Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '08

 
Kategori
Blog
 

Kuş misali; dün oradaydım, bugün burada

Kuş misali; dün oradaydım, bugün burada
 

Sevgili Selami Balcı


Dün Türk Hava Kurumu (THK) Çankaya Şubesi’ndeydim.

Hani şu her cumartesi “Pilav Günü”nün olduğu şube. Son derece ileri görüşlü bir şube olduğu yapılan bulgur pilavından belli olan şube.

Hani şu;

Kapıdan içeri girer girmez, sanki daha dün bir aradaymışız gibi THK üyelerinin ya da günce sayfalarından gelenlerin son derece doğal, samimi, içten davrandığı,

Bir yandan patlıcan, domates, soğan… gibi malzemelerin bulgurla birlikte tencereye atılıp da pişirildiği, sonrasında demlenmesi beklenirken, benim gibi ilk kez katılanların da esprilere ortak edilerek, giderek koyulaşan sohbetin yapıldığı,

Kırmızı tişörtlü (Korhan mıydı adı?) THK üyesinin, “Aslında bu pilavı ilk yapan benim." deyişine, Talip Abi’nin, “Efsane pilav bana ait.” diyerek itiraz ettiği,

Babasının sözünü dinleyerek İzmir Mavilim’e “merhaba” demeye gelen Genç Kanat Selami’nin biten sınavlarının ve sınavlarının iyi geçtiği haberinin paylaşıldığı,

Pilav ve yanı sıra salata, ayran ya da kolanın elbirliğiyle hemen dağıtılıverdiği ve doyuncaya değil patlayıncaya kadar yenildiği,

Sonrasında, Kadir (Demirel) Bey tarafından çay demlenmiş olmasına rağmen, “Ama ben şimdi az şekerli kahve isterim.” dediğim için, Kadir Bey’in seve seve, eşi Yıldız Hanım istemediği için sadece bana ve Nezom’a (Nezahat Hanım) yaptığı kahvenin resimlenerek belgelendiği ve keyifle içilip, falların kapatıldığı,

THK üyeleri ile Milliyet Blog üyelerini tatlı bir çekişmenin içine çeken Talip Abi’nin, az sonra, pilav gününe ilk kez katılan günce yazarı Haluk Seki’nin de katılımıyla, MB yazarı olarak daha da güçlendiği,

Ve Genç Kanatlar'dan pırıl pırıl çocuklar etrafı toplarken, en sona kalan ben, Talip Abi ve Haluk Bey’in sohbete dışarıda devam ettiği Bahçelievler’deki THK şubesindeydim. Daha dün…

Daha dün Talip Abi, “Sona kalan dona kalır” atasözünü haksız çıkarırcasına bana ve Haluk Bey’e THK amblemli tişörtlerinden, şapkasından, kaleminden… verdi. Ve İzmir’den gittiğim için beni şımarttılar, bazı tek olan örneğin; kurumu ilk kez ziyaret edenlere verilen “ZİYARET HİZMET ANISI” plaketini bana verdiler.

Ve bugün THK Çankaya şubesi, İzmir’deydi. Otobüste, oturduğum koltuğa güneş geldiğinde, perdeyi çekmek yerine THK amblemli şapkamı taktım ve eve gelene kadar da çıkarmadım. Bavulumu boşaltır boşaltmaz, tişörtümü giydim, fırladım deniz kıyısına, THK mavilerini, körfezimin mavilerine kattım, karıştırdım. Öyle hoş bir akşamüzeriydi ki… Öyle hoş ve öyle serin; sıcak bir günde bir çınar gölgesinde oturup, esen yele kendini bırakıp dinlenir gibi… Giderken arkamdan esen imbat, dönüşte yürüyüşümü zorlaştırıyordu birazcık ve açtım kollarımı, inadına uçar gibi yürüdüm. Gökyüzüne baktım; derin mavilerde yıldızlar parlıyordu ve hilalden biraz büyük ay bütün parlaklığıyla yıldızların ortasındaydı. Kendi kendime dedim ki; “Yamaç paraşütü yaparken, yeryüzüne kuş bakışı bakıyorsun da, şimdi yeryüzünden gökyüzüne bakmak da aynı anlama gelmez mi?” Aynı anlama gelirdi evet ve ben kollarımı açmış, avuç içlerimi karşıya çevirmiş hızla yürürken; kuş bakışı gökyüzünü seyrediyordum.

Bu yazıyı THK Çankaya Şube Başkanı Sayın Talip Bölükbaşı için yazdım ama izin verirse, gökyüzü maviliklerindeki bütün yıldızları arkadaşım Ayşon’a armağan ediyorum. Bir daha gittiğimde onun balkonuna götüreceğime söz verdiğim yıldızları. Ve denizin mavisinin serinliğini de sevgili arkadaşım Murat’a (Murat Ersöz) armağan ediyorum. Ne yapalım “Arkadaşlık bazen yıldızları götürmektir, bazen de serinliği.”

Sevgiler, körfezimden gökyüzüne yansıyan mavilerle.


 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..