Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Kolay maç kazanma becerisi/taktiği nedir?

Kolay maç kazanma becerisi/taktiği nedir?
 

Takım oyunlarında başarıya ve sonuca gitmenin bireysele göre oldukça zor olduğu bir gerçektir.

Satranç bu anlamda örneklendirilmesi en kolay spordur. Satranç oynayanlar iyi bilirler, eğer rakipler arasında denge farkı varsa, oyunun hemen başında yapılan açılışla 12 - 13 hamle sonrasında netice ortaya çıkar ve ciddi bir hata yapılmadığı taktirde de oyunu kazanması gereken taraf herhangi bir tesadüfe yer bırakmayacak şekilde masadan 1-0 yaparak kalkar.

Teniste de çok temel peş peşe yapılan vuruşlar vardır ve puan getirir.

Takım sporu dediğimiz basketbol ve futbolda ise sonuca gitmek için başka şeyler yapmak gerekir. Aslında temelde mantık aynıdır; ancak oyun kurgusu farklılıklar içerebilir. Bunu yapacak kişi takımın teknik patronudur.

Bu hafta özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Avrupa Kupası maçlarında bunu düşündüm. Rakiplerimizin ikisi de dengimiz değildi. Kadro olarak kat kat üstün olmamamıza karşın çok zorlandık. Galatasaray puan kaybetti. Oysa daha ikinci maçta bir üstü turu garantileyebilir, kalan maçlarında rotasyon hamleleri yapabilirdi.

Çantada keklik gözüken bu iki rakip neredeyse kök söktürdü.

Oysa büyük takımlar böyle zayıf rakiplere karşı satrançtaki gibi hamleler yapıp maçın istediği bölümünde sonuca gidebiliyor.

Örnek mi?

Beşiktaş - Manchester United maçını gözlerinizin önünde getirin. İngiliz ekibi as takımı ile sahaya çıkmadı. Maçın büyük bir bölümünde Beşiktaş'ın oynamasına izin verdi. Hatta hepimiz acaba bir galibiyet alabilir miyiz diye aklımızdan geçirirken, iki değişiklik, beş dakikalık o ana kadar Beşiktaş'ın alışık olmadığı taktiksel bir baskı ve gol.

Şimdi bütün spor yazarları Fenerbahçe'nin Sheriff maçında çok kötü oynadığını söylüyor. Ben maçın özetlerini izledim. Son on beş dakikalık dilimde çok ciddi boşluklar vermesine karşın, Fenerbahçe'nin sonuca yönelik oynadığını hemen ayırt edebiliyoruz. Zaten o son çeyrekte futbolcuların profesyonellik dışı rahatlıkları da bunun bir göstergesi gibiydi. Şimdi maçın o dakikalarında takım savunmasının daha dikkatli olduğunu ve pozsiyon vermediğini hayal edin. Buna gücü yok mu takımın? Rahatlıkla var. Fenerbahçe ligin en az pozisyon veren ve gol yiyen ekibidir. Fenerbahçe rakibini uyutup az eforla sonuca gitmiş bir takım görüntüsü ile 3 puanı almış olacaktı. Sonuç değişmedi ama Sheriff'in baskısı sanki Fenerbahçe'nin bedavadan kazandığı bir maç izlenimi doğurdu.

Galatasaray, Fenerbahçe'ye göre çok daha tempolu, dinamik ve atak üstünlüğü ile oynadı. Sürekli bastı, gitti, geldi, oyuncular alan ve pozisyon değiştirdi vs. Galatasaray bu kadar şey yapmasına karşın sonuca gidemedi. Hatta ilk yarı sayılmayan golü ve son beş dakika içinde girdiği iki pozisyon dışında ceza sahası içinde bile görünmedi. Eskişehirspor maçının bir tekrarı ve taraftar için kabus gibiydi.

İkinci yarı Galatasaray'ın bulduğu gol bu yazının içinde söylemeye çalıştığım düşüncenin bire bir örneğidir. Galatasaray atak üstünlüğü rakipteyken kaptığı bir topla Baros'a boş koşu yaptırıp çok basit bir gol bulmuştur. Fenerbahçe'nin Antalya'da attığı gibi.

Burada söylemek istediğim şey; ailece defansa çekilip ileriye atılacak toplarla gol bulalım, demek değil kuşkusuz. Hatta her maçta böyle bir taktikle oynamak ki Tigana böyle oynatıyordu Beşiktaş'ı, büyük takıma yakışan bir özellik değildir.

Temelde yatan şey şu; kazanmasını bilmek ve sonuca gitmek!

Bunun için kuşkusuz çok iyi bir takım disiplini ve organizasyonu ile taktik teknik yönetim becerisi gerekiyor.

Bence büyük takımlarla, diğerlerini birbirinden ayıran en önemli meziyetlerden bir tanesi bu...

Ferguson'u izlerken onun rahatlığından, yüz ifadesinden, duruşundan ne istediğini, ne zaman sonuca gideceğini bilen bir teknik adam görüyorum.

Sheriff ve Sturm Graz bize rakip olacak takımlar değildi. Takımlarımız böylesi maçlarda kolay sonuca gidebilmeyi öğrenip, aktif dinlenme ile farklı taktiksel deneyler yapabilmeliydiler.

Galatasaray ikinci yarı rakip ceza sahası etrafında kazandığı duran topları ve korner atışlarını çok çabuk ve acele ile kullandı. Bu Galatasaray'ın sezon başından beri oynadığı ve uyguladığı taktiğe tamamen aykırıydı. Fenerbahçe son beş-altı sezondur duran top üstünlüğü ile özellikle güçlü takımlara gol atıyor.

"Futbolda duran top çok önemli bir taktiksel hamle üstünlüğüdür."

Hızlı oynama düşüncesi büyük takıma yakışan bir şey olmadığı gibi karamboldan gol bulma, rakibi hazırlıksız yakalama gibi daha çok küçük takımların düşüncesi olabilir.

Çünkü küçük takım yerleşmemiş güçlü takım savunmasını ancak bu şekilde aşabileceğini bilir. Bir çeşit gerilla saldırısıdır.

Geçen sene Beşiktaş'ın son maçlarda attığı gollere bakın. Çok basittir. Üstelik rakibin yüklendiği dakikalara denk gelir ki; Beşiktaş bu sayede Fenerbahçe'nin elinden Türkiye Kupası'nı çekip almıştır. Taktiksel, sonuca gitme düşüncesi olarak doğrudur.

Beşiktaş şimdi daha ciddi bir taktiksel kurgu içine girmek istiyor. Ama beceremiyor. Beşiktaş'ın geçen sene ile bu sene arasındaki temel farklarından bir tanesi de budur.

Mustafa Denizli ile Ferguson arasındaki fark da budur. Denizli tek maçlık, tek sezonluk, taktik adamıdır. Ferguson ise çok daha geniş zamana yayılmış ve sürekliliği olan bir taktik uzmanıdır.

Denizli, Ferguson ile kader maçına çıkmış olsa belki de Beşiktaş, Manchester'ı burada yenebilirdi de. Çünkü Denizli'deki potansiyel bu.

Çok acı gelebilir ama söylediğimiz kurgu içinde Mustafa Denizli bir Süper Lig takımı çalıştıracak teknik adam değildir.

Takımlarımızı Avrupa sahalarında bu üst düzey takım olma yaratıcılığına çıktığını ne zaman göreceğiz, merak içindeyim.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..