Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '10

 
Kategori
Güncel
 

Kurban Bayramı izlenimleri; "Bakma oğlum psikolojin bozulur"...

Kurban Bayramı izlenimleri; "Bakma oğlum psikolojin bozulur"...
 

Dönüş yolu...


Kurban Bayramı geleneksel olarak karşılıklı ziyaretlerle gelip geçti. Uzun bayram tatilinin son günlerindeyiz. Gazetelerde trafik kazalarında kaybettiğimiz yurttaşlarımızın sayısı gözümüze ilişirken, yitip giden her yaşamın doğal olarak sorumluluğunu taşıyoruz.

Güzide memleketimizin yurttaşları olarak aklın ve bilimin gerektiği gibi davranmayı içselleştiremediğimiz için kurbanlık koçlar gibi bir birimizi telef ediyoruz.

Haber bültenleri trafik kazalarını uzun uzun göstererek gözümüzün içine sokuyorlar. Fakat bizler direksiyon başına geçince kendimizi bir garip hissediyoruz, asılıyoruz gaza.

Öyle ya bir şekilde kapitalizmin sunduğu nimet, yani otomobil sahibi olma olanağını yakalamışız; artık göçüp terk ettiğimiz, çocukluğumuzun geçtiği o güzel coğrafyalara bir an önce varmalıyız.

En ucuzundan lüksüne kadar araçlar yollarda, ölümüne bir yarış...

Bir an önce varmalıyız, Hasbigillerin Mehmet görmeli, otomobilimizin direksiyonuna kurulmuş bir vaziyette.

İlk gençlik çağlarımızda bize yüz vermeyen Ayşe bakakalmalı çıkardığımız tozların arkasından.

Sonradan görmeliğin yansıması ne varsa hepsini harfiyen yerine getirmeliyiz ki, egomuz parlasın, şişsin!

Ürettiği para etmediği için köyden koparılanların şehrin varoşlarında çaresiz ucuz emek olarak figüranlığa gönüllü olduğu şu liberal/yandaş düdüklerin çağında, bir şekilde bütçeyi doğrultarak otomobil edinme olanağı yakaladığın zaman sanki sınıf atlıyorsun. Üç kuruş maaşa, birilerinin teferruatlı bir tatil için harcadığı paraya, otomobil sahibi olma olanağını yakalamışken bayramda memlekete bir uzanmamak olmaz.

Bas gaza kim tutar seni!

İlk göz ağrısı Mihriban nasıl gıpta ile bakacak yüklendiği hayatın açmaz çağında. Köyün girişinde tozu dumana katan Ahmet’i nasıl seyredecek yüklendiği hayatın altında ezilip bükülerek.

İşin arka planı bir yana ne çok ölüyoruz şu bayramlarda. Biraz önce dinlediğim habere göre yüz on üç ölü, altı yüzü aşkın yurttaşımız yaralı. Ve bayram dönüşü henüz başlamadığı için sayının artmasından ürküyoruz.

Kaza anında çekilmiş fotoğraflar gazetelerde; şöförün yüzünde korkunç bir şaşkınlık ve yanında en sevdiği eşi/çocuğu son nefesini vermiş!

Korkunç!

Şimdi yaşamı geri sarma olanağı olsa direksiyon başındaki zavallı kim bilir sevdiklerinin yaşaması için neler feda etmez.

Hız limitlerinin bölünmüş yollarda biraz yukarı çekildiği günümüzde her nedense direksiyona oturan yurttaşı caydıracak önlemlerde yetersiz. Bayramın üçüncü günü nerdeyse beş yüz km yol yaptım, ne bir trafik polisi ne de herhangi bir radar kontrolüne denk geldim.

İzlediğim haberlere göre dönüş yolunda kontroller sıklaştırılacakmış, iyi. En azından bayram dönüşü daha az yurttaşımızı kurban ederiz hiç değilse.

Halkımız sıkıyı görünce kurallara uyar, iyi vatandaş olmak için elinden geleni yapar! Değil mi ki yüzde 92 ile 12 Eylül darbesinin anayasasını onayladı, değil mi ki yüzde 58 ile referandumda evet dedi. Boş bırakmayacaksın. Baskıyı görünce biat etmekte üstüne yoktur memleketimin.

Hepimizin malumu olduğu üzere bilindik bayram manzaraları ile yine kendimize yakışanı yaptık...

