben şöyle bir dışta gezineyim.Bir de kitabların dışındayım diyeyim de el dokundurayım. Eğer manyetik alanına yakalanmazsam.

Birazda sizinle konuşayım.

Bu kitablar hep okunmak için yazılır, dizilir, basılır, ciltlenir ve ticari organizasyonlardan geçerek vitrinlere gelir. Bazan acelesi olur önce kitap fuarlarından geçer. Hatta doğumunu sağlayan yazarını gel beni tescil et diye imzaya çağırır. Okuyucular daha heyecanlıdır. Çünkü içinde henüz sır saklıdır. Merak ya sıraya bile girer parasını ödediği halde kendisini tanımayan yazarın imzasına kavuşmak için. Fuar gezi süresi kadar zamanda kaybeder. Okur tanıyor ama aldığı kitabın yazarını, bağrına basıyor kitab gibi.

Ama bazan bu kitaba yazıları dolduranlar, bunun farkını mı unutuyorlar bilmem. Bu noktada anektodumu düşmeliyim:İzmir Enternasyonal fuarında geziyordum. Kitap fuarına uğradım. reyonları gezerken ne de olsa öğrenciyiz, cebime baktım fazla harçlığım o anda yok. Ama kitap almadan çıkamam. Bence de kitabların hepsi değerlidir. Para kazanmak için yazılan kitap da tutmaz. Meşhur yazarlarımızdan birinin (Allah rahmet etsin) küçük ebatlı ve fiyatlı bir kitabını aldım, imza için kuyruğa girdim. Kuyruktaki diğer okurların kitabları imzalandıktan sonra, Ben kitabı önüne uzattım, şöyle bir çevresine baktı kafasını reyon görevlilerine doğru kaldırarak "Oğlum ! bu kitablar dan hala varmı, diğerlerini ön tarafa koyun." Ben sesimi çıkarmadım ama. Saygısızlık edip te geride bırakmadım. Ne de olsa ben şahsi duygusal kişiliğini almıyordum. Ama ondan sonra, yazarlığı daha değişik açıdan değerlendirmeye başladım. Oysa bir yazanın bir kelimesi bile değersiz olmamalı. Zaten onun için profesyonelliğe hiç özenmedim. Yazar için, kitabın üzerindeki fiyatıyla değerlendirilmez kasa cirosuna bakılmaz, ona yayınevi bakar. (Bu konuyu bu gibi yanlış tavırlara dikkat çekip, daha duyarlı davranmaları için yazdım. Maksadım kimseyi kötülemek değildir.)

Esas gezime ciltlerden devan edeyim, Unutmadım İnönü'nün Milli şef ünvanı ile önsözü'nü gördüğüm, felsefe ve batı klasiklerini. Ciltleri karton kapak, kitap ağzı bile ciltle doğru düzgün kesilmemiş. İşte okul kütüphanesinin kimsenin fazla uğramadığı köşesindeydi, İlk ciddi felsefe tezleriyle bunlarla tanıştım. Marmaradaki bir şehrimizin okul kütüphanesinde.

Kitaplar hep içindekilerin özdenliğine bakarak görünmezler. Tüketicinin maksatına göre ciltleri renklenir, sayfa kağıtları sararır beyazlaşır. Hamur kalitesi değişir, bütün bunlar fiyatlarına da yansır. Vitrinlik, büfelik, ev kütüphaneliği için, büro için dışı, kalitesi hep değişir. Yayın evinin kaliteside vardır tabii. İçindeki yazı, imla, dil ve redaksiyon önemlidir.

Bazı bankaların, kamu kuruluşlarının ve sanat evlerinin lüx kitapları daha çok sanat ve turizm ağırlıklıdır. Popüler kitaplar son yıllarda kalitesini oldukça artırdı. Ama benim en çok dikkatimi çeken boyut farklılıklarının çokluğu. Bu konuda geniş bir platform oluşturarak standart getirilmesidir. Belki kitab özgürlüğü olarak algılayabilirsiniz ama evlerimizi kutüphane gibi rafla dolduracak halimiz de yok. Benimkilerin çoğu sandıkta. Standardı yok ki sığdırayım. Zaten her tarafı işgal ettiler.

Dergilere yer kalmıyor, onlar arasıra toplu imhaya kurban gidiyor. Ben fark edip görürsem kurtarma aktivitesi gösteriyorum.Çok zaman arasına kitaplardan da karışıklıkla girdirilenler ve eve dönenler oluyor kapıdan. Kitaplarda korumasız canlılar gibi, kendilerini koruyamazlar koruyan olmazsa.

Dışarıda çok mu gezdim yoksa, sayfalar açılıveriyor önümde gel gir der gibi. Orhan Eyuboğlu'nun yunus'undan A.Kadir'in mevlanasına, Cüney-i Bağdadi'nin tasavvufundan Gazali'nin ihyasına bir rüzgar esiyor. Sanki Das Kapital'den Ne Yapmalı'ya. Bu insanlar rüzgara çabuk kapılsalar da yaşam realitesini bulmaya yine bu kitaplara borçlu kalacaklar.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..