Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '10

 
Kategori
Öykü
 

Kumarbaz

Kumarbaz
 

Zamanın ve mekanın pek önemli olmadığı bir hikayede, eskiden dünyanın doğru dürüst dönmesine faydası olsa da, son zamanlarda kafası biraz karışık olduğu için işini yanlış yapan bir adam varmış. Tanıdık bir adam. Hani ilk bakışta iki küçük kanadı olduğu için meleğe benzediği söylenen, sırtındaki torbada ucu kalp şeklinde oklar taşıyan, o okları doğru yerlere attığında insanların karnında kelebekler uçmasına sebep olan adam. İşte o adam, son zamanlarda biraz yorulmuş. Yorulmasının sebebi çok çalışması değilmiş. Herkes onun yaptığı işin sadece hedef alıp okları fırlatmak olduğunu sansa da, bu işin en kolay kısmıymış. Onun işinin esas zor yanı, okları fırlatacağı hedefi bulup, doğruluğuna karar vermekmiş. İşinin bu kısmı onu çok yorarmış çünkü, kelebeklerin doğru karınlarda uzun süre yaşayabilmesi için karmaşık hesaplar yapması, araştırma ve incelemelerde bulunması gerekirmiş. Bu da onun bütün vaktini alırmış. Üstelik, son zamanlarda okları hazırlarken genetiğiyle oynanmış kelebek yumurtaları kullanmak zorunda kalıyormuş çünkü okların hedefleri artık doğal kelebek yumurtalarına karşı bağışıklık geliştirmişler. Bu da orijinal kelebeklerin pek de yerini tutmayan, görünüşte benzer fakat kanatlarının renkleri doğal kelebeklerinki kadar büyüleyici, kanat çırpışları doğal kelebeklerinki kadar senfonik ve ömürleri doğal kelebeklerinki kadar uzun olmayan garip kelebeğimsi yaratıklarla sonuçlanıyormuş.

Yaptığı işte eskisi kadar da başarılı olamadığını fark eden adam, kendine güvenini yitirmeye başlamış. İşini yeniden eskisi kadar iyi yapabilmesi için de, bir defa için mükemmel bir sonuç elde etmesi gerektiğine, bundan sonra kendine güvenini tekrar kazanacağına inanmış. Çok uzun hesaplar, araştırmalar ve incelemeler yapmış. Hava şartlarını, ülkenin ekonomik durumunu, kuşların göç etme periyotlarını bile hesaba katarak uzun uğraşlar sonucunda yeni bir proje oluşturmuş. Sonra da oklarına yerleştireceği doğal, sağlıklı ve dayanıklı kelebek yumurtalarını temin etmiş. Bunu yaparken de çok zorlanmış. Karaborsacılarla ve kelebek yumurtası kaçakçılarıyla iş birliği yapmak yerine işini şansa bırakmamak için kendi organik kelebek yumurtalarını üretmiş. Bu da çok uzun zaman almış. Bütün bu uğraşlar sonunda kendisine seçtiği hedefleri bir araya getirmek için büyük bir tesadüften başka bir ihtiyacı kalmamış.

Hedeflerinden biri bir kumarbazmış. Hayatını bahisle kazanırmış. Oynadığı bahsi kazanırsa ödülünü alır ve bazen de kaybedeceğine bahse girer ve yine kazanırmış. Kelebeklerle hiç işi yokmuş bu kumarbazın hatta kelebeklerden pek hoşlanmazmış. Aslında onların temiz mi pis mi olduğu belli olmayan yerlerde uçup durduklarını, pislik ve hastalık getirebilecek tekinsiz yaratıklar olduklarını düşünürmüş. Üstelik bir de matah bir şeymiş gibi güzelliklerinden bahsedilmesinin ne kadar saçma olduğunu kimsenin hiçbir zaman anlayamayacağına da bahse girermiş.

Diğer hedef ise önceden bizim küçük adamın oklarıyla çok defalar karnından vurmaya çalıştığı, fakat 14 defa ıskalayarak yanlışlıkla bacaklarını, omuzlarını, kollarını, sol elini, sağ bileğini, ensesini, belini hatta kalbini yaraladığı “öteki”ymiş. Öteki, adam her ıskaladığında küçük sızılar hisseder fakat her seferinde etine batan okun açtığı yaranın nereden geldiğini anlamaz sadece yaraların üzerini örtermiş.

Kanatlı adam seçtiği kumarbazı ve ötekini bir araya getirecek tesadüf için bir adak adamış. Ve Tanrı’nın yardımıyla tesadüfüne kavuşmuş. Özenle hazırladığı oklarına onar tane organik kelebek yumurtası yerleştirmiş. Önce ötekini hedef almış ve okunu fırlatmış. Ok hedefi tam isabetle vurmuş ve kelebekler anında ortaya çıkmış. Sıra kumarbaza gelince ok biraz zorlukla da olsa yine hedefi tutturmuş fakat kumarbazın karnında kelebek falan görünmüyormuş. Adam, “Bir yanlışlık oldu galiba” diye düşünerek bir ok daha atmaya karar vermiş çünkü işini şansa bırakamazmış, her şeyin mükemmel olması gerekiyormuş. Kumarbazı tekrar vurması ise biraz vakit almış çünkü kumarbaz biraz fazla hareketli olduğundan nişan alamıyormuş. Bunun için kumarbazın sakin durduğu bir anı kollamaya karar vermiş. Tabi bu süre içerisinde ilk okun taşıdığı kelebekler ötekinin karnında hızla büyüyorlarmış.

Adam gece olmasını beklemiş. Oklarını yine özenle hazırlayıp minik kanatlarıyla kumarbazın olduğu yere doğru uçmuş. Gittiğinde kumarbaz ve öteki konuşuyorlarmış. Kumarbazın çok uykusu varmış. Ötekine, “Uyumam için bana bir hikaye anlatır mısın?” demiş. Kumarbaz bunu isterken içinden anlatabileceği bir hikayesi olmadığına bahse girebileceğini düşünmüş. Öteki ise gözlerini kırpmadan anlatmaya başlamış. Hikayesi üç parçadan oluşuyormuş ve o parçaların birine başlayıp orta yerinde diğerine geçiyormuş. Kumarbaz hikayeyi öyle hayret içinde dinliyormuş ki kılı bile kıpırdamıyormuş. Adam da bunu fırsat bilip dikkatle nişan almış ve kumarbazı ikinci kez tam karnından vurmuş. Okun batmasıyla kumarbazın dudaklarından bir cümle dökülmüş, hikayenin üç parçası birbirine bağlanmış, kumarbaz ilk defa bir bahsi kaybetmiş ve bu kimine göre kısa, birine göre çok uzun bir süre boyunca kaybedeceği bahislerin birincisi olmuş.

Kanatlı adam ise bunun sonucunda bir daha asla Tanrı’ya bir tesadüf göndermesi için otuz kelebek adamaması gerektiğini öğrenmiş çünkü bu adak yerine geldiğinde kumarbaz kendi yoluna, öteki kendi yoluna gitmiş, biri karnında taşıdığı on, diğeri yirmi ölü kelebekle…

 
Toplam blog
: 18
: 292
Kayıt tarihi
: 22.01.10
 
 

Bir varmış, bir yokmuş. Herşey bir varmış, birden yok olmasın diye yazı olmuş. Dünyada o kadar az..