Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '08

 
Kategori
Tarih
 

Korkak Abdul!

Korkak Abdul!
 

Çanakkale savaşlarına katılmış askerler içinde özellikle Anzaklara, Türklerin korkunçluğu, ilkelliği, korkaklığı yönünde pis bir İngiliz propagandası yürütülmüştür. Bu psikolojik savaş malzemelerinin etkisiyle savaşa tutuşan düşman askerleri, kıyılarda öylesine bir Türk direnişiyle karşılaşırlar ki, müthiş hayal kırıklığına uğrarlar. Sanıyorlardı ki, ilk yüklenişte Türkler tabanları yağlayıp siperlerini terk ederek kaçacaklardı.

“N’olacak korkak Abdul işte!”

Ancak öyle olmadı. Ordu komutanı Liman von Sanders’in bilerek ya da bilmeyerek yanlış savaş planına rağmen kıyılardaki bir avuç Türk savaşçısı kendilerinden yüzlerce kat daha güçlü düşmana rağmen öyle bir direndiler ki, düşmanın feleği şaştı.

Örneğin, bir bölük iri yarı, güçlü kuvvetli, korkutucu görünüşlü, insan azmanı Anzak süngü takarak siperlerinden fırlayıp taarruza geçtiklerinde, karşıdaki siperlerde yatan Türk askerlerinin kesinlikle tabanları yağlayacakları inancı içinde kendilerinden emin ileri atılıyorlardı.

Ama o da ne?

Siperlerden öne fırlayan Türkler de süngü takmış, çelimsiz bedenleriyle insan azmanı kendilerine karşı dövüşmeye hazırlanmazlar mı?

Aman Allah’ım, olacak şey değildi bu Anzaklar için?

Bu Türkler hiç de anlatıldığı gibi değiller? İnsanüstü esatir kahramanlarına benzemeye başlarlar bir süre sonra. Bu atakta süngü süngüye dövüşmeye tutuşulunca bütün eşitsizlikler, teknik ve bedensel üstünlükler ortadan kalkıveriyor. Tamamen yüreğe dayanıyordu. Nitekim Anzakların yürekleri daha fazla dayanamayınca yüzgeri siperlerine kapağı zor atıyordu.

Seddülbahir’de kara savaşlarının başlamasının ikinci gecesinde savaş olmayacak, herkes siperlere çakılı kalacaktı. Parmaklar tetiklerde, sinirler gergin, herkes öfkeli bekleşeceklerdi.

19. TÜMEN ve komutanı Mustafa Kemal tedirgin, kaygılı, geriden takviye gelmemesinden dolayı telaşlıydı.

Gecenin sessizliğini böceklerin derin ötüşleriyle karşılıklı siperler arasındaki dalgalı araziye yayılmış kalmış yaralıların iniltileri, bağırıp çağırmaları, imdat isteyişleri, yardım dilenişleri, küfürlü haykırışları bozmaktaydı. Hiçbir taraf ölüleri boşverin yaralılarını bile toplayamıyordu. En küçük kıpırtının üzerine yüzlerce tüfek birden cayırtıyı koparıyordu. Yaralıların iniltileri ve yalvarışlı bağırtıları da yürekleri dağlıyor, dayanılmaz boyutlara tırmanıyordu. Türk siperlerine yakın bir yerde bir Anzak subayı yaralı serilip kalmış, acılar içinde kıvranırken çıkardığı iniltisi ve yalvarışlı haykırışları sadece Anzakları değil Türklerin de yüreğini dağlıyordu. Ama kimsenin yapabileceği bir şey yoktu. Siperlerden gövdeni göstermen bile mermiyi yemen için yeterliydi.

Ancak Türk siperlerinden birdenbire beyaz bir bez parçası sallanmaya başladı. Anzaklar dikkat kesildi. Daha çok da şaşırmışlardı. N’oluyordu? Türkler şimdi durup dururken teslim mi olacaklardı? Biraz sonra beyaz bez sallayan asker siperden öne doğru çıkıverdi. Silahsız olduğunu göstermek için öne doğru ilerledi elleri havada. Anzaklar merakla beklemeye ve ilgiyle, heyecanla izlemeye başladılar. Siperinden silahsız çıkan Türk az ilerideki Anzak subayına doğru ilerledi. Topraktan kaldırıp kucağına aldı. O esnada bütün Anzak silahları Türk askerine doğrultulmuştu. Parmaklar tetikte bekliyorlardı. Eğer Türk askeri subayı kendi siperine götürmeye kalkışsaydı bütün silahlar birden patlayacaktı. Ana Türk askeri yavaş adımlarla Anzak siperlerine yöneldi. Ortalıktan çıt çıkmıyordu. Herkes soluğunu tutmuş sonucu bekliyordu. Türk yavaş yavaş siperlerine kadar gelip kenara yaralı subayı yavaşça bırakarak gene telaşsız, emin adımlarla geri dönüp uzaklaşmıştı. Anzaklar heyecandan dilleri tutulmuştu. Türk’e saygılarından solukları kesilmişti.

Subayı yavaşça sipere aldılar.

Günlerce düşman saflarında bu olay konuşuldu, dilden dile dolaştı. Anzaklar arasında İngiliz propagandasının etkisi, İngiliz psikolojik savaşının hâkimiyeti kırılmaya başladı. Anzakların “korkak Abdul!” bakış açısı değişmeye başladı. Artık Anzaklar Türklere saygı duyuyorlardı.

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..