Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '12

 
Kategori
İnançlar
 

Kur'an üzerindeki vesayet ne zaman kalkacak?

Kur'an üzerindeki vesayet ne zaman kalkacak?
 

Merve Kavakçı ve Grand Şeyh Nazım Kıbrısi Hazretleri.Sahibul Zaman.Sultanil Arifin, Sirrul Kaşifin vd.


İleri demokrasiye geçtik. Askeri vesayetin kökünü kuruttuk. 4+4+4 eğitimle dini eğitimin kapılarını ardına kadar açıyoruz. Ama hangi dinin? Hala Emevi vesayeti altında bulunan ve adına İslam denilen dinle, Kur’an’da anlatılan Allah’ın İslam dini aynı değil ki!

Peygamberine bile mucizeler verilmemiş, artık masallar ve mucizeler çağının değil, akıl ve bilim çağının dini olan İslam’a, şeyh, efendi, hazretler ve müritlerinin cehalet, hurafe, menkıbe ve gelenek tasallutu devam ediyor.[1]

Kur’an’a aykırı şekilde kendi akıllarını ve özgür iradelerini kullanmak yerine iradelerini şeyhe, efendiye, hazrete teslim etmiş, onların her dediğini tartışılmaz doğru ve onlara hizmeti Allah’a hizmet sayacak kadar sapıtmış müritlerin sayısı bilinmiyor.

Müritler mi bu şahısların kerametler sahibi olduğunu zannediyor, yoksa bu şahıslar kendilerinin de bilmeden hizmet ettikleri tarafından keramet sahibi olduklarına inandırılıp, oynatılıp kıvırttırılıyorlar, işin bu kısmı pek açık değil!  Açık olan kısım, bütün bunların Kur’an’a aykırı olduğu.

Kur’an, Kur’an’ı yavaş yavaş düşünerek oku, sana kolay geleni oku, anladığın kadarını uygula, herkes kendi kapasitesinden, anladığı kadarından sorumlu diyor.  Sanki öyle denmiyormuş gibi, Emevi yasaklarına uyularak, Kur’an’ı öğrenmek isteyene inatla Arap harfleri öğretiliyor. Sonra, sanki Kur’an (haşa) Allah tarafından güfte olarak yazılmış gibi, saba veya kürdili hicazkar veya bir başka makamdan anlamadan şarkı gibi okunuyor.

Böylece hem Kur’an kursu diye para kazanma kapısı açık bırakılıyor, hem de İslam diye törelerle karışık atalar dini, yüzyıllardır işleyen düzen korunmuş oluyor.

Kur’an tüm yeryüzünü ve gökyüzünü Kitap olarak tanımlıyor. İsim verilebilecek her şeye, düzene ayet, mucize diyor. Yaratılışın mucizelerinin öğrenilmesini istiyor.

Yüzlerce ayetle, evrenin ve Dünyanın yaratılışı, Dünyanın sonu, evrim vb. konulara dikkat çekiyor.

Ama bizden öncekiler ve kendilerine din adamları denilenler anlamadı diye bütün bunlar yok sayılıyor.

Kur’an din adamları diye bir sınıf tanımıyor. Allah’ın ayetlerini, yaratılışın mucizelerini öğrenmede, hepsi kendi konusunda uzman, astrofizikçi, biyolog, tarihçi, teolog, fizikçi, arkeolog, tüm bilim adamları aynı derecede değerli olması gerekirken, birileri şaşmaz, yanılmaz dini önder seçilip, çoğunlukla da dünyevi çıkar için, bir tarikata-cemaate giriliyor.

Allah’ın ipine yapışıp ayrılıkları ortadan kaldırmak yerine, cahillerin ipine yapışınca mezheplere ilave bölünmeler ve parçalanmalar, kendinden olmayana duyarsızlık ve hatta düşmanlık gelişiyor. 

Böylece yeryüzünde ve gökyüzünde neler var, dünyanın başka yerlerinde neler oluyor gibi konularla ilgilenmek yerine kimin ne yaptığına, ne giydiğine bakılıyor.  Köyün töresine uymakla, örtü, etek boyu gibi konularla dindar olunuyor. Kula kulluk marifet, kız çocuklarının okuması gereksiz ve hatta dine aykırı sayılıyor.

Güvenilir din kardeşliğinin yerini fırsat kollayan ırz düşmanlığı alıyor. Küçücük kız çocuklarının istismar edilmesi bile, bir şekilde erkekler çıkarına, kitabına uydurulmaya çalışılıyor.

Kılık kıyafet, din, iman söylemli dindarlık, kendinden olmayanı yok etme, haksızlık, adaletsizlik, iftira, çıkarcılık, haksız kazanç, kendi hırsızını kollama ve koruma, lüks ve israf gırla gidiyor.

Saçlarının tek telinin görünmesinden, orucun iki saniye erken açılmasından, abdest alırken ojenin abdesti bozacağından korkanlar, kula kul olmaktan, ölüden-diriden, taştan-ağaçtan dileklerini Allah’a iletmede aracı olmalarını isterken, affedilmeyecek tek günah olan şirkten zerrece korkmuyorlar.

Gönlü birbirine ısınsın diye” Allah eşini kendinden yaratmış. Ama zorla evlilikler, kız çocuklarının başlık parası adı altında gönlü olmayana satılması devam ediyor.

Ölüm cezası sadece insan öldürmüş birine verilebilecek bir ceza veya ölmemek için kendini savunmak amacıyla verilmiş bir hak olmasına karşın, kız çocukları, kadınlar töre cinayetlerine kurban gidiyor.

Hem dindar olduklarına inanan, hem de masumları katleden teröristlere destek olanlar, cinayet suçuna ortak olduklarını düşünmüyorlar.

Alkol ve domuz konusunda titizlenenler,  Kur’an’da kıyamet alametleri arasında sayılan, açlık ve kıtlık getirecek olan, Allah’ın yarattığını değiştirme, havayı, suyu, toprağı kirletip yeşili yok etme, sağlığa zararlı gıda katkıları konusunda titizlenmiyor, çevrenin kirlenip domuz ahırına dönmesinden rahatsızlık duymuyor, hatta gdo’ya, nükleere yeşil ışık yakıyorlar.

Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.

Açık olan şu ki, İslam dünyası Kur’an’a hak ettiği değeri verip, orada yazılı olanları öğrenip uygulamadıkça ne kendileri, ne de dünyanın geri kalanı içine düştüğü durumdan kurtulamayacaktır.

Allah’ın kitabını ve dinini yok sayanlar yok olmaya mahkûmdurlar. Hem de kendi elleriyle, kendi sonlarını hazırlayarak:

Din ve mezhep çatışmalarıyla, açlık, kıtlık, savaş ve hastalıklarla, düşmanlıkla, kısa vadeli çıkar için güçlünün işbirlikçisi olup birlikte güçsüzü ezerek, sonra sıra kendilerine gelerek… Arkalarından ağlayacak kimse kalmayıncaya kadar!

 


[1] En çok yüceltilenlerden biri, sağdan soldan ezberlediğini ağdalı bir dille anlatan, yorumları Kur’an’a aykırı yanlışlarla dolu, kendini şeyh gibi küçük değil – o kadarına cesaret ederek Peygamber diyemeyeceği için-kerametler sahibi ve Peygamberden hemen sonraki şahıs olarak gören Bediüzzaman da denilen Nursi. Bu konuda detaylar için, ocak 2011’de yazdığım, Said Nursi’nin çıkmazları başlıklı üç bölüm  yazım okunabilir.

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..