Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '16

 
Kategori
Futbol
 

Kulüplerimiz neden bu durumda?

İki büyük kulübümüz. İki ezeli rakip. 

 

İkisi de finsansal fair play kıskacında. Birisi ceza aldı, diğeri taahhütler altına girerek cezadan şimdilik kurtuldu. 

 

İki kulüpte son 10 yılda büyük transfer harcamaları yaptı. Bu dönemde kendi imkan ve kabiliyetlerinin ötesinde transfer harcamaları yaptılar. Bu transferlerin çoğu hem verimsiz oldu, hem de ödenen bonservis ücretleri ve maaşlar kulüplerin belini büktü. 

 

Her biri son derece karizmatik liderler olan kulüp başkanları, bu transfer hatalarına rağmen, camiaları içinde hep destek buldular. Camiaların içinden çıkan "böyle nereye kadar, biz yanlış yapıyoruz" sesleri de cılız kaldı ve bastırıldı. 

 

Galatasaray ve Fenerbahçe, son 10-15 senede yaptıkları verimsiz transferlerin cezasını bugün çekiyorlar. Esasen bu cezayı, kulüpler değil taraftarlar çekiyor. Ancak taraftarlar bunun farkında değil. 

 

Şimdi küçüleceğiz, mecburuz diyorlar. Taraftarlar da dinliyor. Bu tabloya kim, neden sebebiyet verdi tartışılmıyor. 

 

Kulüplerin elde ettikleri gelirler, yaptıkları giderler, hep Başkan' ların kendi tasarrufunda. İyi yönetilirse, para geliyor, kötü yönetilir ise gidiyor. Kulüplerin mutlak hakimi olan Başkanlar asla sorgulanamıyor. Asla eleştirilmiyor. Taraftar da aslında verimsiz şekilde harcanan paraların kendi cebinden çıktığını unutmuş gözüküyor. Sanki bu gelirleri Başkan' lar ceplerinden sağlıyor gibi bir algı oluşuyor. Yani, sanki Başkanlar olmasa, bu kulüpler bu gelirleri elde edemeyecekler!

 

"Bir insan kendi parasını kendisi için harcıyor ise fiyata da bakar, kaliteye de"

 

"Bir insan başkasının parasını kendisi için harcıyor ise kaliteye bakar, kalitelisini ister"

 

"Bir insan kendi parasını başkası için harcıyor ise, önce fiyata bakar, sonra kaliteye"

 

"Bir insan başkasının parasını, başkası için harcıyor ise, ne fiyata ne de kaliteye bakmaz, harcar geçer". 

 

İşte maalesef işin sportif tarafında bizim kulüp yöneticileri, başkasının parasını başkasına harcamanın rahatlığı içinde davrandılar. 

 

Sonuç ortada. 

 

Galatasaray ve Fenerbahçe tarihlerinin belki de en tasarruflu teknik adam ve kadro yapılanmaları ile bu sezon büyük ölçüde 2.lik ve 3. lük için mücadele edecekler. Ne Fenerbahçe, ne de Galatasaray ideal birer teknik adam ile yönetilmiyor, hatta yönetim kurulları bile bu teknik adamlardan emin değiller, ancak yine de mecburiyetler nedeniyle böyle devam ediyorlar. 

 

Kurumsal olmayan yönetim anlayışları, hatalı transfer harcamaları, isabetsiz kararlar ve kişisel kaprisler, Türk futbolunda böyle bir tabloya yol açıyor. 

 

Bu değerli yöneticilerimiz kendilerini savunmada ise bir hayli maharetliler (bir kısmında haklı olmakla birlikte). 

 

- Devlet yeterince destek vermiyor,

- Yayın ihalesinden şöyle az aldık, böyle haksızlık var,

- Menajerler bizi kandırıyor, ikili oynuyor, 

- Türk futbolcu yok, mecburen yabancıya yöneliyoruz,

- O futbolcuyu almayıp ezeli rakibe mi bıraksaydık,

- Altyapı uzun iş, biz bugün yıldızlar ile heyecan yaratmalı ve gelir elde etmeliyiz

- Borçlar döviz cinsinden sürekli artıyor, biz borç yapmadık, kurlar yüzünden artıyor

- Amatör branşlar belimizi büktü

 

Sonuçta ne oluyor. 

 

Yıldız diye futbol hayatının son demlerinde bir adama yılda 5- 5.5 milyon Euro verilebiliyor. Sonra da nasıl Çin' e satabiliriz diye kara kara düşünülüyor. Transfer edilen bir adam, 4 sezonda sadece 4 maçta forma giyip, toplam 8-10 milyon Euro cebe koyup gidebiliyor. Sırf ezeli rakibe çalım atalım diye, ortalama bir Türk futbolcusuna 9-10 milyon Euro verilebiliyor. Bir iki menajere kanıp, Avrupa 'nın en yeteneksiz forvetine 13-14 milyon Euro' lar verilebiliyor. 

 

Sonra da vay efendim devlet şöyle yaptı, amatör şubeler böyle masraflı, sızlanıp duruyorlar.

