Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Korku Çağı

Korku Çağı
 

Karikatür: Mehmet Tevlim


          Çağımıza sosyologlar, bilgi çağı, sanayi ötesi çağ, postmodern çağ, hız çağı, iletişim Çağı dedikleri gibi risk çağı ve “korku çağı” diyenler de var. Ben de çağımızın “ Korku Çağı” olduğunu düşünüyorum.

Tarihin, çizgisel bir doğrultuda mı yoksa döngüsel bir zaman anlayışında mı ilerlediği dün olduğu gibi bugün de tartışılıyor… Bu konuyu biraz daha açarsak; kimi düşünürlere veya anlayışlara göre tarih belirli bir amaca doğru ilerleyen ve bir daha tekrarı gerçekleşmeyecek bir süreçtir. (Tarih tekerrür değil diyen görüş.) Kimi düşünürlere göre ise tarih belirli dönemler halinde devinip duran döngüsel bir süreçtir. Yani tarih tekerrürden ibarettir diyenler bu görüşü paylaşıyorlar…

Ortaçağ’a damgasını vurmuş Kilise Babalarının piri, felsefeci, din adamı Agustinus göre tarih döngüsel değil, çizgiseldir… Bu görüş; Batı tarih anlayışının ve felsefesinin temelini oluşturur… Hegel de, “Tarih bize ondan bir şey öğrenmediğimizi öğretir” görüşü de bir ölçüde bu anlayışla örtüşüyor…

Bizde de; M. Akif Ersoy’un “Tarih tekerrürden ibarettir” diyenlere karşı: 
"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Akif’in bu sözü, tarihin çizgisel bir süreçte ilerlediğini ama geçmişten de dersler çıkartılması gerektiğini belirten pratik, anlamlı ve tarihin önemini belirten bir sözdür.

Bildiğiniz gibi Rönesans “yeniden doğuş” demektir. Nedir bu yeniden doğuş derseniz, bu Ortaçağ öncesindeki Antik Yunan Uygarlığına dönüş demektir… Sanki burada da tarih, döngüsel zaman anlayışına uyuyor gibi…

     Her neyse konumuz tam da bu değildi. Tüm bunların ışığında günümüzü, daha doğrusu “korku çağını” değerlendirmeye çalışalım…

İnsanlık âlemi, artık teknolojinin yarattıklarından korkmaya başlamıştır… Teknolojik gelişmelerin sonuçları,  insanlık âleminde ne gibi sonuçları yarattığı veya yaratacağı konusunda önemli kuşku, kaygı ve korkular vardır…

Sanayi üretimlerine artık insanlar temkinli yaklaşmaktadır. Sanayinin yol açtığı zararları görmektedir. Kendi yaşadığı çevrede çevreyi kirleten, ekolojik yapıyı bozan fabrikalara tepki göstererek, yönetimleri uyarmaktadırlar… Sanayisi gelişmiş ülkeler bu tepkiler karşısında, temiz sanayilerini kendi ülkelerinde kalmasını sağlarken, tehlikeli ve çevreyi kirleten sanayilerini ise bu sanayilerin kendi ülkesine kurulmasını isteyen yoksul ülkelere kurmaktadırlar…

Gerçekte ekolojik yapıyı bozarak insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen bu tür yapılar sadece o ülkeye zarar vermemekte tüm Dünyayı etkilemektedir… Çernobil reaktör kazası ve Japonya Fukuşima Nükleer Santrali sadece bu ülkelere değil, tüm Dünyaya kalıcı etkileriyle birlikte zarar vermiştir… Küresel nükleer savaşın gerçekte galibi yoktur.  Bu anlamda bu tür korkularımız da küreselleşmiştir.

