Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '06

 
Kategori
Arkeoloji
 

Krallar ve lanetler

Krallar ve lanetler
 

Milattan iki bin yıl önce Anadolu’da küçük beylikler vardı. Başlarında “bey” yada “prens” olarak tabir edilebilecek yöneticilerin olduğu bu beylikler kendi başlarına bir yönetim birimi oluşturuyorlardı. Günün birinde Anitta isminde bir adam kendi kenti Kuşşara’dan yola çıkarak dağınık durumdaki bu beylikleri tek tek ele geçirmeye ve Anadolu’daki ilk merkezi krallığın temellerini atmaya başladı: Anitta’dan yaklaşık yüz yıl sonra başka bir kral tarafından kurulacak bu krallığın adı “Hitit Krallığı” olacaktı.

Hitit tabletleri içinde “Kuşşaralı Anitta’nın” ve faaliyetlerinin anlatıldığı bir takım metinlerin varlığı eskiden beri biliniyordu. Bu metinlere göre Anitta, Orta Anadolu’daki Kızılırmak yayı içinde yer alan birçok beyliği ele geçirmiş ve bunları kendi yönetimi altında birleştirmişti. Daha sonra o dönemin son derece önemli bir yerleşim birimi olan ve içinde bir Assur ticaret merkezini (karum) barındıran Kaneş, Hititçe adıyla ise Neşa kentini alarak burayı başkenti yapmıştı.

Bu faaliyetleri sadece Hattuşa’daki Anitta metninden takip edilebilen Anitta’nın gerçekten yaşamış bir kişi mi, yoksa efsanevi bir kişilik mi olduğu uzun yıllar tartışma konusu oldu ancak Kayseri ili sınırları içinde yer alan Kaneş’teki saray yapısında ortaya çıkan bir arkeolojik buluntu Anitta’nın mitolojik bir kişilik olmayıp tarihsel bir kişilik olduğunu kanıtladı. Söz konusu arkeolojik kanıt; bronzdan yapılmış bir hançerdi ve üzerinde çivi yazısıyla “Kral Anitta’nın Sarayı” ibaresi yer alıyordu. Orta Anadolu’daki beylikleri merkezi yapı içinde birleştirmeyi ilk kez deneyen kişi olan Anitta’yı sonraki Hitit krallarının ataları olarak benimsediklerini Hattuşa’da ele geçen Hitit tabletlerinden anlıyoruz.

Milattan önce 1750 civarında yaşadığı anlaşılan Anitta, sadece bu faaliyetleri ile değil laneti ile de meşhurdur: Hititlerden önce Hatti halkının yaşadığı bir beylik olan Hattuş, Anitta’ya teslim olmakta direnince Anitta burayı bir gece baskınıyla ele geçirmiş ve kenti lanetleyerek “bir daha kim bu kente yerleşirse lanetlensin” demiştir. Ancak Anitta’nın bu lanetine kendi torunları fazla kulak asmamış olsa gerek ki, ondan yüz yıl sonra yaşamış olan Labarna ismindeki bir Hititli, Hattuş ya da Hititçe ismiyle Hattuşa kentini iskan etmiş ve üstüne üstlük burayı yeni kurduğu Hitit Krallığının başkenti yapmıştır. Hititli Labarna, bununla da kalmayarak ismini Hattuşalı anlamına gelen Hattuşili olarak değiştirmiştir. İşte bizim I. Hattuşili dediğimiz bu kral, Hitit Krallığının gerçek kurucusudur. Atası Anitta’nın temellerini attığı merkezi krallık fikrini tam anlamıyla hayata geçirmiş ve Hattuşa civarındaki tüm bağımsız beylikleri birleştirerek Anadolu’daki ilk merkezi Krallığı yani Hitit Krallığını kurmuştur. Hattuşili, Krallığının temellerini sağlamlaştırdıktan sonra Kuzey Suriye’ye kadar uzanan seferler yapmış ve kendisinden sonra gelecek krallara genç ama güçlü bir krallık bırakmıştır.

Anitta’nın laneti tutmamış ve Hattuşa’dan yönetilen genç Hitit krallığı gitgide büyüyüp gelişerek zamanının en büyük İmparatorluklarından bir haline dönüşmüştü. Bu büyük Anadolu devleti dört yüz yıldan uzun bir süre boyunca her türlü lanetten uzak bir biçimde gelişmeye ve çok geniş bir coğrafyaya hükmetmeye devam etti.

Resim:http://faculty.luther.edu/~martinka/art43/daily/first%20days/hittite.jpg

 
Toplam blog
: 130
: 5076
Kayıt tarihi
: 08.08.06
 
 

Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümü mezunuyum. Şu anda Marmara Üniversitesi ..