Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '14

 
Kategori
Güncel
 

Kobane

Kobane
 

Muhammed Buazizi ismini duydunuz mu? Tunuslu bir seyyar satıcıydı. Ekmeğinin peşinden koşan borçlu bir genç. 200 dolar borçlanarak satın aldığı malları satarak yaşamını kazanmaya çalışıyordu.


Muhammed Buazizi ismini duydunuz mu?
 
Tunuslu bir seyyar satıcıydı. Ekmeğinin peşinden koşan borçlu bir genç. 200 dolar borçlanarak satın aldığı malları satarak yaşamını kazanmaya çalışıyordu.
 
İzni olmadığı için tezgahına el koydu güvenlik görevlileri. Tezgahı elinden alınan Muhammed Buazizi son bir ümitle Valilik binasına giderek Vali ile görüşmek istedi. Ancak bütün kapılar yüzüne kapandı.
 
O da kulaklarda yankılanan çığlığını yükseltti. ‘’Beni görmüyorsan ben de görünmek için kendimi yakarım’’
 
Ve, kendini ateşe verdi.
 
Adaletsizliğe, eşitsizliğe, zorbalığa, esarete vurulan zinciri kıran bir alev sarmaya başladı bütün Ortadoğu’yu...
 
Aynı dili konuşmasalar bile aynı duyguları paylaşan insanlar farklı coğrafyalardan bir araya gelerek omuz omuza verdiler.
 
Ve, Arap Baharı 2010 yılında Tunus’ta başladı.
 
Ortadoğu da ılık bir bahar esintisi başladı canlanıyor doğa,
 
Eskimiş örtüsünden kurtuluyor topraklar,
 
Tomurcuklanıyor bir bir dallar,
 
Çıngıraklarıyla ovaya açılıyor sürüler,
 
Cıvıltıları  sarıyor kuşların dört bir yanı,
 
Özgürlük geliyor Ortadoğu’ya özgürlük,
 
Adaletsizlikler bitiyor,
 
Eşitlik herkes için geliyor...
 
Dört yıl önce Tunus’ta başlayan isyanın getireceği baharın hayalleriydi bunlar,
 
Sonra kapıldı Muhammed Buazizi ‘den yükselen aleve; bir bir Arap toplumları...
 
Batı ise bu bir devrim diye manşetler atıyordu. 1848 devrimine mi, 1968 hareketine mi yoksa 1989 devrimine mi benzediğini konuşarak yanan aleve daha çok odun atıyordu.
 
Ortadoğu asırlık bir hayalin yaşatıldığı coğrafyaydı. Yanması demek hayallerin gerçekleşmesiydi. Yıkılması demek yeniden inşa edilmesiydi. Yönetenlerin devrilmesi demek yeni yöneticilerin gelmesi demekti. Seçim demek liderlik kavgasıydı ve daha çok bölünmeydi...
 
İnsanlar devrim çığlıkları atarken birileri kendi devrimini devrim diye bağıranların üzerinden gerçekleştiriyordu.
 
Ortada tek bir devrim vardı Muhammed Buazizi’nin çığlık çığlığa yanan bedeni.
 
Tarih Nisan 2012 Türkiye’deki mülteci sayısı 24.000’e ulaştı.
 
Yalın ayak gezerken minicik ayaklarının altı nasırlanan çocuklara alıştık,
 
Sokakta açım diyen insanları duymamaya başladık,
 
Mecburlar diyerek bütün ucuz işleri yaptırdık,
 
Neden mi?
 
Tarih Ekim 2015 Türkiye’deki mülteci sayısı 2 Milyon...
 
Muhammed Buazizi’nin yükselen çığlığını kullanarak Ortadoğu’yu kana bulayanlar,
 
Aslında büyük bir savaşı başlattılar.
 
Bir önceki asır gibi cephe savaşları beklemeyin,
 
Olmayacak.
 
