Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kurtuluş

Kurtuluş
 

Bazı hastalıklar vardır teşhis korsunuz. Koyarlar. Bazı hastalıklar da vardır ki; en son teknolojiyi kullansanız bile çözemezsiniz. Teknoloji teknoloji olmaktan utanır, kalbi tekler, nevri döner, aklı şaşar. Bütün devreler SOS vermeye başlar ve patlar. İnfilak eder.

Bingo.

Teşhis konulamayan bingo.

Bingo; yıllardır bizimle birlikte yaşayan kedimiz.

Eskiden neşeliydi. Yanımıza gelir, biraz okşayınca mırr mırr eder, mutlu mesut gülümserdi.

Fakat son zamanlardaki hali hepimizi endişelendirdi. Ne yapıp ne edeceğimizi şaşırdık. Haline bakıp bakıp üzülüyor, çareler aramaya devam ediyoruz ama... Yok, yok. Bulamadık.

Geçen gün aldım veterinere götürdüm. Veteriner ne kadar tetkik varsa yaptı ama boşuna. Durumu o da çözmedi. Çevresinde başka kedi de yok ki uzun zamandır, ince hastalığa tutuldu, aşık oldu desem. Olmuş, olmuş da... Durum farklıymış. Bizim bingo bir kediye değil, fareye aşık olmuş. Nerden bilebilirdik ki bugüne kadar sadece karnını doyurmak için kovaladığı, eline geçirince affetmediği, etmeyeceği bir fareye aşık olacağını...

Fareye olan aşkını da açamamış doğal olarak. Ne zaman ilan-ı aşk edecek olsa, farecik hayatını kurtarma çabasıyla olmadık deliklere kaçıyor, bingo da hırslandıkça hırslanıyormuş bu anlaşılmaz tavır sonrasında.

Viagra almış hormonlu kediler gibi etrafa saldırması, önüne geleni tırmalaması, vahşi aslanlar gibi kükremesi de bu yüzdenmiş.

Durum ise bir başka kedinin, "boncuğun" bingonun faresinin peşine takılmasıyla anlaşıldı. Daha düne kadar koşup oynadığı arkadaşı boncuğun üstüne sırtlan gibi atlayıp, parçalamaya kalkınca... Buralarda çare bulamayınca, ta Amerikalara kadar götürüp, derdine derman aramıştık oysa…. Yazık oldu harcadığımız onca paraya. Söyleseydin ya bingo. Sen sevdiysen mesele yoktu. Ona da yapardık bir yuva.

Şikayetler artmaya başlayınca, baktım olmayacak, "oğlum da çok üzülüyor" en son gittim fareye, elimde incir. Bak farecik dedim. Biliyorum. İki dünya bir araya gelse olmaz denilen bir şey bu ama… Durum böyle böyle. Bizim kedicik tutulmuş sana. Bir türlü de açılamamış, anlatamamış derdini. Onun için hem kendi hayatını, hem düne kadar birlikte yaşadığı, oynaştığı, gün geçirdiği arkadaşlarının hayatını cehenneme çevirdi. Onlara saldırmaya, önüne geleni tırmalamaya başladı. Seni çok seviyor. Eğer evet dersen, sana da bir yuva, kaçmadan, göçmeden, kovalanmadan yaşayabileceğin, karnını doyurabileceğin bir ortam yaratacağıma, can güvenliğini sağlayacağıma, namusum ve şerefim üzerine söz veriyorum.

Korkabilir, bana inanmayabilir, istemeyebilirsin ama bunu sadece kendim için istemiyorum inan. Koca bir kitle için; kediler, köpekler, kuşlar, kısacası tüm hayvanlar için istiyorum. Ne olur bizi bu işkenceden kurtar. Yalvarıyorum sana.

Seni nasıl koruyacağımdan da söz edeyim biraz istersen.

Senle onun arasına bir cam koyup, sen ikna oluncaya kadar o camı kaldırmayacağım. Eğer ikna olmayacak olursan, istediğin an serbest bırakacağım seni. Hem de kendi ellerimle. Yoksa bingomuzu kaybedeceğiz. Günden güne hırçınlaşıyor, sağa sola saldırıyor. Bir gün birinin elinde kalacak ona üzülüyorum. Ne dersin bu işe?

Olmayacak bir şeymiş gibi görünüyor biliyorum ama... Düşünsene... Ya bir de tam tersi olursa… Ya dünyanın en mutlu çifti olursanız?

O yüzden ne olur teklifimi bir düşün. Yarına kadar müsaade sana. Yarın gelip cevabını alacağım. Umarım hepimizi mutlu edecek muştulu haberler verirsin bana.

Cevabın evet olursa eğer inanıyorum ki, dünyanın en güzel birlikteliğine imza atacaksınız. Hadi miniğim. Yarına kadar düşün. Ama iyi düşün. Unutma ki…

Kurtaracağın bingo değil. Barışa, huzura ve mutluluğa hasret koca bir evren.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..