Terör olayları da sadece o ülkeyi değil, tüm Dünyayı ilgilendirir ve korkutur olmuştur. Amerika, Fransa, Türkiye ve Belçika’daki patlamalı terör eylemleri buna örnektir…

Gıda üretim zincirleri insanları da birbirine bağlamaktadır. Yiyeceklerimizin anatomik yapısının bozulması, hormonlu gıda üretimi tüm insanlığı etkilemektedir…

İklim değişimleri, asit yağmurları, kuraklık, suların kirlenmesi küresel anlamda tüm insanlığı etkilemektedir. Korkularımız ve kaygılarımız da küreselleşmektedir…

İnsanoğlunun sınıf bilinci yerini bir ölçüde korku bilinci almıştır.  Açlığın yerini korku, kolektifleşmenin yerini bireyselleşme, kıtlığın giderilmesi korkunun giderilmesine, kıt kaynakların dağıtımı kötülerin dağıtımına dönüşmüştür…

Tehlikelere, korkulara yönelik toplumsal algılar farklılık gösterebilmektedir. Bazı toplumlar, zehirli gıdaları kendileri için bir tehdit olarak görürken, bazı toplumlar bunu tehlike olarak algılamadıkları gibi bu konuyu gündeme getirenleri bir tehdit olarak görmektedirler…

Bilişim çağı veya internet çağı da denilen bu dönemde bilgi kirlenmeleri nedeniyle doğru bilgiye ulaşmanın o kadar da kolay olmadığını, özel hayatın mahremiyet alanlarına girilmesi,  özellikle devletin kişilerin mahremiyet alanlarına bu kanallarla sınırsız olarak girmesi de insanları korkutmaktadır…

     Her toplumun küresel- evrensel- anlamda korkuları olduğu gibi kendilerine özgü korkularının olduğunu da kabul etmek gerekiyor…

Teknolojik gelişmelerin insanlığı nereye götüreceği konusunda bir tedirginlik ve korku vardır. Bu belirsizlik insanlarda güven duygusunu da etkilemektedir.  Bu durum korku ve kaygılarla birleşerek insanın psikolojisini etkilemektedir. Günümüzün insanları, kapatılmışlık, kopukluk, temassızlık, her şeyin bulanık olması hissi, ilgi azalması, her şeyi boş ve anlamsız görme gibi ruhsal durumlarla kaşı karşıyadır… Bu yönüyle korku çağının en önemli mesleği psikologlar ve psikiyatrlardır…

     Kısacası günümüz insanı, çeşitli risklerle korkularla yaşarken, ne yapacağını, nasıl davranacağını hatta ne yiyeceğini bile bilemez.  Kendisini sürekli bir tehdidin içinde hisseder ve sürekli bir korku yaşar… İyi bir ana-baba olamama korkusu, çocuğunu nasıl besleyeceğini bilememe korkusu, yöneticilerin yönetmekten korkması, iş bulamama, iş sahibi olamama korkusu, sınavlar korkusu, başarısızlık korkusu, kendisini güvende hissetmeme korkusu gibi binlerce korkunun içinde yaşıyoruz. Bu korkular da haliyle günümüzün insanının ruhsal yapısını bozmaktadır…

Korkular içinde yüzmekteyiz ve  çağımızın adı bana göre de “Korku Çağı”dır. Korkularımızla başa çıkmanın da o kadar kolay olmadığını, korkularımız kendi iç dünyamızdan kaynaklandığı gibi dış kaynaklıda olabilmektedir.  İnsanoğlu kendinden korkmaktadır, Dünyadan korkmaktadır… Evrensel bir korku denizinde yüzmektedir ve kendisini de hep yalnız hissetmektedir…

İstemesen de

Alıp götürüyor düşlerin seni…

Korkunun girdaplarına…

Çağımız korku çağı…

Ne yediğimiz ne de içtiğimiz belli…

Zehir kusuyor bilim, insanlık adına…

Her şey dönüşürken paraya…

Okunmuyor insanın esamisi…

Akif’in medeniyet dediği canavar

Ölüm kusuyor insanlığın üzerine…

İstemesen de

Alıp götürüyor düşlerin seni

Korku çağına…

 

Erdoğan Şahin   

 

 

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..