Bu savaş her yerde devam ediyor.
 
Dört yıldır Ortadoğu’da kan durmuyor,
 
Silahlar susmuyor,
 
Canlı bombalar patlıyor,
 
Sana, bana, ona benzeyen insanlar ölüyor...
 
Ölümlere suskun kalan 21. yüzyıl insanlığını da beraberinde öldürüyor...
 
Dört yıldır Ortadoğu’da insanlar katlediliyordu,
 
Bugün katliam kapımıza Kobani’ye kadar dayandı.
 
Suruç’tan film setini çeker gibi görebiliyoruz artık yükselen dumanları,
 
Duyabiliyoruz yükselen silahların sesini...
 
Kendine Müslümanım diyenler,
 
Müslümanları katlediyorlar, bizde kameralarımızla çekiyoruz...
 
Hangi Müslümanlık?
 
Kimin Müslümanlığı?
 
Yok böyle bir Müslümanlık,
 
Olmadı olmayacakta hiçbir zaman,
 
Öldürmemeyi, yaşatmayı emreden bir dine inananlar bunu yapamazlar...
 
Dünya’daki bütün katliamlara karşı sessiz kalmak,
 
İnsan olmamaktır...
 
Değil Kobani,
 
Değil Filistin,
 
Değil Afrika,
 
Değil Çin,
 
Dini, ırkı, milleti, dili ne olursa olsun yaşamalı insan,
 
Bize bunu emrediyor yaratan...
 
Muhammed Buazizi’nin yükselen çığlığını kullananlar bugün bu savaşı bir başka coğrafyaya doğru taşıyorlar;
 
Alev Ortadoğu’dan Türkiye’ye doğru yaklaşıyor.
 
Ve, buraları yakıp yıkmak oradaki savaşı durdurmayacak,
 
Tam aksine bu savaşı içimize taşıyacak...
 
Zaten her gün daha çok birbirini ötekileştiren,
 
Birbirinden nefret eden bir toplum olmaya doğru gidiyoruz,
 
Kendimizin dışında hiç kimseye tahammül etmiyoruz...
 
Bir de bu savaş sıçrarsa memlekete birbirimizi ötekileştireceğimiz,
 
Birbirimizden nefret edebileceğimiz bir çatı dahi bulamayacak korkunç günler kapıda...
 
Uzak gibi görünse de öyle...
 
Arap Baharı’nın başladığı zamanları hatırlayın; Suriye’de ne vardı sahi. Halep’e, Şam’a en çok tur düzenleyen ülkeydik, ikili ilişkilerimizin zirve yaptığı bir yerdi Suriye...
 
Peki ya şimdi?
 
2011’den bu yana bilinen 200 bin kişi öldü.
 
Bugün Türkiye’yi yangın yerine çevirmek,
 
Ne Kobani’deki,
 
Ne de bir başka yerdeki yangını söndürmez,
 
Sadece oradaki yangını bize sıçratır...
 
200 bin kişinin ölmediği bir Türkiye için ‘’Ben, bu oyunda yokum.’’
 
Küresel Vicdan sahibi olan herkesin yapması gereken, dili, dini, ırkı ne olursa olsun tüm ölümlerin karşısında vicdanının sesini yükseltmek...
 
Daha şimdiden bilançomuz korkunç.
 
OHAL dönemlerini anımsatan sokağa çıkma yasakları,
 
Kendi devletiyle çatışan insanlar,
 
Her yeri yakıp yıkanlar,
 
Ve, 3 korkunç ölüm...
 
Şiddete şiddetle karşılık verenler içinde,
 
Şiddete başvuranlar içinde başka Türkiye yok...
 
Toplam blog
: 9
: 175
Kayıt tarihi
: 08.04.13
 
 

Hemen Kitap'tan çıkan İnsan Yaşamına Dokunmak Kitabı Yazarı 1. Baskı 10.000 Sivil Toplum ..