Bayramda aile büyüklerimizin bilindik bir market zincirinden aldığı kurbanlığının serüvenini izleme ye mecbur oldum. Kurban alınmış, bayramın ikinci günü görev ifa edilecek, saat on sularında malum marketin yanındayız. Kurbanlığın numarası belli, görevliler otomatiğe bağlamışlar izlek kısa sürede tamamlanıyor.

Hızlı bir şekilde kesim yerinde buluyoruz kendimizi. Süreç öyle hızlı işliyor ki kesim işini yapan her tarafı kan revan içerisindeki görevli “Vekâletinizi verdiniz mi” diye soruyor. Yanıt bilindik: “Verdim”! Saniyeler içerisinde biraz önce kesim yerine gitmemekte direnen koç boynuna aldığı bıçak darbesi ile adeta fışkırırcasına akan kanları ile son çırpınışları bir işe yaramadan kaçınılmaz gerçeğe teslim oluyor, izleyemiyorum!

Yanımda aslında genç ve eğitimli biri olduğunu düşündüğüm yurdum insanı, omzuna oturttuğu üç dört yaşındaki çocuğuna “Bakma oğlum psikolojin bozulur!” diyor.

Görüntü rahatsız edici gerçekten, kesilmiş ama daha son nefesini vermemiş kurbanlar çırpınırken kasap hızlı bir biçimde işine devam ediyor: ”Vekâletini verdin mi?” diye. Kredi kartına yedi taksit hem de yeni yılda ödemeye başlayacağı kurbanlığın sahibi “Verdim” diyor…

Ben hala “Bakma oğlum psikolojin bozulur!”diyen babanın cehaletini düşünüyorum.

Her bayram yaşanan bilindik görüntülerdendir küçücük çocukların kurban kesim ortamında bulunmalarını yadırgayan gazete haberleri. Ve televizyonda gördüğü zaman tepki gösteren baba şimdi kendisi küçücük çocuğunu getirerek tepkiyi hak ediyor. Kim bilir çocuğun bilinçaltında izledikleri nasıl bir iz bırakıyor. Kişiliğinin/kimliğinin oluşmasında hangi olumsuz davranışların kodlarını oluşturuyor.

Ve toplumsal yaşamda yanlış kodlamaların kültürün içerisinde var olan yurdum insanı ne yazık ki gazetelerin üçüncü sayfalarına ya da manşetlerinde yer buluyorlar.

Sadece trafik kazalarının oluşmasına yol açan insan kusurları ortaya çıkmıyor yanlış kodlanmanın sonucunda.

Saygısız, sevdiklerine kıyan, gözünü kırpmadan kardeşini boğazlayan… neredeyse ‘yan baktın’ diye insanı öldürebilen bireylerin yetiştiği bu kültürel kodların değişmesi için önce eğitim gerekiyor.

İnsan kalitesi bakımından hiçte iyi yerlerde olmadığımızı söylemek için öyle bilimsel araştırmalar, tezler oluşturmaya gerek yok sanırım. Gelişmişlik ölçütü fert başına düşen otomobil sayısı ile değil, herhalde kitap/gazete okuyan ve sinema, tiyatro vb. kültürel faaliyetleri izleyen insan sayısı ile ölçülür.

Nüfusunun büyük çoğunluğu sadece okur/yazar olan yani okuduğunu anlayanların nüfusun yüzde dördüne tekabül ettiği ülkede gerçekten gelişmişlikten söz etmek abesle iştigal etmek değil de nedir ki.

Özellikle bayram tatillerinde katliama dönüşen trafik kazalarının oluşmasında en önemli etkenin insan hatası olduğu İç İşleri Bakanlığı’nın açıkladığı raporlarda yer alıyor. Görünen o ki biz insanımızı eğitemiyoruz. Hız limitlerine, trafik kurallarına uymayı öğretemiyoruz. Kazaları önlemek için her türlü olanak seferber edilmelidir.

Hız limitlerinin artırılması aşağıda verdiğim rakamların daha da artmasına yol açacaktır.

Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre 2002-2009 yılları arasında Türkiye genelinde toplam 35 bin 244 kişinin trafik kazalarında yaşamını yitirmiş.

Son beş yıldaki bayramlarda 16 bin 971 ölümlü-yaralanmalı trafik kazası olmuş. Bin 130 vatandaş yaşamını yitirmiş. 36 bin 831 vatandaşın da yaralanmış.

Trafik kazaları caydırıcı önlemlerin alınmaması sonucunda trafik terörüne dönüşmüştür.

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..