Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Kumrular zamanı - İrem Yerlikaya

Kumrular zamanı - İrem Yerlikaya
 

"Sınanmış ve eskitilmemiş sevgilerin paylaşımcıları ile gün gelip de yollarımız bir kez daha kesiştiğinde, bir "merhaba"dan öteye gidebilecek cesareti gösterip kucaklayabilmek onları, geçmişin bize sunduğu bir hediye gibidir." 

Cümlesiyle başlayan, 2 Aralıkta Tüyap Kitap fuarındaki tanıtımıyla da kitabevi raflarındaki yerini alan Cinius yayınlarından ‘’Kumrular zamanı ‘’ adlı romanın yazarı İrem Yerlikaya ile tesadüfi dostluğumuzun sebebi de, ortak paydası da işte onu sonunda bir roman yazarı yapacak kadar ileri olan kitap ve yazma tutkumuzdu..  

Ford fabrikasında çalışıyorduk. 90 lı yıllardı veya sonları. . Onun belki ilk yıllarıydı. Biz ise neredeyse son yılların içindeydik. Ara sıra yazdığım deneme, hikaye, şiir ve en çok da fabrikadaki spor etkinliklerini anlatan yazılarım aylık dergimizde yayınlanırdı. Benim ara sıra yazmama karşılık, İrem Yerlikaya imzasıyla birisi sürekli öyküler yazmaya başlamıştı. Yazılar o kadar profesyonelce idi ki, bugüne kadar bu dergide böyle öykü yazan olmamıştı.  

"Birisi bir yerlerden bir şeyler alıp buraya getiriyor" diye düşünmüş, doğrusu yazanın kim olduğunu da pek fazla önemsememiştim.  

5-6 yıl sonra İstanbul fabrikamız, Gölcük’e taşınmış, biz de oraya gidip gelmeye, ya da oralarda kalmaya başlamıştık. Yıl 2004. Bulunduğumuz binada alt katta bizim Mali İşler, üstte Mühendislik. Boynumuza asılı dahili kimliklerimizle ara sıra kendimize icad ettiğimiz molalarda, giriş kapısının önünde bir sigara içimlik sohbetlere çıkıyoruz bunaldıkça. Yan tarafımızda 2 mühendis bayan arkadaş sohbet ediyor, birinin kemer hizasındaki kimliğindeki isim dikkatimi çekiyor.  

İrem Yerlikaya 

Ürin Geliştirme 

Kafamda şimşek çakıyor birdenbire. Şimdilerde yazmıyor ama bu isim hafızama kazınmış bir kere. Ehliyet, ruhsat soran trafik polisi gibi yaklaştım kıza. Ne de olsa yaşca epey büyüküz.  

-Demek İrem Yerlikaya sizsiniz ha?. Şöyle bir gelin bakalım.  

Kızcağız soran gözlerle yanıma geldi. Yazılarından dolayı kendisini tanıdığımı ama onu görünce ne kadar sevindiğimi anlayamazdı. Bu çok güzel bir tesadüftü.  

-O yazıları siz mi yazıyordunuz?. Diye sordum kafadan. İnanmamıştım ya. 

Onun mühendis olduğu da aklımadan hiç geçmemişti. Connect projesinde bulunmuş, Detroit’te eğitim alan grupla Amerika’da çalışmışlardı.  

Kısa süren sohbetimizden artık birbirini tanıyan iki dost, iki yazar olarak ayrıldık.  

Bana yayınlanmamış öykülerinin kopyalarını verdi. Hepsi birbirinden güzeldi ve hepsi de buram buram sevgi kokan, huzur veren, dinlendiren öykülerdi. Bunları ilerde yayınlamayı düşünüyorum diyordu. Bir gün izine çıkarken bana bir kitap hediye etti. Okuyun bu bir seridir. Beğeneceksiniz dedi. ‘’Tanrıyla sohbetler’’di adı.  

Birşeyler yazdıkça birbirimize gönderiyorduk. Burada akşamları yalnız kaldığımdan daha çok yazmaya başlamıştım. O iyi bir yorumcu, iyi bir eleştirmendi. Yaz diyordu ısrarla. Hatta ilerde yazdıklarını yayınla.  

2005 yılında ‘’ben ayrılıyorum işten’’ dedi ve gitti. Kitap yazmak istediğini, bu uğurda gerekirse mühendisliği de bırakabileceğini söyledi. Yapma-etme dinlemedi. Çekti gitti ama dostluğumuz bitmedi. Ara sıra görüştüğümüzde hep kitabını yayınlamaya uğraştığını, ünlü yazar ve kitabevleriyle görüştüğünü söylüyordu.  

Geçtiğimiz yılın son günlerinde bir mail atmış. Kitabımı çıkardım. ‘’Kumrular zamanı’’ adlı kitabımın tanıtımı için Tüyap’a beklerim. 2 gün önce bir mail daha. Akşama kitabımla birlikte TRT1 radyosundayım..  

TRT de onu dinlerken, değişik duygular içindeydim. Gurur duydum açıkcası. Kendimle ve onu tanımış olmakla. Arkadaşlığımızla. Ne kadar iyi yazarsa yazsın, yazar olmak için mesleğini bırakacak kadar bu işe sevdalı olduğunu ne tahmin, ne de tasvip ediyordum. Yanılmışım. Kendini tanıtımını hayranlıkla, soluksuz dinlerken, başarmış olmanın kendine verdiği rahatlık ve güvenle ‘’yazarlar 1. kitabı çıkardığında 2. de hazırdır’’ diyordu radyoda.  

‘’Bir tek hayatım var. Onda da bildiğim gibi yaşayacak, sevdiğim işi yapacağım’’ demişti giderken ve ilk kitabı ‘’Kumrular zamanı’’ ile İrem Yerlikaya kitapevinde kitaplarını imzalayan bir yazardı artık. .  

Çok değer verdiği ‘’sevgi ve dostluk’’ kavramını bir nakış gibi işlediği bu ve bundan sonraki kitaplarıyla İrem Yerlikaya’nın Çağdaş Türk Yazarları arasındaki yerini aldığına, Türk Edebiyetına önemli eserler kazandıracağına, önemli bir okur sayısına ulaşacağına şimdi daha çok inanıyorum. Okuyun. Bana hak vereceksiniz.  

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..