Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Kullanılan muhafazakarlık

Birçoğumuz geceleri evdeyiz ve dizi izliyoruz. Dizlerin tümünde ana tema; geçim derdi olmayan aileler ve aile içi çıkar ilişkileri. İlginç olan da anladığımız anlamda hiçbir tane aile yok. Ve tüm bunlar; muhafazakâr olduğunu beyan eden, her gün laikliğe zarar verecek kararlar alarak toplumu muhafazakârlaştıran iktidar döneminde oluyor! Bu diziler muhalif kanallarda olsa amenna, siyasetin kontrolündeki televizyon kanalları da aynı.

Senaristleri bu konuya iten nedeni düşünüyorum; toplum liberal ilişkilerle örülüp gelişmiş liberal ülkelerin tüketim pazarı olurken diğer yandan da ruh yapımızın kılcal damarları dinsel algılarla oyalanarak iç rahatlatması, mastürbasyon yapılıyor. Cemaatlerin elinde olan kanallarda olduğu gibi sürekli dini yayın yapılsa tüketim körüklenemeyecek ve ülke yönetenlerini bağlayan dünya sermayesinin pazarı kısılacak.

Biz büyük çoğunluğun yaşamını anlatan diziler olsa, yanlışlıkla kötü örnekler olabilir ve siyasiler zorlanabilir. Bunun için de yaşamımızın dışındaki olayları izleyerek; “iyi ki zengin değiliz, bak hepsi mutsuz” deyip halimize şükür etmemiz mi isteniyor?

Savaşlar da önce filmlerde izlettirildi ve dün başka yerlerde bugün ülkemizde her gün insanlar ölürken biz film gibi sessizce izliyoruz. Tüm bu diziler “siyasi” değil denebilir ama siyasi gözükmese de çok siyasi amaçları var.

Ülkemizde bunlar yaşanırken Eyüp Devlet Hastanesinde kadın doktoru N.N.K. abdestim kaçar deyip 15 yaşındaki erkek çocuğunu muayene etmeyebiliyor. (1.7. 2015 gazeteler) Eğitim Bir Sen denen eğitim sendikası kızlı erkekli okulların olmamasını, Cuma günlerinin resmi tatil olmasını isteyebiliyor…

Bu yaman çelişki üzerine düşünmek, iktidar ve yakınlarının kendi anladıkları “yolumuzu bulmak” dışında yurttaş olarak yolumuzu bulmak ve geleceğe hangi yol ile gideceğimize karar verme zamanıdır. Bu karar anı yakın zamanda şiddet ve hiddetle karşımıza çıkabilir. Ki örgütsüz yakalandığımızda gericilik rüzgârının bizi nerelere götüreceğini düşünmek bile istemiyorum.

Tabanda İslamcılığı öne çıkaran yönetimler, sermaye sahipleri, mahalle egemenleri; halka öngördükleri dini yaşam tarzını benimsemezler ve kapitalist dünya nimetlerinin cazibesine kapılırlar. Özgür birey kendileri için tehlike olacağından zayıf dedikleri bireyi; aile, din, gelenek gibi kurumlarla destekleyerek avuturlar. Gerçekten muhafazakâr olsalar dizilerin de muhafazakâr olmasını sağlarlar, çünkü iktidardalar.

Başkanlık talepleri de kendileri dışındaki herkese güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Çünkü yaşam ile söylenen farklıdır. Velev ki dini inançları ile tanınan bir başkanımız olsa nelere dikkat etmelidir?  Peygamber tayin ettiği valilerine üç şeyi tavsiye ediyormuş: 1-Allahtan korkunuz. 2-Herkese (sadece Müslümanlara değil) karşı adil olunuz. 3-Emaneti ehline veriniz.

Bugün muhafazakâr gözükenlerin kaçı bu kurallara uymaktadır? Herkes bir din benimsemiş görünmekte ve tarikatlar arası çatışmalara kadar varan anlaşmazlıklar var aralarında. B u çatışma dini yorumlar kadar ekonomik çıkar bölüşümlerinden kaynaklanmaktadır. Bu arada biz saf, temiz ve inançlı yurttaşlar olarak uyutulmaya devam etmekteyiz.

İşte bu nedenle herkesin inanç anlayışında özgür olduğu ve tüm inançların güvencede olduğu laiklik ilkesi demokrasinin ve hukuk devletinin alt yapısını oluşturur. İslam dini ile laiklik ilkesinin birbirinin karşıtı gibi gösterilmesi yanlıştır. Ülkemizde laik demokratik yönetim ile İslam’ın bir arada yaşanması bazı kişilerin dediği gibi zor bir işin başarılması değildir. Laiklik ilkesi İslam’la çelişmez. İslam’la çelişen; laiklik anlayışından, demokrasiden, hukuktan, adaletten uzak diktatörlük rejimleridir.

İslam’da olmayan din adamları sınıfı, şeyhülislamlar, ulema heyetleri saltanat çıkarlarına ve padişah arzularına uygun kararları din adına alan kurumlar olmuşlardır. Bu kurumlar dinin diktatörlerin çıkarlarına alet edilmesinin aracı olarak icat edilen yapay kurumlardır. Dini de siyaseti de yozlaştırmaya çalışırlar. Bunlar; sömürgeci güçlerin işbirlikçi temsilcileridir. Laik toplumlarda bunlar olmaz.

Tüm dinlerde dillendirilen dürüstlük arzusunun ete kemiğe büründüğü durum; evrensel hukuk kurallarıdır. Çünkü yaptırımı ahirete kalmaz. O halde evrensel hukuk kuralları ile doğru ve ilkeli yönetimler ve yurttaşlar oluşur. “Ben hesabımı ahirette veririm” diyen yöneticiler bizleri kandıranlardır.

Dini referans alan muhafazakârları, geri kalmış ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de iktidarlar, kendi güçlerinin devamı için kullanmaktadır. Yaşamımıza bakalım; beslenme kültürümüzden dizilere, doğaya bakışımızdan giydiklerimize, eğlencelerimizden teknoloji kullanımımıza kadar her şey “anlatılan muhafazakârlıkla” bağdaşmaz. Gündelik yaşamımızın her alanına karışabilen iktidar neden dizilere bir şeycik demez? Haftanın her gününde oynanan kumarı neden sonlandırmaz? Benzeri sorular, sorular… Soralım ve sorgulayalım ki iktidarların iki yüzünü görelim, ona göre destekleyelim.

“Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.”

Kullanılıp atılan muhafazakâr olmaktansa aydınlığa uzanan yolumuzu seçelim ve buna uygun örgütlenelim. Yarın geç olabilir… 

 
Toplam blog
: 16
: 84
Kayıt tarihi
: 17.03.15
 
 

1957 Poyralı (Kırklareli-Pınarhisar) doğumluyum. 1976 yılı Kepirtepe Öğretmen Okulu mezunuyum. 20..