Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Kızıl taşların diyarı

Neresi olursa olsun gidip orada öğretmenlik yapacağım dediğimde çok mu büyük konuştum acaba diye düşünmüştüm Bitlis’e atandığımı duyduğumda. Doğudaydı ama tam olarak nerdeydi? Nasıl bir yerdi? Şu var mıydı? Bu yok muydu? Diye düşüncelere dalarken;ü stelik de gözlerimden yaşlar boşalırken, o ilk baştaki kahraman öğretmen tavırlarımdan ne kadar uzaklaştığımı hissedip biraz utandığımı ve elimin tersiyle göz yaşlarımı silip elime bir harita alarak Bitlis’e uzun uzun baktığımı hatırlıyoru O anda içimde sıcacık bir gülümseme olmuştu nedensiz.Evet haritada yerini bile bilmediğim yere gidiyordum. İlk kez görüyordum buraları, büyük şehirlerin o çok kalabalık hali yoktu buralarda .Yollar o kadar yalnız o kadar ıssızdı ki…Kimsesiz gibiydi sanki.Yolculuğum süresince düşündüm , bu yalnızlığa sarılıp ona şevkat gösterebilirdim.

Gele gele geldim aslında çok gelmek istediğim yere :Ahlat’a…Hani şu islam dünyasının en parlak kentleri için söylenmiş, dünyanın sadece 3 şehrine verilen Kubbetü’l- İslam şehirlerinden biri olan yere…Van Gölü’nün kuzeyinde gölün hemen kıyısında Nemrut ve Süphan arasındaki geniş bir düzlüğe kurulmuş olan yere..Türklerin Anadolu’ya yerleştiği ilk yere…Türkiye’nin ilk açık hava müzesinin bulunduğu, topraklarının ise buram buram tarih koktuğu yere… Bu bana Milli Eğitim Bakanlığınca yapılan bir şaka mıydı yoksa?Ahlat’a adımımı attığımda burada hayatımın sonuna kadar yaşayabilirim demiştim. Olağanüstü güzelliklere sahip olan ancak bunu pek az kişinin bildiği , ancak benim gibi şans eseri oraya giden insanların görebileceği gözlerden uzak yaşayan bir kent...

Sabahları perdemi açtığımda koskocaman Van Gölü karşılardı beni.Evimin her odasından görünürdü bu her gün değişik bir maviye dönüşebilme yeteneğine sahip olan göl… Hele bu mavinin hiçbir yerde göremeyeceğiniz tonları , Ahlat’ın kızıl taşlardan yapılmış o sımsıcak , o çok şirin , o çok huzur dolu evlerinin duvarlarına yansısın, siz o zaman görün renklerin oyununu.Onu tutmak için içinizde delice bir istek duyarsınız eminim. Evimin önünde yola kadar uzanan kayısı, kiraz, elma ağaçlarının altından geçip koşarak Van Gölü’nün o sodalı suyuna dokunmak, kıyısında ufka bakarak düşünmek, aşık olmak, kitap okumak, yazı yazmak, şiir ezberlemek, bağırmak, ağlamak, hayal kurmak, umut etmek, dertleşmek…O kadar çok özlüyorum ki oraları. Ailemin bir ferdi hep orda gibi.Orası sanki benim memleketim gibi... Sanki beni çağırıyor gibi…
 
Toplam blog
: 6
: 805
Kayıt tarihi
: 31.01.08
 
 

İkizlerimin annesiyim. Aklıma ve de yüreğime gelen hakkımdaki en önemli bilgi de bu galiba. 1978 Kay..