 

Masraflı olan o şubeler değil, beyler, sizsiniz. 

 

Bugün yaptığınız o isabetsiz transfer harcamalarının %20' sini doğrudan altyapılara yatırmış olsanız, doğru altyapı yatırımları yapsanız transfere ihtiyacınız kalmazdı. Hatta bugün hala Euro 2016' da Milli Takımı seyrediyor olurduk. 

 

Futbol bilgisi, dünya futbolunu anlamak, gelişmeleri yorumlamak, strateji üretmek, kurumsallık başka meziyet ve tecrübe gerektiren işler. Bizimkiler için bunlar gereksiz. Biraz karizma, biraz liderlik, biraz inşaat, biraz sansasyon, bir iki transfer ile işi uzun yıllar götürebileceklerini biliyorlar.

 

Çünkü bizim kültürümüzde eleştirel düşünme yok. Sorgulama yok. Sevdin mi ölümüne sevme, hataları ile sevme, sonsuz sahiplenme, sonuna kadar biat etme var. 

 

Hala kendisinden önceki Başkanların bıraktığı tabloları iyi niyetle düzeltmeye çalışan adamlara saldırma var. Akıl dışı durumlar var. 

 

Bu yöneticilerin arkalarında öyle bir kitleler, öyle gruplar var ki, geleceği asla düşünmüyor. Olaylara biat çerçevesinde bakıyor. Sorgulayamıyor. Eleştiremiyor. Çünkü ekosistemin bir parçası, faydalanıcısı, sistemin birer aktörü olmuşlar. Kendilerini bu şekilde ifade edebiliyorlar. Kendilerini bu şekilde bir yere, gruba ait hissediyorlar. Kulüplerin geleceği değil, kendi çıkarları ve sosyal statüleri ön planda. 

 

O zaman çıkıp da bu Galatasaray neden bu durumda, bu Fenerbahçe neden kemer sıkma noktasına geldi, Trabzonspor' u nasıl bu noktalara getirdiniz diye hesap soracak insanlar düşman ilan ediliyor. Yaftalanıyor. Dışlanıyor. 

 

Ne olursa olsun, gelinen noktada yapılan iyi şeyleri takdir ederken, ortaya çıkan tablodan da elbette birilerini sorumlu tutacağız. Bu kulüplerin geleceği hatalar yüzünden tehlikeye girmiş ise, bundan doğal bir hareket tarzı olamaz. 

 

Bugün yapılan pek çok uluslararası araştırma raporu, Türk futbolu ve kulüplerimizin sıkıntılarını net olarak ortaya koyuyor. İngiliz, İspanyol kulüplerinin tek futbolcuya 50- 60 milyon Euro verebildiği bir noktada biz Fenerbahçe ve Galatasaray olarak toplam 10- 15 milyon Euro transfer harcaması yapabileceğiz. O da futbolcu satabilirsek. 

 

Biz bu yabancılar ile nasıl rekabet edeceğiz? 

 

Beyler gelin kabul edelim, sizler bu kulüpleri önce büyüttünüz, sonra da hatalarınız ile küçülttünüz. Bana bilançolar, gelir tabloları, tesis sayıları, aktif değerler, hisse değerleriyle falan gelmeyin. Büyüme bu değil! Siz bu kadar büyürken, Avrupa 'nın en önemli 5 liginin ilk 5 sırasındaki takımlar da bunun birkaç katı büyüdüler. Bunu bir başarı gibi sunmayın, pazarlamayın.

 

Bizim rakibimiz uzun vadede bu kulüpler olacak. Bunların yanında biz ne kadar büyüğüz?

 

Avrupa futbol piyasasını, futbol ekonomisini bilmeyen, futbola akıl, mantık ve bilimsellik ilkelerinin dışında bakan taraftar grupları ve medya mensuplarının verdiği gazlar ile her sene Avrupa' da çeyrek final, yarı final görme hayali ile yanıp tutuşanlar gerçekleri görsün artık. 

 

Böyle yönetilirken, asla Avrupa' nın devleri ile aynı seviyede olamaz, büyük ve istikrarlı başarılar kazanamazsınız.

 

Bu kadar büyük transfer harcamaları ile elde ettiğimiz uluslararası sportif başarı düzeyi nedir? Sorgulayın. 

 

Kulüp taraftarları, mevcut durumdan memnun ise zaten sorun yok. Böyle devam. Ancak söylemek gerek ki bu harcanan para sizlerin parası. Harcanan hayaller sizlerin hayalleri. Giden sizin ruh sağlığınız.

 

Birilerini çok seviyor, çok inanıyor, arkasında duruyorsunuz kabul. Saygı duyuyorum. Ancak gerçekleri de görmeye çalışın.

 

Dünya ile aramız iyice açılıyor. Yakında bu yanlış transfer harcamaları, kurumsal yönetim eksikliği, uzun vadeli planlama yapamama ve biat kültürü nedeni ile iyice küçülürsek kimse ağlamasın. 

 

twitter: @bertankaya

YouTube: Futbol 24 Programı https://www.youtube.com/channel/UCtRno16-qLvn5bnzrcOra5w

 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..