- Kategori
- Gündelik Yaşam
Köprünün altı
Küçük yaşlarımdan beri okumayı çok severim. İlkokula başlamadan çok önce okumaya başladığımı söyler annem. Oku, oku tabii ki bunun bir de çıktısı olması gerekiyor. Ya çok anlatmanız gerekiyor ya da yazmanız. Subaylık yaptığım dönemde bu anlatma ihtiyacı bir şekilde eğitim verme, ders anlatma şeklinde tatmin oluyordu. Emekli olduktan sonra bu açlığı gidermenin yolunu blog yazmakta gördüm ve yazmaya başladım.
Bir süre sonra profesyonel bir işe girdim ve neredeyse günümün çok büyük bir bölümünü işgal ediyordu bu iş. Ne yazı yazmaya, ne kendi hobilerime ayıracak zaman bulamıyordum. İşte bu nedenle 3 yıldır yazamıyorum bloglarımı. Geçtiğimiz Aralık ayında bu işimden ayrıldım. Şimdi daha sakin bir ortamda çalışıyorum. İçimdeki volkan da kıpırdanmaya başladı. En son kıvılcım ise çok sevdiğim bir dostumun blog yazılarını okuyunca yandı. Tekrar yazmaya başlamak için inanılmaz bir istek duydum ve karşınızdayım.
Yazının başlığı neden “Köprünün altı “ diyorsunuz değil mi? Yazmaktan uzak kaldığım bunca zamanda köprünün altından çok sular geçti de ondan tabii ki. Dünyada, ülkede birçok değişim yaşandı, seçimler oldu, depremler, doğal afetler… Benim yaşamımda da önemli değişiklikler oldu. En önemlisi de “ Bir Günlüğüne Ankara’daydım “ yazımda bahsettiğim lisede okuyan ve Ankara’da üniversite okumak isteyen oğlum bugün Hacettepe’de üçüncü sınıfta artık. Bu dönemde bana en ağır gelen şey oğlumdan uzakta olmak ve onun bitmeyen özlemi.
Bunun dışında iş değişikliği, biraz daha yaşlanmış olmak gibi küçük ayrıntıları önemsemiyorum bile. Bence hayatımda çok pozitif değişimler oldu. Arada geçen olayları, yaşanmışlıkları bundan sonraki yazılarımda anlatırım inşallah. Tekrar yazmaya başladığım için mutluyum. Tüm Milliyet Blog ailesine Tekrar Merhaba…