Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

Komplo teorileri

Komplo teorileri
 

"11 Eylül ise tam tersine tüm dünyada küresel sermayenin tasfiyesi için yapıldı! Her ikisini de yapan ABD’ydi!”


Komplo teorisi mi dersiniz? Gerçeklerin su üzerine çıkmaya başladığına mı inanırsınız? Karar sizin. Ben size düşündüklerimi anlatayım, gerisi sizin bileceğiniz iş.

11 Eylül olaylarının olduğu günü dün gibi hatırlıyorum. Marmaris’teydik. Yoğun sezondan yorulmuş, dükkanı yardımcımıza emanet ederek köpeğimiz Baküs’ü de yanımıza alıp Turgut köy sahiline gitmiştik. Gün boyu yüzüp eğlenmiş, dönüş yolunda Bayır köy de çay içmek için durmuştuk. Çay bahçesindeki televizyonda gökdelenlere çarpan uçaklar vardı. Bir film oynuyor sandık önce. Sonra aklımız karıştı. Oradakilere de sorduk. Onlar da olan bitenin gerçek olup olmadığından pek emin değildi. Eve gidip yabancı kanalları açınca facianın farkına varmıştık. Ama o ilk anda bile aklıma garip şeyler gelmişti. Daha sonra internet ortamında da sayısız komplo teorisi üretildi bu konuda.

Şimdi de Türkiye’nin kendi örgütü tarafından deşifre edilen istihbaratçısı, iktisat profesörü, yazar ve istihbarat analisti Prof. Dr. Mahir Kanak’ın sözleri tekrar gündemde. Kaynak, Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı'ya verdiği röportajda 11 Eylül saldırısı ve 12 Eylül askeri darbesi ile ilgili oldukça çarpıcı açıklamalar yaptı.

Prof. Dr. Mahir Kaynak şöyle diyor özetle; “Türkiye’de 12 Eylül darbesinin neden yapıldığını hemen herkes biliyordu, Kenan Evren hariç! Amerikalılar Türkiye’de Demirel’i devirdiler, darbe gerçekleşti ve böylece Özal’la küresel sermayenin kapıları sonuna kadar açılmış oldu... 11 Eylül ise tam tersine tüm dünyada küresel sermayenin tasfiyesi için yapıldı! Her ikisini de yapan ABD’ydi!” diyor açıklamasında.

Kaynak bu söylediklerine benzer bir açıklamayı çok önce katıldığı bir televizyon programında da yapmıştı. O konuda da şunları Söylemiş Şenocaklı’ya; “Suç teşkil eden bir olayda maddi delillere dayanmadan kimse itham edilemez. Bu nedenle sözlerim komplo teorisi olarak algılanmıştı o zaman. Ben kriminal bir soruşturma yapmıyordum, olayı siyasi sebep ve sonuçları açısından iki aşamada inceliyordum. Evvela şu sorulara cevap aradım: Terör yapmayı amaçlayan ve bunu gerçekleştiren bir grup, dünyanın en güçlü ülkesi sayılan ABD’nin güvenlik ve istihbarat engellerini nasıl aşmış ve çok karmaşık bir eylemi gerçekleştirebilmişti? Çünkü amatör kişiler böylesine sofistike, karmaşık bir eylemi planlayamazlar. Mutlaka içeriden birilerinden yardım görmeleri lazım. Dört ayrı uçak kaçırılmıştı. Dört ayrı uçakla yapılan bu eylemlerin hepsinin başarılı olması da ihtimaller hesabına pek uygun değildi. Sonra uçaklardaki yolcuların hepsi de kaderlerine razı mı olmuşlardı? Niye teröristlerle mücadele etmemişlerdi? Bir boğuşma olabilirdi. En azından uçaklardan birinde... Ama hiçbirinde olmadı. Eğer yolcular ya da mürettebat mücadele etseydi, uçak yolunu şaşırabilirdi, düşebilirdi... Aslında bütün bunların dışında olayı önce siyasi olarak analiz ettim. Onun dışında elimde hiçbir somut bilgi yoktu. Ve dedim ki, “Bu eylemin böyle olması mümkün değil!” Daha sonra bu fikrimin haklılığını ortaya koyan bir sürü belge çıktı ortaya.”

Daha sonra da 12 Eylül darbesinin ABD tarafından organize edildiğini söylüyor ve şöyle diyor; “Biz de geçmişte bir sürü çelişkiyi yaşadık. Dedik ki, “Demirel Amerika tarafından getirilmiştir. Morrison Süleyman’dır!” Biliyorsunuz, Morrison Knudsen mühendislik firmasında çalıştığı için, Demirel’i eleştiren çevreler 60’lı yıllarda kendisinden bu sıfatla bahsediyordu... Ama sonra ne oldu? 1970’li yıllarda CIA’in Türkiye şefi Paul Henze, 12 Eylül darbesini Başkan Jimmy Carter’a “Bizim çocuklar başardı!” diye haber verdi. Kastettiği çocuklar darbeyi yapan generallerdi. Yani Amerikalılar Demirel’i devirdiler! Amerika, Amerika’yı mı devirdi diyeceğiz şimdi? Aslında bunlar çok tutarlı politikalardır. Ne oldu? Demirel’in yerine Özal geldi. Çünkü 12 Eylül darbesinin asıl amacı Özal gibi birini getirmekti. Özal, Türkiye’yi dünyaya açtı. Dünyayla ekonomik olarak bütünleştik, değil mi? Yani küresel sermaye Türkiye’ye ilk adımını o zaman attı.”

Öte yandan, aynı şeylerden Alman ve İngiliz televizyonları da söz ediyor.

Yazarınız da 2003 yılında sıcak bölgedeydi. Orada savaşın iç yüzünü gördüm. Bu söylenenlere inanmamı kolaylaştıracak şeyler yaşadım.

Şimdilik şunu söyleyeyim, Mahir Kaynak’a inanmıyorum dersem yalan söylemiş olurum.

 
Toplam blog
: 61
: 585
Kayıt tarihi
: 09.10.09
 
 

Haziran'mış, yıl 1963 Bursa'da doğmuşum. İlk ve orta öğrenimimi Bursa'da tamamlayıp, İngiliz Filo..