Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Korkularım...

Küçüktüm, korkularım vardı beni aşan, geceleri kabusum olan.

Peşimden beni takip eden adımlar vardı. Büyümekti tek isteğim korkularımdan kaçmak için.

Büyüdüm, büyüdükçe çoğaldı korkularım.

Yaz tatillerinde gittiğimiz köyümüzdeki yaşlıların eski çeyiz sandıklarının kokuları kovalardı beni bazen.

Naftalin ve çürümüş tahta kokuları süsledi çocukluk rüyalarımı.

Güzellikleri sevmeyi öğrendik, çirkinlikler ise korkularımız oldu.

Güzel olanlarla yaşamayı hedefledik, çirkinler karşımıza çıkınca yıkım oldu.

Alıştırılmadık ki hayatın sürprizlerine. Çocukluğumuz da, iyi bir eş olmayı örnek aldık annelerimizden, ninelerimizden. Kimse bize sormadı.

Ergenliğimiz de, aşklarımız için rekabet etmeyi öğrendik.

Diş telleriyle konuşmayı başaramaz iken, aşk şiirleri ezberledik.

Annelerimiz çamaşır yıkar iken izleyip, onların öğütlerini dinledik.

Temiz çamaşırlar yıkamayı hedefledik.

Her yeni yılda yeni ümitler yeşerttik. Noel baba masallarıyla huzur bulduk küçük dünyamızda. Her şey masaldı her şey pembe. Ama korkularımız hep vardı. Bazen kaçıp kurtulmak istedik her şeyden herkesten. İntiharı, ölmeyi kaçımız hiç düşünmedi ki.

Çaresiz anlarımızda hep tanrıya dua etmedik mi.

Mutlu anlarımız da, çoğu zaman aklımızda bile olmayan tanrıya.

Güzellikleri o kadar sindirmiştik ki yüreğimize, yüzümüzde çıkan bir sivilce bile yıkar oldu moralimizi. Hep bahane değil miydi sigaraya başlamak için ilk ayrılıklar veya acı kayıplar, bazen de sözüm ona arkadaşlar. Aklımıza gelenleri kaçımız söyleyebildi gerektiği an karşısındakine. Korkularımız, kaçımızın ahı yoktur ki içinde. Keşkelerimiz aldığımız nefeslerin sayısını geçer oldu.
Hepimiz istedik okuduğumuz kitaplardaki kahramanlar olmayı, bütünletik her sayfada her satırda yaşantımızın parçası kişiliğimizin kaynağı oldular belki.
İçimize gömdüğümüz sevdalarımız oldu, ardından ağladığımız.

Bir daha asla olmasın dediğimiz sevdalarımız, her başlayışta korkuyla perçinlediğimiz.

Başını ve sonunu her zaman bildiğimiz korkularımız. Yasak sevdalara kapıldık istemeden sürüklendik derinliklerine, sakladık içimizde. Adam mı evliydi kadın mı. Bize demişlerdi ki evliler sevemez.

İlk heyecanla bastırdık içimizde aşkı sevemezdik sevmemeliydik evlenince korktuk ya seversek? Yaşımız ilerledi, yaşadık tüm korkuları sevdaları yalanları. Ama bitmedi ki, ya ölüm korkusu hangi yiğidin yüreğinde yok ki? Bunca mücadele, bunca hedef, bunca heves, bunca isyan karışık oyunlar, çelişkiler boşuna mıydı?

Şanslıysan bir eser bırakırsın senden sonra ama, kaç kuşak seni hatırlar. Şansın daha da fazlaysa, tarihe kazırsın adını özel günlerde anılırsın ama, ne fayda. Sen korkularına yenik düştüğün anda ölüm peşindeydi her yerde saçının her beyaz telinde. Yaşlılık korkusu, hastalıklar, cinselliğimizi bile perçinlemedik mi korkularımıza yenik düşüp. Neydi faydası şu kısacık dünyada. Bize böyle öğrettiler, ama onların suçumuydu ki? Bize öğretenlere de böyle öğretmişlerdi. Hep korkularla yaşamayı, kelle koltukta gezip anlamları yitirmeyi.

Küçük bir çocuktum hatırlıyorum da, korkularım naftalin kokusundaydı renkleri ise çürümüş tahta.. Küçücüktüm, büyüdüm ama hala KORKUYORUM...

 
Toplam blog
: 18
: 280
Kayıt tarihi
: 07.05.09
 
 

Kedileri, bisküvili pastayı, pazar günlerini uyuyarak geçirmeyi çok severim. Yeni ayakkabı kokusu..