- Kategori
- Deneme
Kronoloji 6
25/11/98ÇETİN EMEÇ/ANKARA
“ bir bekleyiş “
“YOL DEFTER” bitti derken yollar hiç tükenmedi. Hep yeni kapılar ardına gizlenmiş hikayelerle karşılaştım. “Yaşanak” olarak belirlenmiş sürecim her türlü kötü hava şartlarına rağmen devam ediyor ve edecek. Ve ben yaşı-yorum.
Bir kadın mı bilmem! Genç kız mı? Hayatta inanmam! Yüzü öyle duru ve çizgileri öyle diri ki bakışlarını gücüyle insanı o çehrede kaybediyor. Her renk var o yüzde: Saflık, temizlik, orospuluk, hanım hanımcılık, gizem, çocuksuluk, hepsi başrolde... Kadınsı hatlar vücudunda olgun bir kadın imajı çiziyor. Kadıncıl özellikler, inatçılık, merak, dostdoğru doğallık, miniciğinden yalancılık, kaçışlar, hepsi mevcut. Şiirsel kadın hiç değil, keza derinsel de öyle. Ama çok güçlü bir silahı, varolan ve süregelmiş doğalı... Her mimiğinde, vücudunda hiçbir kasıntı hissedemezsiniz. Benim yanımda tedirgin, ürkek ve bastırılmış (tarafımdan). Beni hissediyor derinden derine ne var ki hissettiklerini anlamlandıramıyor. Sadece hissediyor. Anlaşamıyoruz, üç lafta kalıyoruz. Muhabbetimiz kesik kesik. Çok yakın, çok özel, çok uzak, çok kayıtsız. Her zamanki gibi dengesizlikten öte. Ne hissediyorum bilmem ama herşey tek –net- bakışta yemekhanede gerçekleşti ve orada kaldı günümüze değin. Ne zaman mesafe buldum uzaklaştım, hep onu gördüm karşımda. Karşımda bana bilinmedik bir bakışla, karşımda beni izliyordu yorumsuz, tek laf etmeden. Bakışları beni bazen yatağımda uyurken, bazen de bilgisayar monitörünün karşısında buldu. Uzun süredir ilk defa beynimde yönetmen olarak yeni bir filme başlamıştım o baş aktirisle beraber.
Dokunamadım, dokunamıyorum ve en kötüsü dokunmaktan korkuyorum. Aşkı bilemiyorum, unuttum diye korkuyorum. Vücutların temasından çıkan alevleri hatırlamıyorum. Tendeki elin duyumsadığı titreşimleri sanki çok eski bir hikaye dinlermişim gibi anımsıyorum. Vücudun vücutta kayışını, gerilmiş aşk tansiyonunun sekse boşalışını, yarışırcasına sevişmeleri, durgun denize dönüşen aşk ritmini ve hiç birini beynimde, beş duyu organımda, ve en önemlisi kasıklarımda hissedemiyorum.
Aşkı tanımlamak için çok anekdotlar yazdım! Yıllardır aşkı tecrübelendiriyorum kendimde. Nafile çabama rağmen geldiğim nokta hep bir evvelkinden farklı oldu. A..... tarife süreci nihayet sona erdi. O türden aşk bir kez yaşanır. Ve birkez de biter. Biten hiçbir şeyde yarım kalmaz. Hala açılmaya korktuğum denizler ve okyanuslar var karşımda. Ben böyleyim işte: Denizlerde, okyanuslarda yüzmeyi seviyorum. Tıpkı balık misali sebebini bilmeden! Artık ürkmeyeceğim doğalımdan ve sorgulamayacağım... Bunca seneden sonra şunu öğrendim: BEN OKYANUSTA BİR BALIĞIM VE DİĞER BALIKLAR GİBİ YOLUMA DEVAM EDİYORUM.
Bu arada onun adı N...
25/11/98ÇETİN EMEÇ/ANKARA
DÜNYA DÖNÜYOR
Bir top gibi küre
Karanlığın içinde
Mavimsi beyazımsı
Derinliğinde
Rengarenk
Canlısı cansızı
İnsanlarıyla var
Yaşıyor
Cennetten uzak
Bu canlı
Cennet
Işıldayan
Güneşin etrafında
Dönüyor kurulmuşçasına
Bu yer
Çok büyük
İnsanlara göre
Çok küçük
Çünkü
Her karesi sahiplenilmiş
İnsanlarca
İnsafsızca
Dönüyor
İnsanlara meydan okurcasına
Dünya dönüyor
İnsanlar
Azalıp çoğalıyor
Karanlığın
Derinliklerinde
Dünya dönüyor
İnsanlar
Ölüp diriliyor
Sahipleniyorlar dünyayı
Ve dünya dönüyor
25/11/98 ÇETİN EMEÇ/ANKARA
“PRESIDENT BUSH’U (PATENTİ USA) SEYREDERKEN YILLAR EVVEL YAZMIŞ OLDUĞUM ŞU KISA HİKAYE AKLIMA GELDİ:”
“ sınır ötesi “
Bir operasyon. Canlılar kanlı, bıçaklı. Ama kardeşler hepsi. Aynı vatandan, aynı geçmişten... Ortak paydaları hep aynı. En azından hepsi insanoğlunun Adem kavminden gelmekteler. Analar buruk buruk, korku dolu ve gözü yaşlı beklemekteler. Ve hep kafalarında aynı soru: “ Acaba???”. Dipsiz bir operasyon bu. Kapkaranlık ve sopsoğuk. Vücutlar ve sinirler gerilmiş. Hamleler peşisıra. Yok olmalar da keza öyle. Bir sevgili çok uzaktan –hatta çok yakın- bir mektup alıyor. Ağlamakta, her korku duygusu için, kaygulu, her kaybettiği ve yerine kazandığı duygu için. Fasit bir daire bu. Ne başlangıcı, ne de sonu belli. Büyükler bitirmekte kararlı. Neyi, nasılı, niçini doğru dürüst bilmeden. Bu ülkenin insanı kederli ve mutsuz. Düpedüz, dümdüz gitmekteler bir yerlere hükümsüz. Kasvetten ve kahırdan kaybolmuşlar. Her gün, bir diğer güne göre, daha ağlamaklı, hep bir başka büyük lider umuduyla. Çünkü devlet baba öleli yıllar olmuş. Kendilerini öksüz hissetmekteler. Nerede her zaman belirivermiş kurtarıcıları! Onu aramaktalar kendilerinden bağımsız.
O bir operasyon. Adı sınır ötesi. Her türlü sınırın ötesinde. Vücutlar ve sinirler gergin. O basit anda zaman durmuş, ivmelenmeyi beklemekte. Ülke, vatan ve millet üzgün gözlemlemekte. Büyükler her şeyi yapmış olmanın rahatlığıyla ve gururuyla, ve de her şeyden önemlisi hizmet aşkıyla yanıp tutuşurken, kadınlar ve anneler sevgiden umudu kesmişken, bir millet uykusuna devam ediyor: Her sınırın ötesinde, sınırsız bir uykuda...
11/01/98
BEYOĞLU KAFE/İSTANBUL